İdris Akyüz
Zapt-ı rapt 4.0
Bilmem farkında mısınız; iktidarın, özellikle CHP’li belediyelere karşı “yargıyı kullanarak” uyguladığı “zapt-ı rapt” politikası, AKP’nin “planlı seçim propagandası”na dönüştü, bir strateji halini aldı.
Konuyla ilgili şöyle bir masa kuralım;
Bir yanda yüzyıllık devlet aklının ağırlığı, öte yanda Z kuşağının hızla akan “timeline”ı… Ortasında ise memleketin siyaset sahnesi…Klasik bir orta oyunundan devşirilmiş, ama PR departmanı tarafından “stratejik iletişim kampanyası” diye paketlenmiş bir gösteri
Son aylarda yaşananlara baktıkça - ki görmemek için kör olmak lazım- iktidarın CHP’li belediyelerle kurduğu ilişki artık bir hukuk öğretisi falan değil; bildiğin “risk yönetimi”nin siyasallaşmış versiyonudur. Bir tür zapt-ı rapt 4.0: Külliyenin onayından geçen bir “operasyonel mükemmeliyet” uygulaması. Hedef; muhalefeti zayıflatmak ve “Saray”’ın siyasal bekasını korumak.
Ama gel gör ki, bu oyun yeni değil, epey eski. Biz bu ülkede, aktörün kendi koltuğunu korumak için devletin tüm aparatlarını devreye aldığı sahneleri çok izledik. Usta yazar Çetin Altan’ın o acıtan gülümsemesi hâlâ kulaklarımızda; “Enseyi karartmayın ama beyninizi de kapatmayın.” Çünkü mesele sadece bugünün gürültüsü değil; hukukun, adaletin, kamusal aklın asırlık geleneğine yeni bir delik açılmasıdır.
Bugün olup bitene “strateji” diyorlar ya… Ne stratejisi? Kaybedilen toplumsal desteğin yerine devlet gücünü koyma çabası, stratejiden çok panik semptomu. “Z kuşağı” buna “tutunacak dal kalmayınca elektrik düğmesine asılmak” der. Klişe ama doğru! Çünkü gücü yitiren, gölgesinden şüphe etmeye başlar.
Bir başka ayrıntı…
Bu millet; bürokrasi koridorlarındaki ayak seslerini değil, sokakların rüzgârını takip eder. Sandığa giden insanın kalbinde, yargı sopasının tıkırtısı değil, adaletin sesi yankı bulur. Ve bir lider, kendi bekasına sarıldıkça toplumun geleceğini yitirir.
Ama eleştiri yaparken kibri değil, sağduyuyu kuşanmak gerek: İktidarın bugün attığı her adım, yarın bizzat kendisinin altında kalabileceği bir enkazın tuğlası olabilir. Yönetim biliminde buna “self-inflicted systemic risk” denir, bizim mahallede “kendi bindiği dalı kesmek” diye ifade edilir. Yine de enseyi karartmayalım, ama dalgın da olmayalım. Gelenek bize şunu fısıldar: Adalet çarkı yavaş döner ama kırılmaz. Gelecek ise şunu ekler: Kimse, sonsuza kadar algoritmayı manipüle edemez.
Son söz; Bu memlekette demokrasi, kimsenin şahsi bekası için askıya alınacak bir “opsiyon” değildir. Hele ki artık herkesin elinde akıllı telefonlar ve kamera varken… Yani, perde arkasını gizlemek mümkün değildir. Nihayetinde, iktidar geçici, hafıza ise kalıcıdır. Ve hafızayı kandırmanın yolu yoktur.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.