
Naim Babüroğlu
“Sözde aydınlar” ve Türkiye
Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı Devleti, can çekişiyordu. Osmanlı topraklarını paylaşmak için, ülkeler arasında gizli anlaşmalar yapılır. Sykes-Picot, bu anlaşmalardan biridir. ★★★ Ortadoğu’nun paylaşılmasını öngören bu gizli anlaşma, İngiliz diplomat Sir Mark Sykes ve Fransız diplomat Georges Picot arasında, Ekim 1916 tarihinde imzalanır. Rusya’nın da, onayı vardır. ★★★ Anlaşmaya göre: Musul hariç Irak İngiltere’ye; Adana, Antakya Bölgesi, Suriye Kıyıları ve Lübnan Fransa’ya bırakılıyordu. Suriye’nin diğer bölgeleri ile Musul ve Ürdün’ü kapsayan Büyük Arap Krallığı, Fransız ve İngiliz koruyuculuğunda kurulacaktı. Filistin’de ise, uluslararası bir yönetim öngörülmüştü. ★★★ Ancak... 1917’de, Rusya’da Bolşevik İhtilali patlak verir. Ve Rusya’nın savaştan çekilmesi nedeniyle, Sykes-Picot yürürlüğe girmez. ★★★ Yolda, daha kötü bir anlaşma vardı. Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için, 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalanır. ★★★ Antlaşmanın, Türkiye’yi ilgilendiren bölümüyle, şu anda iç karışıklık yaşayan Suriye ve Irak’a ilişkin maddeleri şöyleydi: Doğu Anadolu’da, bağımsız bir Ermenistan ile onun güneyinde bir Kürdistan kurulacaktı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Suriye’yi Fransa; Irak ve Filistin’i İngiltere alacaktı. ★★★ Sevr, Türk Ulusu’nun tarih sayfasından silinmek istenmesinin adıdır. ★★★ Fakat... Türkiye’yi parçalayan antlaşmanın önünde, umulmayan bir engel vardır. Mustafa Kemal Paşa’nın başkanı olduğu TBMM, 19 Ağustos 1920’de Sevr’i yok sayar. İmzalayanları ve onaylayanları, vatan halini ilan eder. ★★★ İsmet Paşa’nın, “On yıl birden yaşlandım” dediği, sekiz ay süren gergin ve zorlu görüşmeler sonucunda... 24 Temmuz 1923’te, Lozan Barış Antlaşması imzalanır. ★★★ Lozan görüşmelerinin sonuna doğru, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya hiddetle söylediği sözler, ibret vericidir: “Aylardan beri görüşüyoruz, istediklerimizden hiçbirini alamıyoruz. Vermiyorsunuz. Anlayış göstermiyorsunuz... Ama, neyi reddederseniz cebimize atıyor ve saklıyoruz... Yarın gelecek, bizden yardım isteyeceksiniz. O zaman, cebimize koyduklarımızdan her birini, birer birer çıkartıp önünüze koyacağız.” ★★★ Lord Curzon bu sözü, 2025 Türkiye’sini düşünerek mi söylemişti? Bilinmez... Ama... “Cumhuriyet’in, 1923’te açılan bir parantez” olduğunu söyleyenleri duysaydı eğer... “Ben bu kadar düşünememiştim” der miydi? Derdi... ★★★ CIA’in eski Türkiye Masası Şefi Paul Henze, 1990’larda önemli bir öneride bulunur: “Ulus devletlerin çağının kapandığını, Atatürkçü modelin Yeni Dünya Düzeni’ne uyum sağlayamadığını ve Türkiye’nin daha çoğulcu, etnik ve kültürel çeşitliliği kucaklayan bir yapıya yönelmesi gerektiğini” söyler. ★★★ Paul Henze... 2025 Türkiyesi’nde, “Yeni Anayasa” söylemlerinin ve “Kemaliz”e karşı yürütülen linç kampanyasının farkında olsaydı eğer... “Ben bu kadar beklemiyordum” der miydi? Kesinlikle derdi... ★★★ Samuel Huntington 1996’da, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” adlı kitabını yayımlar. Kitapta: “Rusya’nın, Lenin’in mirasını reddetmesinden daha köklü bir şekilde, Türkiye’nin Atatürk’ün laik mirasını reddetmesi gerektiği” yazılıdır. ★★★ Huntington, Atatürk’ten hızla uzaklaşan 2025 Türkiye’si için... “Ben, bu kadar erken olacağını düşünmemiştim” der miydi? Evet, derdi... ★★★ ABD’nin ünlü tarih Profesörü, Justin McCarthy: “Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. Yüzyılda, tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin, Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı; Türk neslini de kurtardı... Ben size diyorum ki, Atatürk olmasaydı, Türk kalmazdı.” ★★★ Justin McCarthy, bu gerçeği haykırır ama... Türkiye’deki “sözde aydınlar”, ülkenin parçalanması için işbirliği yapmayı sürdürürler. Tıpkı, Millî Mücadele döneminde, işgalcilerle işbirliği yapan “sözde aydın” güruhun yaptığı gibi... ★★★ Evet, “sözde aydınlar”, mutlu musunuz?.. CIA projesi, hedefine doğru ilerliyor... ★★★ Ne var, ne yok oralarda?.. Yozlaşma, yaygınlaştı mı? Dürüst insanların değeri, düşürüldü mü? Cehalet, bilginin yerini aldı mı? Saygısızlık nezaket, yüzsüzlük yiğitlik oldu mu? Adam kayırmacılık, zirvede mi? Liyakat sistemi, çöktü mü? ★★★ “Sözde aydınlar”!.. Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliğiyle, çıktınız mı gökyüzüne? Ve gökyüzünden baktığınızda... Ot bitmeyen coğrafyaya dönüşen, Irak ve Suriye için ne düşünüyorsunuz? ★★★ Ne var, ne yok oralarda?.. İnsanlık tarihinin, değişmez hükmünü duyabiliyor musunuz? “Şerefle tamamlanması gereken en zor görev, hayattır.” Ve... “Mezara sadece haysiyet gider” sözleri, rüzgârda bir uğultu gibi mi? ★★★ “Sözde aydınlar”!.. Ne der, Mevlâna: “Her rüzgârda ot gibi eğilip bükülürsen, dağ bile olsan bir ota değmezsin.”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.