
Naim Babüroğlu
“Kul hakkı yemek günahtır” değil mi?
Sakarya Meydan Muharebesi öncesi... Gece-gündüz devam eden muharebeler... Uykusuz geceler... ★★★ Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da toplanacak Öğretmenler Kongresi’ni erteletmez. “Cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya katılacağım ve bir konuşma yapacağım” emrini verir. ★★★ 16 Temmuz 1921, Cumartesi... Öğretmenler Kongresi (Birinci Maarif Kongresi) Öğretmen Okulu salonunda toplanır. Mustafa Kemal Paşa kürsüye gelir. Konuşmasını yapar. ★★★ Salondan ayrılırken, Mazhar Müfit Bey’e şunları söyler. Herkesin duyacağı şekilde: “Kongreye, hanım öğretmenlerimizi de çağırdığınız için sizi kutlarım. Ama hanımefendileri niye böyle ayrı oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk hanımlarının faziletine mi? Bir daha, böyle bir ilkellik görmeyeceğimi ümit ederim.” ★★★ Bu konuşmadan, 104 yıl sonra... “Yeni Türkiye’de... ★★★ 15 Ağustos 2025’te, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm camilerde okunacak Cuma Hutbesi’nde: “Karşılıklı rıza olmadan, Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” denildi. Yani, mirastan pay alacak kadınlara, erkeğin alacağının yarısına razı gelmesi tavsiye edildi. ★★★ Miras hukukunu, ardından boşanma kanununu tartışmaya açacak bir fetva... Medeni Yasa’ya ve Anayasa’ya aykırı... ★★★ Eski Türklerde kadının, aile, toplum ve devlet yönetiminde önemli bir yeri vardı. Töreye göre, toplumda kadın ve erkek eşitti. ★★★ Kadınlar, erkekler gibi savaşırdı. Kağan ve hatun iktidarı paylaşırdı. Eski Türklerde kadın, hatun olarak hakanın yanında yer alırdı. ★★★ Kağanların, ilk eşleri Türk kızları olurdu. Türklerin ilk evliliklerini Türk kızları ile yapma prensibini, Osmanlı padişahları bozar. ★★★ Ziya Gökalp’e göre, “Eski Türkler hem demokrat hem de feminist idi.” ★★★ Zamanla, din kurallarının etkisiyle, kadın toplumdaki konumunu kaybeder. ★★★ Cumhuriyet’ten önce... Dört kadınla evlilik vardı. Kadının boşanma, mahkemede tanıklık ve miras hakkı oldukça kısıtlanmıştı. ★★★ 17 Şubat 1926’da, Medeni Kanun’la, kadın erkek eşitliği sağlandı. ★★★ 1934’te, Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Fransa 1944’te; İtalya, Japonya 1945’te; Belçika 1948’de; İsviçre 1971’de kendi kadınlarına bu hakkı verirler. Kadın haklarında, Türkiye Avrupa’da 7’nci, dünyada 12’nci sıradaydı. ★★★ Atatürk, bugünleri görmüş gibi şöyle haykırır: “Dinî kendi ihtiraslarına alet yapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca isimli hainler, hep kötü sonuca ulaşmışlardır. Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım...” ★★★ “Yeni Türkiye”de... “9 yaşında evlilik olabilir, 12 yaşında doğum yapabilir” diye fetva veren imam oldu mu? Oldu... ★★★ “Kadın ve erkek asansörde halvet olur” diyen, ilahiyatçı oldu mu? Oldu... ★★★ “Allah vur dediyse, vardır bir hikmet” diyerek, kadına zulmü meşrulaştıran din adamı oldu mu? Oldu... ★★★ “Kot pantolonla, kızlarını üniversiteye gönderenleri cehennem parçalayacak” diyen, din tüccarları oldu mu? Oldu... ★★★ Diyanet, bunlara ne yaptı... Sessiz kaldı... ★★★ Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924’te Atatürk tarafından kurulur. 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”da, ilke ve hedefleri şöyle belirtilir: “Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek.” ★★★ Diyanet’in bu görevi varken... Son dönemde, Türkiye’de dinden uzaklaşan insan sayısı arttı mı? Türkiye’de, yolsuzluk ve rüşvet yaygınlaştı mı? Türkiye’de, günah olan “israf” ve haram olan “kul hakkı” yemek sıradanlaştı mı? Evet... ★★★ Demek ki... Diyanet İşleri Başkanlığı, görevini ihmal ediyor. Yani, “kul hakkı” yiyor. ★★★ Sayın Diyanet İşleri Başkanı, 42’den fazla farklı ülkeye gitti. 100’den fazla yurtdışı seyahatine katıldı. ★★★ Her nedense... Makamından sadece 11 kilometre mesafedeki Anıtkabir’i, bir kez bile ziyaret etmedi. ★★★ Ne yaptı? “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen, Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu’nu, 10 Kasım’dan bir gün önce 9 Kasım 2018’de resmi kıyafetiyle ziyaret etti. ★★★ Atatürk olmasaydı, bu vatanda bayrak dalgalanmayacak, camide ezan okunmayacaktı. Makamını borçlu olduğun Atatürk’ü, bir gün bile ziyaret etmemek, “kul hakkı” yemektir, biliyorsun değil mi? ★★★ Ne der, Fatih Sultan Mehmet?.. “Aklı öldürürsen, ahlak da ölür, Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür, Kadıyı (hâkimi) satın aldığın gün adalet ölür, Adalet öldüğü gün, devlet de ölür...” ★★★ “Atatürk’ü ve kadını Türkiye’den çıkarın, geriye Afganistan kalır...” Ne vatan kalır ne de makam...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.