Denenmiş denenmez!

14/28 Mayıs yenilgisinden sonra CHP’de tartışmalar başladı. Bundan doğal ne olabilir ki? Büyük hayal kırıklığına uğrayan toplumun ve CHP seçmeninin bayram edecek hali yok ya! Sayın Kılıçdaroğlu bunu başarı olarak gösterse de önceki seçim sonuçlarıyla yapılan karşılaştırmalar gerçeği doğrulamıyor. Ayrıca bu başarı anlatımı kamuoyunca inandırıcı da bulunmadı. Seçimler futbol maçı değil ki ortada beraberlik gibi bir sonuç olsun! 28 Mayıs’tan hemen sonra İstanbul Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’nun ortaya attığı değişim kelimesi de her konuda uzman beyaz cam yorumcularının dilinden düşmüyor. Ne gariptir ki sözcüğün içi de bir türlü doldurulmuyor. Körlerin fil tarifi örneği herkes kendi işine geldiği gibi tanımlıyor. Ne hazindir ki önemli bir kavram olan değişim ağızlarda çiğnenen sakıza dönüşmüş durumda.

Bu arada önemli bir değişim oldu. Sayın Kılıçdaroğlu Sözcü’den Saygı Öztürk’e bayram günü verdiği demeçte “CHP’nin değişime değil yenilenmeye ihtiyacı var” dedi. “Gazi Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu bir çizgi bir hedef var. Bunu neresini değiştireceksiniz ki?”

Bu kez değişim mi yenileşme mi tartışmaları başladı. Anlaşılıyor ki kavram kargaşası yaratılarak konu yozlaştırılmak, top çevrilerek vakit kazanmak isteniyor. İster değişim ister yenileşme olsun murat edilen sonuçtan kaçınılmak isteniyor. Oysa Menderes’in söylediği “Hafıza- beşer nisyan ile maluldür” (İnsan belleğinin eksikliği unutkanlığındadır.) deyimi her zaman geçerli değildir. Sayın Kılıçdaroğlu 27 Ağustos 2021’de şunları söylüyordu: “CHP son on yılda en büyük değişimi yaşayan bir partidir. Geçmişte insan haklarından yana ne kadar hatalarımız varsa yüzleşeceğiz.”

Yine Sayın Kılıçdaroğlu 12/13 Kasım 2021 gecesi Helalleşme programını başlatırken televizyonlarda halka şöyle seslenmişti: “Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir bu yaraları yaratan sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı.”

Bu sözlerden anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu’na göre CHP’de değişim çoktan tamamlanmış. O zaman seçimlerden hemen sonra başlatılan değişim kampanyasının eski deyimle sebebi hikmeti nedir?

Bana kalırsa tüm bunlar Çipras sendromundan ileri geliyor. En yakın Yunanistan örneği istisnasız bütün çağdaş partilerde seçimi kaybeden parti liderleri daha sonuçlar kesinleşmeden görevi bırakıyorlar. Öyle ki puanı yükseltmesine karşın iktidar olamayan parti liderleri bile koltuğu terk ediyor. İster değişim isterse yenileşme diyelim sonuçta çıkılan yer taze kadrolara yer açmaktan geçiyor. Yılların yenilgisi ve sorumluluğunu taşıyan kadrolarla değişim ve yenileşmenin yapıldığı nerede görülmüş?

Tek parti döneminin ünlü Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın önüne getirilen gençleri azarlaması çok ilginçtir: “Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz. Size ne?”

Anlaşılan Sayın Kılıçdaroğlu da “ister değişim ister yenileşme olsun onu da ben getiririm” anlayışında… Ama hiç merak etmesin hiç kimse partiden büyük değildir. Hiçbir genel başkanın gitmesiyle parti ortada kalmaz. Garp Cephesi Komutanı ve Lozan Kahramanı, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 5 Kasım 1972 günü 49 yıldır üyesi olduğu, 33 yılını genel başkan olarak geçirdiği CHP’den istifa etmişti. Herkes “Artık CHP bitti” derken yeni Genel Başkan Ecevit’in liderliğindeki CHP, yargı denetimin önseçim yaparak adaylarını belirlemiş ve seçimlerden %33 oy olarak ve 185 milletvekili çıkararak birinci parti olarak meclise girmişti.

Hiç kimse unutmasın dünyanın en eski partilerinden biri olan CHP küllerinden doğmasını bilen bir partidir. Yeter ki ona gerçek bir yenilenme olanağı tanınsın. İdeolojik bir değişimle özüne dönsün. Sürekli devrimciliği içeren Devrimcilik ilkesi değişim sözcüğünün çok üstünde bir anlam taşır.

Yeter ki gerçek değişim ve yenileşmeye karşı olan engeller ortadan kalksın.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.