Gürbüz Evren
CHP ve “Parti ve ülke için çok değerlisin” yalanı
Cumhuriyet Halk Partisi, hakkında en çok yazı yazılan ve konuşulan parti haline geldi.
Partiyi bilen ya da bilmeyen ve kalem oynatabilen herkes CHP hakkında ahkam kesebiliyor.
Kimileri en ağır eleştirileri dile getiriyor.
Kimileri ise her türlü hatayı, ‘Ben partiliyim’ kardeşim diyerek gözü kapalı savunuyor.
Gazeteci mi yazar mı FETÖ’cü mü ya da neci olduğu belirsiz bazıları da ‘Kemal ile konuştum’ palavrası üzerinden CHP konulu yazılar döşenerek gündem olmaya çalışıyor.
Bu ve bunun gibiler CHP üzerinden dikkatleri kendine çekme sevdasından hiç vazgeçmiyor.
Kısacası herkes CHP’ye ayar çekiyor, yol göstermeye, rota çizmeye çalışıyor.
CHP’ye atış serbest.
CHP söz konusu olduğunda istediğini söyleme özgürlüğüne kavuşanlar, bunun tadını doyasıya, ipin ucunu kaçırırcasına yaşıyorlar.
CHP’yi eleştirme özgürlüğünün sınırı yok.
Bunca özgürlük kişinin kanatlarını koparır.
Bu özgürlük de CHP’nin kanatlarını koparmak üzere.
CHP’nin bu duruma düşmesinin sorumlusu ise Kemal Kılıçdaroğlu ve onun 13 yıl boyunca deneme-yanılma yöntemiyle seçtiği ekibi.
Şimdi bu ekipten kopan bazı isimler, bir ileri bir geri hareket tarzını belirleyerek CHP’nin liderliğine soyunmuş Amcaoğlu Ekrem’in safına geçti.
Bunların tamamı bugüne sahip oldukları siyasi makam ve mevkileri, şan ve şöhreti Kılıçdaroğlu’na borçlular.
Kılıçdaroğlu kimilerini CHP Grup Basın Danışmanlığından RTÜK üyeliğine, PM Üyeliğine oradan Milletvekilliğine, sonrasında da Genel Başkan Yardımcılığına taşıdı.
Bir diğerini Baykal döneminde son zamanlarını yaşarken, canlandırıp milletvekilliğini devam ettirip, ardından Genel Başkan Yardımcılığına ve TBMM Grup Başkanvekilliğine giden yolunu açtı.
Açıklama yapmayı bağırmak zanneden, zamanında televizyon programlarına ‘Ya konuşamazsam’ korkusuyla çıkamayan, ama artık kendini Genel Başkan adayı olarak gören bir başkasına da bilmem kaç dönem vekil payesi verdi, yetmedi TBMM’deki en önemli görevlere gönderdi.
Kısacası bugün İmamoğlu’nun arkasında saf tutup, Kılıçdaroğlu’nun namazını kılmaya hazırlananların biri hariç tamamı Kemal Beyin yüce gönlünden kopan lütuflarla CHP’de ihya olmuş insanlardır.
Partinin yüzde 25’in üstüne çıkabilmesi için kendi oyları dışında tek bir katkıları olmamış bu kişiler, şimdilerde Kılıçdaroğlu’na, “Besle kargayı oysun gözünü” sözünü ne anlama geldiğini gösteriyorlar.
Mecburen bir araya geldikleri parti içi toplantılarda Kılıçdaroğlu’nun yüzüne nasıl bakıyorlar?
Kemal Bey onlara görünce içinden neler geçiyor?
Öyle ya siyaset ‘İddia’, ‘Vaat’ ve ‘İhanet’ demekmiş.
Yıllarını CHP’ye vermiş, bu nedenle de eşini üzmüş, çocuklarıyla yeterince ilgilenememiş, kendini ihmal etmiş biri olarak tek kazancım partiyi, dinamiklerini CHP siyasetini, partililerin düşünce sistematiğini öğrenmem, bu konuda doktora yapacak seviyeye ulaşmam oldu.
Toplantılar sonrası medyada kulis bilgisi olarak aktarılan ne varsa hemen hepsini, CHP içinde olabilecek tartışmalar kapsamında çok önceden öngörürüm.
Çünkü CHP mantığının nasıl çalıştığını, düşünce sistematiğinin nasıl ilerlediğini biliyorum diyecek noktayı çoktan aştım.
Yine Kılıçdaroğlu’ndan kopanlara dönecek olursak.
Bilmem kaç yıldır bir arpa boyu yol alamayan Kılıçdaroğlu’nun yanında, tüm başarısızlıklarda pay sahibi olan bu kişiler CHP’de neyi değiştirecek?
Kılıçdaroğlu’nu gönderip, sadece ‘Ben bir şey olayım’ görüntüsü veren İmamoğlu’nu getirince değişim dedikleri şey gerçekleşmiş mi olacak?
Yoksa değişim, bu kişilerin Kılıçdaroğlu’nun yanından İmamoğlu’nun safına geçmesi mi?
Kılıçdaroğlu’na katkım, CHP Grup Başkanvekili olduğu yıllarda başladı.
Genel Başkan olduğu andan itibaren de artarak sürdü.
Ama bugün Kemal Beyin yanından ayrılarak ona cephe alanların katkısı neydi derseniz, inanın yanıt vermekte zorlanırım.
Sadece şu kadarını söylemekle yetineyim, istemeye bile gerek görmeden ve de hiç hak etmeden Kılıçdaroğlu tarafından sahip oldukları makamlarla ödüllendirildiler.
Bu anlayamadığım tavrı nedeniyle Kılıçdaroğlu’na, “Partinin ilerlemesine hiçbir katkısı olmadığı ve olamayacağı bilinen kişileri CHP’de önemli görevlere getiriyorsunuz. Benim katkımı yetersiz mi buluyorsunuz? Eğer öyleyse yanınızda yer kaplamayayım, kalabalık etmeyeyim” dediğim çok oldu.
Kılıçdaroğlu’ndan her defasında aldığım yanıt ise ya “Benim için ve parti için çok değerlisin” ya da “Benim için ve ülke için çok değerlisin” şeklindeydi.
Bu yanıt, “Sana o önemli görevleri ve makamları vermem. Ama çekim alanımdan da uzaklaşma. Çünkü ihtiyaç duyduğumda senin olanaklarını, katkını kullanabilirim. Hepsi o kadar” anlamına geliyordu.
Aslında bu söylem, başka bir ilişkiye doğru çoktan yelken açtığı için sizi istemeyen, kendinden kibarca uzaklaştırmaya çalışan bir kadın ya da erkeğin başvurduğu avutma yönteminden başka bir şey değildir.
İşte bu söylemi ben biraz değiştirerek Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun safına geçenler için “Benim için ve parti için artık değerli değilsiniz” ya da “Benim için de ülke için de artık değerli değilsiniz” diyorum.
Bu da onların hiç ama hiç umurunda olmaz.
Ben yine de uyarayım; dışarıdan bakınca CHP çok büyük kavgaların yaşandığı ve bunların dışarı taştığı bir ev görüntüsü veriyor.
Bu da seçmeni fazlasıyla etkileyecek bir durumdur.
Kim kavgalı eve kız vermek ister ki?
Ya seçmen artık CHP’ye “Benim için ve ülke için çok değerlisin” demeye başlarsa, o zaman ne olacak?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.