Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

İzmir yangının kayıp paftaları 101 yıl sonra ortaya çıktı

Geçen pazartesi akşamı, çok ilginç bir kitabın tanıtımına tanık oldum.

Aslında kitabın ismi çok teknik gibi görünüyordu ve sıradan bir insanın çok dikkatini çekecek bir özellikte değildi.

Ancak Mandarin Oriental Oteli’nde verilen davette dinlediklerim ve sonra davetlilere dağıtılan kitabı okuduktan sonra görüşüm tamamen değişti.

Tam aksine hepimizi, özellikle de benim gibi bir İzmirliyi çok ilgilendirecek, çok ilgisini çekecek bir kitaptı.

Sınırlı sayıda basılmış 30 paftadan oluşan albüm

Kitap demek de doğru değil, sınırlı sayıda basılmış lüks bir albümdü.

Adı Fransızca yazılmıştı:

‘Plan d’Izmir 1923…’

Yani ‘1923 İzmir Planı…’

İzmir’in o günlere ait bir şehir planı olduğunu hiç bilmiyordum.

Çünkü şehrin o dönemlerde ait kayıtları çok kuvvetli değil.

Doğduğum mahallenin bir tek fotoğrafını bulamıyorum

Mesela 1947 yılında doğduğum Kahramanlar semtindeki 1423 Sokağın bugün hiçbir fotoğrafını bulamıyorum.

Belediye’deki arkadaşlarımıza sordum, Yeni Asır gazetesinin arşivinden sordum kimse bulamadı.

Semt tamamen değişti, oturduğum tek ve iki katlı evlerden oluşan sokak tamamen tarihten silindi.

Yani benim mazim de gitti.

Meğer bir sigortacı yangından hemen sonra 30 pafta plan çıkarmış

İzmir’in şehir planının olduğunu da bilmiyordum.

Meğer varmış ve bunu bir sigortacı çizmiş.

Zaten albümü yayınlayan da Arex Sigorta şirketi.

Albümde İzmir’e ait 30 paftadan oluşan planlar var.

3 yaşında Dubrovnik’in köyünden gelen göçmen

Bu planlardı çizen de Jacques Pervititch adlı bir sigorta görevlisi.

Bugünkü Hırvatistan sınırları içindeki Dubrovnik şehri yakınlarındaki Cavtat köyünde doğmuş.

Henüz 3 yaşındayken babası 1880 yılında Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’a taşınmış.

Türkiye’de adı ilk defa 1922’de yayınladığı İstanbul planları sayesinde duyulmuştu.

O planlar zaman zaman sahaflarda bulunan kitaplar arasında ortaya çıkmıştı.

En büyük katkıyı sağlayan da Pervititch’in hayatını araştıran Müsemma Sabancıoğlu olmuştu.

Jacques Pervititch

101 yıldır kayıp planlar meğer 46 yıldır arkadaşımdaymış

Meğer Pervititch’in İzmir planları da varmış.

Üstelik bunları, 1922 yılındaki büyük yangından hemen sonra İzmir’e gelerek çizmiş.

Yani bir anlamda, yangının o andaki kaydını yapmış.

Ancak 101 yıldır bu paftalar bilinmiyordu.

Ancak 1978 yılında Prof. Çınar Atay tarafından bulunmuş.

Çınar Atay,  1965 yılında öğrenci olarak Ankara’ya gittiğimde Bülten Sokak’ta birbirine çok yakın evlerde kaldığımız bir arkadaşımdı.

Çınar’la daha sonra aynı yıllarda Paris’te de okuduk.

Paftaların ilk 55 yıl kimde olduğu bilinmiyor

Çok iyi bir İzmir araştırmacısıdır ve çok ilginç kitaplar yayınladı.

Paftalar 1978 yılından beri arşivinde tutup yayınlamamış.

Ama paftaların 1923 ile 1978 arasında, yani 55 yıl kimde olduğu bilinmiyor.

Çınar’ın albümün girişine yazdığı yazıdan anlıyordum ki, kitabın içindeki notları da bizzat Pervititch kendi el yazısı ile yazmış.

Bu notlarda çok ilginç bilgiler var.

Paftadaki Küçük Demirhan’dan iki dev holding çıktı

Geçen pazartesi gününden beri o paftaları tek tek inceliyorum.

Mesela rahmetli babamın ilk çalıştığı Mustafa Nafiz Delen çizgili defter atölyesinin ve babamın kendi işi olarak kurduğu, iki Heidelberg makinasına sahip küçük matbaanın bulunduğu Küçük Demirhan’ı o paftalarda buldum.

O hanın çevresinden iki dev holding çıktı.

Küçükken Mustafa Nafiz Delen’in kırtasiye mağazasında çırak olarak çalışırdım. Onun tam karşı köşesinde DYO boyalarını satan Durmuş Yaşar’ın dükkânı vardı.

D dükkândan Yaşar Holding çıktı.

Hemen arka tarafında ise Süleyman Ferit Eczanesi vardı.

Oradan da Eczacıbaşı Holding çıktı.

Bu arada aynı han ve çevresinden bir Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni (Ben) ve bir eski Tekel Genel Müdürü (Mustafa Güçlü) çıktı.

İzmir yangınında 8 fedakâr tulumbacı

Albümde yazılan notları çok büyük bir ilgiyle okudum.

Dönemin ‘Punta’ bölgesinde, Sigorta Şirketleri Birliği tarafından finanse edilen bir ‘Station de Corps de Pompiers’ varmış.

Yani itfaiye binası.

Küçük bir kagir binada çalışan 8 tulumbacıdan oluşuyormuş.

O 8 insan, yangının o bölgeye de yayılmasını önlemek için canları pahasına bir mücadele vermişler.

Bu notlardan öğrendiğim dramatik bazı bilgiler de var.

Her gün önünden geçtiğim 'Cortijo'larda meğer ne yoksulluk dramları yaşanmış

Çocukluğumda ve lise yıllarımda Karataş civarında denize girerken oralarda ‘Aile Evleri’ diye ilginç bir yerleşim vardı.

Bunlar ‘Cortijo’ olarak adlandırılırmış.

Yan yana küçük odalardan oluşan bir kolektif yerleşim biçimiydi.

Tuvaletleri dışarda ve ortak kullanımdaydı.

O evlerde daha çok fakir Yahudi aileleri otururmuş.

Bu fakir ve varlıklı aileler, erkek çocuklarının fakir Yahudi ailelerinin kızları ile evlenmelerini istemezlermiş.

Çünkü varlıklı ailelerinin kızlarıyla evlendikleri zaman drahoma alıp hayatlarını kurtarırlarmış.

Rotschild yetimhanelerindeki Yahudi kızları hizmetçi olurdu

Fakir aile kızları çoğunlukla Rotschild Vakfı tarafından kurulmuş yetimhanelerinde barınmış.

Buralardaki fakir ailelerin kızları evlenemez, daha çok zengin ailelerin yanına hizmetçi olarak yetiştirilirlermiş.

İzmir’de açılan Laik Yahudi Okulu varmış

Bu arada öğrendiğim ilginç bir bilgi de…

O dönemde Tilkilik Caddesi Müslümanların Yahudilerle yan yana yaşadığı bir yermiş.

‘Allience Israelit Universelle’ (Evrensel İsrail Birliği) adlı dernek işte burada Anadolu’nun ilk ‘Laik Musevi Okulu’nu açmış.

İtiraf edeyim ‘Laik Yahudi Okulu’ kavramını ilk defa burada okudum.

Okul, fakir Yahudi gençlerine modern eğitim veren bir kuruluş olarak avlulu bir mekânda uzun yıllar çalışmış.

Rum Kabristanı Sokağı da varmış

Hristiyanlara gelince, ilgimi çeken bir bilgi Ortdoks mezarlığının bulunduğu Sokağın adı oldu.

Buraya “Rum Kabristan” deniyormuş.

Türkçesi de Kabristan Sokağı olarak geçiyor.

Kabristan Arapça mezarlık anlamına geliyor ama yine itiraf edeyim, Hristiyan mezarlıklarına da Kabristan dendiği bilmiyordum.

Sanayi devrimi İzmir’e daha 1870’lerde gelmiş

İzmir’in Kordon boyu ve öteki sahil boyları deniz doldurularak yapılmış.

İlginç bilgi ise deniz doldurulurken orada oturanların rıhtım yapımına razı olup olmadıkları konusunda izinleri alınmış.

İzmir’de ilk fabrikasyon ekmek 1872 yılında Carmoniola ailesi tarafından yapılan ve buharlı makinayla çalışan fabrikada üretilmiş.

Burada un ve makarna da yapılıyormuş.

Kitaptaki bilgilerden anlaşıldığına göre Sanayi Devrimi İzmir’e 1870’li yıllardan itibaren girmiş.

Bu arada Paris’in ünlü Galleries Lafayettes’in de İzmir’de bir şube açmak için araştırmalar yaptığını da belirteyim.

İlk paralı köprü 1861’de Melez çayı üzerinde

Türkiye’nin belki de ilk paralı köprüsü de 1861’de İzmir’de Bornova’da Melez Çayı’nın üzerinde yapılmış.

Ancak 1903 yılında başlayan tramvay hattı oraya ulaşınca, bu paralı köprü artık kullanılmaz hale gelmiş.

Doğduğum sokak ne zaman ve nasıl 1423 sokak olmuş?

İlginç bir başka bilgi de sokak isimleri.

Yangın sonrasında sokak isimleri hep otantik isimleri ile anılmış.

Ancak 1937 yılında Belediye’nin verdiği bir kararla, 20 metreden geniş her sokağa Türkçe bir isim verme zorunluğu getirilmiş.

20 metreden dar her Sokağın da numaralarla adlandırılması kuralı konulmuş.

Doğduğum mahalle işte böyle 1423 Sokak olmuş.

Bu paftalar İzmir yangını konusunda tartışmalara da katkıda bulunabilir

Bu 30 paftaya bakarken aklıma İzmir yangını ile ilgili tartışmalar geldi.

Bazı Batılı kaynaklar bu yangını Türklerin çıkardığını iddia ediyor.

Ama şu mantıklı soruyu soran Batılı kaynaklar da var.

Türkler, yüzyıllardır kendi yönetiminde olan ve şimdi kurtardıkları bu güzel şehri böyle bir zaferden sonra niye yaksın.

Paftalar  1923 tarihini taşıyor. Ama 1922 yılında çıkarılmış.

Büyük ihtimalle de sigorta şirketinin yangının hangi amaçla çıkarıldığını araştırmak için de yapılmış olabilir.

O nedenle araştırmacılara ilginç bilgiler verebilir.

Pervititch’in köyünde tören yapılacak

O akşam bir şey daha öğrendim.

Kitabı yayınlayan Arex şirketi sonbaharda Pervititch’in doğduğu köyde bir tören düzenlemeyi de düşünüyor.

Ayrıca kitabın İzmir’de de tanıtımı yapılacak.

Bu arada o akşam Arex Sigorta’nın Genel Müdürü Sertem Demir şahsi gayretleriyle ‘Sigorta Müzesi’  diye sanal bir müze kurmuş.

Çok ilginç fotoğraflar gösterdi bize o sanal müzeden.

Umarım sınırlı sayıda asılan bu albüm, kitap formatında da basılır herkesin ulaşabileceği bir fiyatla satılır.

İzmirli olarak büyük ilgiyle okudum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.