Erol Çevikçe
ZEKÂ DEĞİL AKIL
Çerkez atasözü: “Misafiri giyimine göre karşılarlar, aklına göre uğurlarlar”. Şimdi daha iyi anlaşılıyor, Çerkezlerin niye başkalarına oranla daha güzel ve yakışıklı gözüktükleri! Aslında bu atasözünün birinci kısmi önemli değil, ikinci bölümü beni düşündürdü ve bu yazıyı yazmama neden oldu.
Politik yaşamımda, benim için okul gibi bir kişi vardı; Turan Güneş. Demokrat Parti’de siyasete başlamış, demokrasiden uzaklaşmaya başlayınca o partiyi bırakıp CHP’ye gelmiş, usta bir hukukçu, bilim adamı ve Kandıra’lı idi Profesör Turan Güneş.
Adını Ankara’da büyük bir bulvara verdiler. Hep merak etmişimdir, en işlek ve genç kuşakların ayakaltı olan o bulvarın başında yer alan taş panoya kaç genç söyle bir bakıp da, Turan Hoca’nın kısa özgeçmişini okumuştur acaba!
Çok şey öğrendim Hoca’dan. Benim kuşağım her partiden siyasetçiler de onun bu hakkını sanırım teslim eder. Ecevit’in İsmet Paşa’yı devirmesinde en büyük katkısı olan bir siyaset adamı idi.
1972’de, CHP’nin genel başkan değiştirmesi yalnızca bir ad değişikliği değil, halk katında partinin yeniden toplumla buluşmasını sağlayan bir yapı ve politika değişimidir. O değişikliğin sonucu CHP, devlet partisi imajını seçmen indinde değiştirebilmiş ve gerçekten Halk Partisi olmayı başarmıştır.
O değişim, ortanın solunda olduğunu daha önce 1966 da açıkladığı halde, “Bu iş sözle olmaz, halka kendi partisi olduğunu kanıtlamak için devlet ile özdeş İsmet Paşa’nın yerine, gözüyle, yüzüyle ve edası ile halktan biri olan Karaoğlan Ecevit’i partinin başına getirmek gerek” diyen Turan Güneş ve arkadaşlarının sayesinde başarılmıştır.
1973 ve 1977 seçimlerinde “Umudumuz Ecevit” derken köylüsü, kentlisi ile esnafı-isçisi-küçük sanayicisi ile ezilen, horlanan ve yoksulluğuna çare arayan geniş halk kesimi, kendi yanında olduğuna inandığı Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermiştir.
O Turan Güneş’in, kendisinin en çok benimsediği ve benim en değer verip, o günden sonra insana bakarken hiç aklımdan çıkarmadığım bir yargısı vardı: “Oğlum adamı adam yapan AKLIDIR”. Örnek vermiş ve demişti ki; “Mustafa Kemal’in, Enver’den farkı budur” ve eklemişti, “akıl ile zekâyı” karıştırma, her ZEKİ* olan AKILLI** olmaz”.
49 yıl önceki Kıbrıs Barış Harekâtında dışişleri bakanı olan Turan Güneş, “Bunalımın askeri müdahale olmadan çözülmesinde Türkiye’nin, gelecek açısından çok büyük menfaatleri olduğunu” söylediğinde, bir kez daha aklına ve öngörüsüne gıpta etmiştim. Bugün hala Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümlenememesinin sıkıntılarını yaşıyor.
Atatürk’ün, ünlü Amerikalı General Mac Arthur’a, kendisini ziyaret ettiğinde daha ikinci dünya savaşı ortada yokken, Hitler için, “Akılsız adam dünyayı ateşe verecek, sonunda da herkesle birlikte hem kendisi hem de Alman milletini mahvedecek” dediğini herkes bilmez!
Hitler’in çok zeki olduğu bilinen bir yanıdır, hem de çok cesur bir zeki onbaşıdır. Ancak Atatürk’ün çok erken yakaladığı ve asıl önem vererek işaret ettiği, Hitler’in “akılının” kıt olduğudur.
Gelelim 1994’de İstanbul’un Belediye Başkanı, sonra AKP Genel Başkanı, sonra Başbakan, arkasından Cumhurbaşkanı ve devamla Anayasal olarak Tek Adam yetkisinde Partili (AKP’li) Cumhurbaşkanı olan R.T Erdoğan’a.
Araştırıp bakın, en zengin ansiklopedileri karıştırın ya da Google’u tarayın; 1950’den düne kadar bırakın Türkiye, dünyada kesintisiz hem de sandıktan çıkarak ülkesinin her alanda bütün gücünü istediği gibi kullanan hiçbir ER KİŞİ yoktur. 21.yüz yılın bir 23 Nisanında koltuğuna oturttuğu çocuğa, “hadi bakalım astığın astık, kestiğin kestik” diyen böylesi bir Tek Adam bulamazsınız.
Cesur ve zeki olduğu tartışmasız bir gerçek. Her seçim öncesi ve sonrası ettiği sözlere, attığı adımlara, yaptığı vaatlere ve seçimi kazandıktan sonra da, U dönüşlerine, yadsımalarına, geçiştirmelerine, gündem değiştirme ustalığına bakın. Hem de hepsine zekice gerekçe yakıştırarak-uydurarak!
Pekiyi, şimdi de bakalım; Bu onlarca yıl sonra içerden ve dışardan nesnel ve gerçekçi bir sonuç dosyası olarak yazılan-belgelenen ve sayılara dökülen başta ekonomi ve dış ilişkiler olmak üzere Türkiye’mizin durumu 1950’den bu yana hiç bu günkü kadar çıkmazda, umutsuz ve çözümsüz oldu mu?
Ülke açısından durum böyle de, hak-hukuk arayan ve aş-iş derdindeki yurttaş çoğunluğu indinde Partili (AKP’li) Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, yirmi yıl sonra daha saygın ve güvenilir durumda mı?
Laik demokratik cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken dilerdim ki, ülkemin başında içsel ZEKÂSI bu denli yüksek bir politikacı değil de, AKLLI bir Siyaset Adamı olsaydı da, bu iki soruya yüz kere “hayır” yerine, bir kere olsun “evet” denebilseydi!
(*) Zeki (içsel-bireysel): Duyguları kontrol altında tutabilen, yönlendirebilen, kişisel istek (hırs-tatmin) ve hayaller oluşturabilen becerileri olan;
(**) Akıllı: Düşünme, anlama ve kavrama gücü, sorumlu, özverili, hak ve hukuk sevdalısı, topluma dönük hayalleri-tutarlı öngörüleri-beklentileri olan
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.