Erol Çevikçe
Dertleşmek
AKP Genel Başkanıyla CHP Genel Başkanı arsındaki ağız dalaşından, iki taraf da çok şey yitirmeye inatla devam ediyor. Bu hızda tırmandıkça öyle gözüküyor ki, adlarının ötesinde, makamlarına da güven hiç kalmayacak!
Üç yıldır artarak birbirlerine layık gördükleri bazı sıfatları, yarım yüz yıla yakın birlikte görev yaptığım ne Bülent Ecevit’ten, ne Süleyman Demirel’den, ne Turgut Özal’dan, ne Erdal İnönü’den, ne Necmettin Erbakan’dan ve ne de Deniz Baykal’dan duydum. Beni asıl kaygılandıran elbette kendi partim; Kalıcı duruma gelen ve tepki yaratan bu “dalaşının” halk indinde CHP’ye de zarar verdiği anketlerde görülüyor.
AK Saray’da görev yapan politikacının gençliğinden beri bu tarz söyleme alışkın olduğu biliniyor. Ancak, siyasal görüşümün genel başkanı olduğu için CHP Genel Başkanının, neden bu yanlışın rüzgârına kendisini kaptırdığını anlamakta çok zorlanıyorum. Partinin ilke ve hedeflerini öne çıkaran bir tartışma, sanki tamamen gerilerde kaldı. Adeta CHP bütün gücüyle ve tüm kadrosuyla AK Sarayın bilerek içine çektiği bu çirkinliğin tarafı haline gelmiş durumda.
CHP Genel Başkanının, ilk günlerindeki sevecen, serinkanlı ve dürüst kişiliğini gölgeleyen bu düzeysiz sertliğe ve kişisel çekişmeye, hiç ama hiç gereksinimi yok.
CHP’nin yakın bir tarihte seçmenin önüne gelecek sandıktan gücünü artırarak çıkması için, Genel Başkanın bu tuzaktan bir an önce çıkması gerekir. AK Sarayın halkın gerçeği olan Aş ve İş gündemini değiştirmekteki ustalığına taraf olmanın hiçbir bahanesi olamaz. Zaten salgın yüzünden halk, tam bir yalnızlığın ve sahipsizliğin içine düşürülmüş halde.
Devletin tepesine olan güven tümüyle bitti ve haklı tepkiler sokakları sardı.
Sade yurttaşın bu sorumsuz çekişmeyi sürdüren iki tarafı da suçladığını görmek için değil on yıllık, bir aylık bir siyaset adamı olmak yeterlidir. Özellikle, AK Saraya taşındığından beri Partili Cumhurbaşkanının, laik demokratik cumhuriyetle savaşımında önünde engel gördüğü tek siyasal güç Cumhuriyet Halk Partisi.
1950’den beri öncekilerin yaptığının daha da aşırısını şimdi AKP tırmandırıyor.
Laik demokratik cumhuriyet, dar ve orta gelirli çoğunluğun, estirilen sözde “milli ve yerli” ama gerçekte “orta doğu” fırtınasını soluduğu, duygusal bir ülke haline getirildi. AKP’nin bütün çabası, bu “milli ve yerli(!)” damarla CHP’nin çağdaş uygarlık sevdasını ayrıştırmak hatta çatıştırmak.
CHP Genel Başkanı, seçildiği ilk kurultayda ağırlık verdiği, “merdiven altındakilerin” dertlerine derman olacak ve her konuşmasında dile getirdiği ama bu tuzaklı üslup yüzünden gazele karışan (yok olan) halkın gerçek gündemi Aş ve İş konusundan başka konulara çok çok zorunlu olmadıkça girmemelidir.
Bunları yazarken kendimi bilim adamı ya da akıl hocası görmüyorum. Yarım yüzyıldır ülkemin bu hale gelişini yaşayarak tanıdığına inanan ortalama bir politikacıyım. İleri gittiysem, okurlarımın bağışlayacağını umuyorum.
Not: Bilgin maliyeci ve yazar, Kıbrıs Barış Harekâtında Bülent Ecevit’in CHP kabinesinde birlikte görev yaptığımız, sevgili ağabeyim Cahit Kayra’yı sonsuzluğa yolcu ettik. Başımız sağ olsun…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.