Ergün Aydoğan
Patates soğan devam et Erdoğan!
14/28 Mayıs seçimlerinde özellikle muhalif seçmenin meydanlardaki en önemli sloganı ‘patates soğan güle güle Erdoğan’dı. Seçim sürecinde de çarşı Pazar yangın yeri gibiydi, hayat pahalılığı tüm yakıcılığıyla insanları derinden etkilemesinin sonucu bu slogan geliştirilmişti. Bunun yanında Erdoğan taraftarları da ‘’Erdoğan’ı patatese soğana kurban etmeyiz’’ diyorlardı. Nitekim dedikleri gibi Erdoğan’ı kurban etmediler! Hayat pahalılığına razıyız dediler.
Ama gelinen noktada vatandaş önlenemez fiyat artışları karşısında tam bir kurbanlık durumunda!
Erdoğan aldığı 5 yıllık yetkiyle seçimlerden önce denilenlerin tam aksini hoyratça yapıyor çünkü karşısında ona dur diyecek, ciddiye alacağı ne siyasi ne de toplumsal bir muhalefet yapısı var.
Seçimlere kadar 2023 yılsonu enflasyon tahmini yüzde 22,3’ten seçimlerden sonra biranda yüzde 58’e, 2024 yılsonunda 33’e, 2025 yılsonunda yüzde 15 olarak Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan tarafından açıklandı. Merkez Bankası, 2023’ün sonu gıda enflasyon tahmini yüzde 27,9’dan yüzde 61’5’e; 2024 tahmini ise yüzde 11’5’ten yüzde 35’e çıkardı. Seçimler biter bitmez gerçeklerle yüzleşme zamanı gelmiş olmalı ki; hesaplar yüzde yüzün üzerinde şaşmış olarak revize edildi!
Peki yüzde yüz şaşan hesaplar çarşıda, pazarda, markette ne kadar şaşmış, hesapların ve tahminlerin çok ötesinde. Çarşıda pazarda markette 50 TL’nin altında herhangi bir ürün yok, sanki en küçük para birimi 50 TL oldu. Mevsiminde karpuzun KG 10-20 TL, bir dilim karpuz 50 TL. Taze fasulye 100 TL, patates soğan lüks tüketim oldu. Ağzımızın tadı kaçtı, şekersiz tüketime alışmak zorunda kaldık; 8 Mayıs’ta 18,5 TL olan şeker Eylül başında 27 TL’ye çıkacak, Türkşeker şekere son dört ayda 11 kez zamla yaklaşık %46 zam yapmış olacak. Taşköprü sarımsağı 70 TL, sıradan bir burgerci de bir burger 150 TL, bir porsiyon İskender 300 TL. Kiralar mı hiç sormaya gerek yok, her gün kiracı ve ev sahibi arasında birbirini boğazlama olayları yaşanıyor, ya birbirlerini bıçaklıyorlar ya da evler yakılıyor!
Artık günlük hayatta herhangi bir ürünün fiyatının uygun olup olmadığını ölçebilme imkanı kalmadı çünkü ölçme yetimizi kaybettik. Özellikle yöneticiler marifetiyle ek vergiler, ÖTV ve akaryakıt fiyatlarının sürekli artmasıyla ona paralel bütün ürün fiyat artışlarının önüne geçilememektedir.
Seçimlerden bugüne kadarki periyotta motorinin fiyatında %106 artışla mazot 18,59 TL’den 38,36 TL’ye, benzinin fiyatı ise 9 Mayıs’ta 19,81 TL’den %93 artışla 38,28 TL’ye yükseldi. Bu fiyatlara şükredilmesi de istenebilir çünkü Avrupa’ya göre akaryakıt fiyatları en ucuz ülke biziz diyorlar. Alım gücüne göre bakalım en ucuz biz miyiz? Türkiye’de 11 bin 402 TL asgari ücretle 345 litre akaryakıt alınabilirken, Avrupa’da 1600 Euro asgari ücretle 893 litre akaryakıt alınabiliyor. Bir iddiaya göre akaryakıt fiyatlarının 50 TL olacağı iddia edilmektedir. E sonra sen çık üreticiye, pazarcıya, marketçiye kızarak ‘kim yükseltiyor’ bu fiyatları diye hönkür! O da olmadı ‘fahiş fiyat artışlarına dur diyeceğiz’ de!
Kimse de demiyor ki iyide kardeşim bu ülkeyi ‘’CHP’mi veya dış güçler mi’’ yönetiyor, niye bir türlü fiyat artışlarına dur denilemiyor. Depolar basıldı, üreticiye kızıldı, üç harfli marketlere baskınlar düzenlendi, marketlerde zabıta baskınlarıyla etiket kontrolleri yapıldı olmadı; Tarım Kredi Kooperatifler üzerinden fiyatlar regüle edilmek istendi o da olmadı. Olmuyor, olamaz çünkü ‘faiz sebep enflasyon netice’ tezleri iflas etti. Dün ‘nas ortadayken, sana bana ne oluyor’ diyen anlayış biranda ‘nası unutuverdi’.
Verin yetkiyi görün etkiyi sözüne inanan vatandaş defalarca yetkiyi verdi etkisi o kadar çok etkili oldu ki alım gücü diye bir şey kalmadı, 2009’da 200 TL’nin karşılığı 133 dolar iken bugün 7 dolar, erimeyi bırakın buhar olup uçmuş!
Sahi emeklinin durumu da pek iç açıcı değilmiş! Önce Erdoğan’ın emeklinin durumunu iyileştireceğiz açıklamalarından emeklinin durumundan haberdar olmadığı sanıldı sonra aynı Erdoğan yılsonuna kadar emeklinin durumunu iyileştireceğiz açıklamaları geldi. Demek ki AKP’nin en çok oy aldığı emekli iktidarın pek de umurunda değilmiş ki yılsonuna kadar sürünmesinde bir sakınca görmüyor.
Peki bu kadar kötü yönetime rağmen, hataların sürekli tekrarıyla yaşanmaz hale gelen ülkenin vatandaşı kendini açlığa ve yoksulluğa mahkum eden siyasete sürekli neden destek verir? Bunun tek bir izahı olabilir o da muhalefetin topyekün beceriksizliğinden, kendini kitlelere anlatamamasından, seçenek oluşturamamasından, umut olamamasından başka bir şey olamaz.
Bütün olumsuz şartlara rağmen kaybedilen 14/28 Mayıs seçimlerinden sonra daha da olumsuz ekonomik şartlara rağmen önümüzdeki yerel seçimlere doğru gidilen süreçte, iktidarın mı yoksa muhalefetin mi moral motivasyonu yüksek; ne dersiniz…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.