Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Müsrifliğin kitabını yazanlara bakın hele...

                                   

Kim daha çok müsrif konusuna gelmeden önce müsrifliği ‘itibardan tasarruf’ olmaz olarak görüp, müsrifliği kendilerine ‘doğal hak’ olarak görenler demek istiyorlar ki; biz ne yaparsak doğru, bizim dışımızdakiler ne yaparsa yanlış.

Zaten partili cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre, Ekrem İmamoğlu’nun ‘doğrusu hiç yok!’ seçimleri kazanmasını bile yanlışlık olarak görmedi mi?

Şimdi o Erdoğan, Çukurova Havalimanı açılışında İBB’nin Paris Olimpiyatlarında açtığı İstanbul Evi’ni ‘’müsriflik’’ olarak görüp konuyu SGK borçlarına getirerek ‘’müsrifliğe, Paris’te keyif çatmaya gelince para var, SGK borçlarını ödemeye gelince para yok’’ diyerek İstanbul’un tanıtımına, İstanbul’un 2036 olimpiyatlarına talip olmasına karşı pozisyon almış oldu.

Müsriflik tartışması, çok yatırım yapıldı iddialarının aksine 86 milyonluk koskoca Türkiye’nin Paris Olimpiyat oyunlarında altın madalya hiç yok, 3 gümüş, 5 bronz madalyayla sonuçlanan başarısızlıkların tartışılmasının da önüne geçmiş oldu!

Önce İBB’nin Paris’teki İstanbul Evi tanıtımına sonra buna müsriflik diyenlerin müsrifliklerine bakalım.

İmamoğlu’nun basın danışmanı Murat Ongun’un açıklamasına göre Paris’teki ‘’İstanbul Evi’nin haftalık kirası 249 bin Euro olup tüm masraflar sponsorların şartsız bağışı ile karşılanmıştır. İstanbul’un olimpiyat adaylığı yolundaki bu önemli uluslararası tanıtım faaliyeti için İBB bütçesinden para harcanmamıştır’’ şeklindedir.

Bu açıklama karşısında kamuoyunun ‘’sponsorlar kim’’ sorusu haklı bir sorudur. Onu da ilgiler açıklarsa kamuoyu da bilgilenmiş olur.

Burada temel mesele ülkenin cumhurbaşkanının ‘aşkım’ dediği İstanbul’un olimpiyatlara ev sahipliği yapması için cumhurbaşkanına göre çokta büyük bir bütçe sayılmayacak bir harcama üzerinden Ekrem İmamoğlu’na yükleniyor olması; tabi ki mesele doğru, haklı bir eylem bile olsa siyasi rakibinin bunu yapıyor olmasıdır ve mesele siyasettir. Konu anlaşılmış, iktidar medyası ‘pası’ almıştır şimdi iktidar medyası artık bunu günlerce köpürtecektir.

Sadece o da değil, Paris’teki ‘after party’ görüntülerine bakılarak yaşam şekli üzerinden de ayrı bir kültürel farklılıklar, kültür çatışması yaratılmak istenmesi muhtemeldir. Tanıtımın yöntemi ve şekliyle ilgili eleştiriler yapılabilir o ayrı bir konu…

Hadi birde İstanbul’un, Paris’teki tanıtımına müsriflik diyenlerin akıllarda kalan müsrifliklerine göz atalım; hepsini yazmaya çalışsak değil birkaç makale birkaç ansiklopedi olur.

Cumhurbaşkanlığı’nın Nisan/2024 ayı harcaması 1 dakikada 37 bin 139 TL, saatte 2 milyon 227 bin TL, günde 53 milyon 466 bin TL. Nisan/2023 harcaması 198 milyon 560 bin TL iken, 11 katlık bir artışla Nisan/2024 harcaması 1 milyar 603 milyon 986 bin TL. Nisan/2024 harcaması dolar bazında ise 48 milyon 605 bin 636 dolardır.

Devam edelim…

2010 yılında Almanya Essen, Macaristan Pecs ile birlikte İstanbul’un da olduğu Avrupa Kültür Başkenti tanıtım etkinliğine 498 milyon (332 milyon dolar) Avrupa Kültür Başkenti Ajansı bütçesi olarak dağıtılmış!

Devam edelim…

2014’te İBB 570 kişilik Güney Kore gezisi düzenlemiş, maliyeti 14 milyon dolar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan maaile, Türkiye A Milli Futbol Takımı ile Hollanda Milli Takımı arasında oynanan 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2924) çeyrek final mücadelesini izlemek için gitmiş olması nedir…

Partili cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’da düzenlenen Dünya Kupası’nın açılışından sonra final maçına da 4 uçak ve büyük bir heyetle Katar’a sadece maç izlemeye gitmesi nedir…

Finali oynayan Arjantin’in Devlet Başkanı Alberto Angel Fernandez finali evinde izleyip ‘’ülkem ekonomik kriz içinde, bu maça gitmek doğru olmaz’’ derken Erdoğan’ın yaptığı müsriflik sayılmaz mı?

Bu arada büyük tantanalar kopartılarak uzaya astronot gönderiyoruz diyerek gönderilen Alper Gezeravcı’nın yolculuk maliyeti de 55 milyon dolardır. Sonra malum o Gezeravcı seçim meydanlarında il il gezdirildi…

2014’de cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a Çankaya Köşkünü yetmedi, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nı kullanmaya başladı. Yetmedi Beştepe’de 1300 odalı külliye yaptı. Yetmedi Muğla Göçek’te de denize sıfır, yüzme havuzlu bir Saray o da yetmedi, Ahlat Van Gölü’nün kenarında kışlık saray, Alpaslan’dan gelen tarihi Otağ türü bir saray yerleşkesi…

İsraf ve müsriflikler yazmakla bitmez. Ayrıca birde, yandaş şirketlere sermaye aktarımı haline gelen KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) adı altındaki israflar var. Geçtiğimiz günlerde Sözcü Gazetesinin manşetine taşıdığı habere göre, geçiş garantili 8 projeyi devlet yapsaydı, 22 milyar dolara (726 milyar lira) mal olacaktı. Şimdi müteahhitlere 59 milyar dolar (1.9 trilyon lira) ödenecek yani 37 milyar dolar fazla ödenecek olması israf-müsriflik değilse nedir?

Mesele ne müsrifliğin önlenmesidir ne de bugüne kadar akıllara gelmeyen belediyelerin SGK borçlarıdır. Mesele merkezi iktidar gücüyle muhalefet belediyelerini çalışamaz, hizmet üretemez hale getirmek, vatandaşın yaşayacağı sıkıntılar üzerinden siyaset üretmektir.

‘’Totaliter örgütlerin üst yönetimlerinde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar… ilke şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir, buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.’’

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.