
Ergün Aydoğan
Milli İradeden, Otokratik yönetime...
Uzun süre milli iradeyi referans alan iktidar, toplumsal desteği azaldıkça sertleşmeye, kontrol altına aldığı tüm kurumlarla iktidarını uzatmak için her yolu mubah gören otoriter bir rejime doğru evirilmektedir. Kullandığı devlet gücü-otoriteyle ve yolsuzluk suçlamalarıyla rakiplerini yıprattığı gibi, araçsallaştırdığı yargı sopasıyla olası rakiplerini rakip olmaktan çıkarmanın yollarını aramaktadır.
İmamoğlu’na yapılan yargı operasyonun esas sebebi 3 kez İstanbul’u kaybetmesiyle birlikte Türkiye’de ikinci parti konumuna düşmesi ve yapılan kamuoyu araştırmalarının tümünde ikinci olması ve oylarının düşüşe geçmesiyle birlikte seçim kazanma olasılığının gittikçe azalmasıdır. İmamoğlu’na yönelik operasyonda iktidarın yoğun toplumsal tepki, uluslararası baskı ve çok ağır siyasi ya da ekonomik kriz yaşanmadıktan sonra geldiği noktadan geri adam atacaklarını düşünmek aşırı iyimserlik olur.
Erdoğan iktidarının ‘’yaparsa AKP yapar’’ mottosu çökmüştür. Zorunlu Şimşek ekonomi politikalarından da sonuç alınacağı yakın vadede gözükmediğine göre iktidar milli iradeye başvurmak, demokratik yollarla seçimlere gitmek yerine baskıcı yöntemlerle rakiplerini oyun dışı bırakmayı, toplumu sindirmeyi tercih etmektedir.
İktidar çözümü halkta aramak yerine bir önceki seçimde rakiplerini DEM’lenmekle suçladığı, ortağı Bahçeli’nin DEM derhal kapatılmalıdır dediği DEM’le işbirliği yaparak siyasi ömürlerini uzatmanın yollarını aramaktadırlar. İktidarın Kürt sorunu ile çözüm sürecinin iddia edildiği gibi dış politik gelişmelerden çok iç siyasi gelecekle alakalı olduğu anlaşılmaktadır.
İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte, yeni anayasa çalışmalarındaki gündem biranda Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasının ötesine geçerek yeni cumhurbaşkanının seçilme usulleri tartışılmaya başlandı. İktidar yeni anayasal değişiklikleri halka kolay onaylatamayacağını gördü. Erdoğan ve iktidarının ömrünü uzatmak için senaryo üstüne senaryo yazılmakta-geliştirilmektedir. Böyle olunca iktidar parlamentodaki AKP-MHP ittifakı DEM’le girilen ‘’kazan kazan’’ süreci ittifak genişlemesiyle sonuçlanabilir.
Erdoğan’ın yeni yetkilere ihtiyacı yok, zaten en üst yetiklerle donatılmış durumda esas istenen üç dönem kuralını değiştirmek ‘emri hak vaki oluncaya’ kadar yani sonsuza kadar görevde kalmanın önünü açmak!
2016’da Bahçeli başkanlık sistemini HDP’nin parlamentoyu kilitleme ihtimaline karşı bir tedbir olarak öne sürerek ‘’Erdoğan anayasaya uymuyorsa, anayasayı Erdoğan’a uydururuz’’ diyerek bugünkü sistemin önün açarak elli artı bir kuralını getirmişti. Artık DEM meşrulaşıyorsa başkanlık sistemi revize edilebilir demektir. Halktan alınamayacak destek, DEM ile kurulacak ittifakla mecliste yapılacak bir işbirliğiyle Erdoğan’ın meclis oyuyla yeniden 5 veya 7 yıllık süre ile yeniden seçilmesi amaçlanıyor olabilir. Bu ise cumhurbaşkanın meclise karşı sorumlu kılacağı gibi kabinenin de meclisten çıkmasını getirecek. Bir anlamda yarı başkanlık sistemi gibi bir durum oluşabilir. Böylece muhalefetin istediği parlamenter sistemde sağlanmış olur!
Peki Erdoğan hegomanik otoriterlikten parlamentonun güçlü olduğu yarı başkanlık sistemine döner mi? Elbette birçok siyasetçi gibi iktidarını paylaşmak istemeyecektir ama önünde zorlu, kritik süreçler var.
-Artık muhalefet Erdoğan karşısında bir araya gelmeyi, kazanmayı öğrendi. Muhalefet iktidardan umudunu kesen yüz binleri meydanlara topluyor. Mutsuz kitlelere yenileri eklendi. Sadece üniversiteliler değil, liselilerde ayakta! Emekliler, işçiler, ücretliler ve asgari ücretlilere esnaflar, genç işsizler ve traktörleriyle yollara düşen çiftçilerde artık ‘yeter’ diyerek katıldı. AKP ise eskisi kadar kendi seçmenini konsolide edemediği gibi kitleleri harekete geçiremiyor.
-Heteredoks veya Ortodoks, Nebati veya Şimşek kiminle olursa olsun ekonomik program bir türlü sonuç vermediği gibi sürekli olarak belirsizlik ortamı yükseliyor. Ağır bedellerle biriktirilen rezervler İmamoğlu operasyonun hasarını düşürmek için cayır cayır yakıldı, faiz düşürme kararı 350 baz puan artışla yüzde 46’ya yükseltilerek politika faizi yeniden yükselişe geçti.
-Ve en önemlisi iktidarı kaybedip ‘hesap’ vermektense, ‘hesap’ vermeyecek bir modele razı olmak!
Bahçeli’nin kurduğu oyunla bir anlamda sahadan çekilen, CHP’den uzaklaştırılan DEM ile girilen sürecin bir anayasa mutabakatına dönüşmesi yeni bir oyunun kurulabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Erdoğan’a ‘hesap vermeksizin’ ömür boyu cumhurbaşkanlığı, DEM’e ve DEM belediyelerine siyasi güvenlik (ve kabul edilebilir taleplerin karşılanması) ve kamuoyuna ise genel af teklif üzerinde anlaşılabilir.
Sonuç olarak demokratik yollardan gitmeyi göze alamayan iktidarın, iktidarda kalma kararlılığının bedelini Türkiye her yönüyle çok ağır ödeyebilir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.