Hüseyin Özalp

Hüseyin Özalp

Erdoğan’ın amacı CHP’yi zorla iktidara getirmek mi?/CHP’ye kayyum, seçim iptalinden daha ağır darbe olur.

Şimdi herkesin gözü anketlerde. İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan fırtınanın ardından CHP’nin oylarının bütün anketlerde AKP’nin 3-5 puan üstüne çıktığı görülüyor.

Öldü mü kaldı mı dublör mü denilen Devlet Bahçeli bile tabloyu gördü. Ekrem İmamoğlu dosyasının ivedilikle sonuçlandırılmasını istiyor. Çünkü bu ortamın sürekli CHP’nin kâr hanesine yazdığının farkında.

Peki Erdoğan etrafı kuşatıldığı için gerçeklerden koptu mu? Operasyonun başlangıcında yakın çevresinden gelen uyarılara bile neden kulak tıkadı? Devlet Bahçeli’nin gördüğü gerçeği Cumhurbaşkanı Erdoğan görmüyor mu?

Bence en iyi o görüyor.

O zaman Erdoğan’ın amacı ne, CHP’yi “zorla” iktidara getirmek mi?

Bunun cevabının şifreleri talimatlı yazar Abdülkadir Selvi’nin yazısında bulunuyor. CHP’nin yükselişinin konjonktürel olduğu, ölçümlerin dalgaların en yüksek olduğu noktada alındığını söylüyor.

Yani fırtına dindiğinde tablo değişecek, beklenti budur.

Aynı tablo Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce de hakimdi. Anketlerin büyük çoğunluğu Kılıçdaroğlu’nun ipi göğüsleyeceğini gösteriyordu.

Erdoğan seçim söz konusu olduğunda devletin açık ve örtülü bütün gücünü kullanabilecek durumda. Her durum için bir acil operasyon senaryosunu kenarda tuttuğunu göz ardı etmemek gerekir.

Kılıçdaroğlu’na derin operasyon mu yapıldı?

Cumhurbaşkanlığı seçimine çok az süre kala Kandil’den bir açıklama geldi. Açıklamayı görür görmez “eyvah” demiştim. “Eyvah, derin bir operasyon başladı, Kılıçdaroğlu’nun işi zorlaştı.”

Kürtlerin kahir ekseriyeti zaten Kılıçdaroğlu’na oy veriyordu. Kandil’den gelen Kılıçdaroğlu’na destek açıklamaları anlamsızdı. Bunun ancak bir sabotaj olabileceği açıktı. Öcalan’ın her seçim öncesi DEM tabanına seslenmesi hatta Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması dikkate alındığında, Kandil ile ilgili iddiamın komplo teorisinden ibaret kalmayacağı anlaşılacaktır. Bazı Kürt politikacıların seçimden önce sorunu sadece Erdoğan’ın çözebileceği açıklamalarını da buna eklemek gerek.

Nitekim Erdoğan bütün kampanyasını bu olay üzerine kurdu. Montaj videolarla Kılıçdaroğlu ve PKK’lıları el ele tutuşturdu. Kürt oyları Kılıçdaroğlu’na gitse bile 8-10 puanlık milliyetçi muhafazakâr oy, Meral Akşener ve Zafer Partisi marifetiyle ilk turda Kılıçdaroğlu’ndan koparılarak önemli bölümü ikinci turda Erdoğan’a kanalize edildi.

Barışa karşı olmamama rağmen bugün yürütülen süreç ile ilgili çekincelerimden biri de budur.

Bu yüzden CHP’nin yakaladığı birkaç puan fark önemli ve yeterli değildir. Asıl sorun bütün olumsuzluklara rağmen AKP’nin oyunun hala yüzde 30’larda olmasıdır.

Bu yüzden CHP, yakaladığı rüzgârı ve dalgayı heba etmemelidir. Rüzgârın tersten eseceği ihtimallere karşı pozisyonunu almalıdır.

“Kurban olayım tipiye, essin getirsin kapıya” anlayışı her şartta geçerli değildir.

CHP bu dalgayı, örgütlenmesini pekiştirmek için kullanmalı, orta yaş üstü insanların partisi olma handikabından kurtulmalı, hak ve özgürlük arayışı için sokaklara dökülen gençleri kazanmayı başarmalıdır.

 

Emanet olur, yeter ki ihanet olmasın

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in performansı göz dolduruyor. Genel başkan olduğu günlerdeki eleştiriler yerini beğeniye ve takdire bırakmaya başladı.

Olağanüstü kongre ile Özgür Özel liderliğini pekiştirdi. Daha önünde çok yol olduğu da bir gerçek. Kimse anasından lider doğmaz. Solda liderlik için dürüstlük, entelektüellik, güvenirlik, sempatiklik gibi kavramlar yeterlidir. Güçlü lider figürü, baskıcı ve otoriter sistemler için gerekliliktir.

CHP’nin doğal liderinin Ekrem İmamoğlu olduğu herkes tarafından kabul edilen gerçektir. CHP’nin 15 milyon oy ile seçilmiş cumhurbaşkanı adayıdır. Sorun, seçime kadar İmamoğlu’nun diploma ve davalar nedeniyle Cumhurbaşkanı adayı olmasının önündeki engellerin kalkıp kalkmayacağı konusudur.

AKP’nin kuruluş aşamasına kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın, “muhtar bile olamaz” diye tanımlanan siyasi yasağı bulunuyordu. Bu yüzden yeni partinin genel başkanının Abdullah Gül olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Erdoğan parti kurma çalışmalarına “gizlice” katılıyor, arka kapılardan girip çıkıyordu. Partinin kuruluşu için Uludağ’da tüzük çalışmaları yapılırken, Erdoğan gibi siyasi yasaklı olan Hasan Celal Güzel hakkında yargıdan parti üyesi olabileceği kararı geldi. Bu karar karşısında Abdullah Gül, derhal açıklama yaparak kurulacak partinin liderinin Erdoğan olacağını söyledi. Milletvekili seçilme yasağı sürdüğü için 2002 yılı Kasım ayındaki seçimin ardından Abdullah Gül, Başbakan oldu. Birkaç ay sonra Erdoğan’ın yasağı kalkınca Gül istifa edip koltuğunu Erdoğan’a bıraktı. Yapılan ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan da Gül’ün adaylığını deklere etti.

AKP’nin bu hikayesini, Erdoğan’ın siyasi yasaklılık sürecini nasıl uyum içinde atlattıklarını kısaca anlatabilmek için özetledim. Görüş farklılıklarına rağmen yakaladıkları bu uyum AKP’yi başarıdan başarıya taşıdı.

CHP için de şimdi aynı durum geçerlidir. Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasındaki uyumun devam etmesi durumunda başarı gelecektir.

Süreç böyle devam ederse Özgür Özel’in İmamoğlu’nun yasaklı olması halinde Cumhurbaşkanı adayı olabileceği görülüyor.

Bu konuda muhalif görünen kesimden de çirkin yorumlar görüyorum. Anlı şanlı isimler, CHP genel başkanından “mesir macunu” diye söz ediyor. Eleştiri ayrı, hakaret ve lakap takmak ayrı şeylerdir. Benzer lakapları Erdoğan’a takın sıkıyorsa. Bana çok uzak bir üslup olsa da “mesir macunu” yakıştırması yapanlara bir sözüm var: Kibri mantığını ve vicdanını köreltmiş İzmir boyozu!

Mansur Yavaş, Sinan Ogan’ın rolünü oynar mı?

Özgür Özel’in cumhurbaşkanlığına aday olması bir seçenek. Diğer bir seçenek ise güçlü bir aday profili olan Mansur Yavaş. İmamoğlu’na yapılanlar karşısında adaylık iddiasında geri plana çekilmeyi tercih etmesi doğru bir davranış oldu. İmamoğlu’nun adaylığı (hukuki!) engele takılırsa öne çıkacağına şüphe yok. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanlığı adayı olmasına kimsenin söyleyebileceği bir söz de yok.

Asıl sorun Özgür Özel ve Mansur Yavaş’ın adaylığını deklere etmesi durumunda yaşanacaktır. Hangisinin daha şanslı olduğu konusunda yorum yapmanın henüz erken olacağı düşüncesindeyim. Yavaş’ın tek dezavantajının Kürt oyları olduğunu söylemekle yetineyim.

Yavaş’ın takınacağı tutum Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyicisi olacaktır. Sinan Ogan rolünü oynarsa, CHP’ye maliyeti Ogan olayından çok daha ağır olacaktır.

Özgür Özel, asıl ustalık ve liderlik sınavını da bence burada verecek. Mansur Yavaş’ın razı olacağı bir formülü üretmek Ekrem İmamoğlu ve Özel’in uyumlu politikasına onun da dahil edilmesine bağlı.

Tekrar hatırlatırsak, AKP’nin başarısında, liderlik vasfı bulunan dörtlü sacayağının uyumunun payı oldukça yüksektir.

Erdoğan, ancak tek adamlığa adım atacak gücü elde ettikten sonra sacayağını dağıtmayı göze almıştır.

 

CHP’ye kayyum, seçim iptalinden daha ağır bir darbe olur.

Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atanması ihtimali yeniden gündeme geldi. Ankara Emniyet’indeki olağanüstü hareketlilik, bütün polislerin izinlerinin kaldırılması Ankara kulislerinde CHP’ye kayyum atanabileceği iddialarını güçlendirdi. CHP’nin 4-5 Kasım’daki kurultayının iptali için yapılan tüm başvuruların birleştiği Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşmasını 17 Nisan 2025 günü yapacak. Ankara Cumhuriyet Savcılığı da aralarında Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 86 kişinin kurultay ile ilgili suç duyuruları çerçevesinde ifadesini alacak. Bu gelişmelere 17 Nisan’dan itibaren Ankara Emniyet’inde izinler kaldırılması eklenince kayyum atanacağı iddiası yine gündeme oturdu.

Cumhuriyet Halk Partisi, kayyum atanma ihtimalini ortadan kaldırmak için 6 Nisan’da olağanüstü kurultaya gitmiş ve Özgür Özel oy kullanan 1276 delegenin 1171’inin oyunu alarak yeniden genel başkan seçilmişti. Yandaş medya ise Özel yönetiminin aldığı olağanüstü kurultay kararının hukuki olmadığını ve kayyum atanmasının yolunu kapatmayacağını ileri sürmüştü.

CHP’ye kayyum atanması, seçimlerin askıya alınmasından daha ağır bir darbe olacaktır. Demokrasi ve yaşam hakkını savunmak için böyle bir durumda milyonların CHP genel merkezi ve teşkilatlara yığılması ve darbeye karşı konulması gerekir. Saraçhane’den daha büyük bir direnç örgütlenmeli ve darbe püskürtülmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.