Ergün Aydoğan
Kutuplaşmadan memnunuz ve mutluyuz!
Sağ, sol, merkez, liberal veya neoliberal fark etmez kim sorarsa herkes ‘kutuplaşmadan’ sözde şikâyetçi! Ama reel tabloya bakıldığında şikâyetçi olan kişi ve gruplar adına söz söyleme hakkı olan herkesin söylediklerine, iddialarına bakılacak olursa pekte kimsenin ‘kutuplaşmadan’ şikâyetçi olmadığı anlaşılıyor. Herkesin durduğu, bölünmüş kompartımanlarında gayet mutlu olduğu görülmektedir. Sözde şikâyetçi olunan ‘kutuplaşmanın’ bitmesi yönünde kimsenin çaba harcamadığı gibi olası yer-oy-tercih değişikliklerinde hemen herke itiraza yelteniyor; yok olmaz, AKP’den CHP’ye, CHP’den AKP’ye, muhafazakârlardan CHP’ye, laiklerden muhafazakârlara geçiş olmaz! Ya ne olur? Muhafazakârlar, laikler, milliyetçiler, solcular, liberaller, Kürtler heterojen yapısını korusun, biri diğerine yaklaşmasın; kutuplaşmadan beslenen siyaset tüccarları iktidarlarını sürdürsün.
Tarihi en kritik seçimin eşiğinde siyasetin umudu yine ‘kutuplaşma’ üzerinden yürüyor. Kalın hatlarla ayrılmış kompartımanların devam etmesi için her türlü çaba harcanıyor. Beğenilsin veya beğenilmesin tarihin en önemli olayı sayılabilecek altı farklı partinin bir araya gelerek oluşturulan altılı masayı dağıtmak için her türlü çaba harcanıyor.
Toplumsal barışı, toplumsal kucaklaşmayı siyasetin konformistleri istemiyor!
MİLLİ GÜNLERDEKİ AYRILIK DERİNLEŞİYOR
Manevi günlerdeki ayrışma, toplumun ortak değeri olması gereken İstanbul’un Fetih kutlamalarında da devam etti. Kendisini Fethin sahibi gören iktidar anlayışı, Fethi Cumhuriyet’in karşısına konumlandıran anlayışıyla Cumhuriyet’in kurucu liderinin adını taşıyan, Cumhuriyet’in sembolü haline gelen Atatürk Havalimanını kapattıktan sonra alelacele, oldubitti bir anlayışla pistleri kırarak ‘Millet Bahçesi’ yapma iddiasıyla İstanbul’un Fethi’nin 569. Yıl dönümü kutlamalarını, İstanbul’un seçilmiş belediye başkanını davet etmeden yaptı. Bu dâhiyane kutlama ve açılış etkinliğiyle Fetih’e sahip çıkarken, Fethin karşıtıymış gibi Cumhuriyetin sembol ve değerlerini yok sayan bir anlayışla temsil ettiğini iddia ettiği ‘muhafazakâr’ kitlelere mesaj vermiş oldu!
İMAMOĞLU FETHİ MALTEPEDE KUTLADI
Devletin yok saydığı, 16 milyon İstanbullunun seçtiği belediye başkanı Ekrem İmamoğlu yönettiği İstanbul’un Fethi’nin 569. Yıl dönümü kutlamalarını Maltepe’de gençlerin yoğun katılımıyla coşkulu kalabalıkla, son zamanlarda sıkça yasaklanan müzik etkinlikleriyle kutladı.
Devleti yönetenlerle, Türkiye’nin en büyük kenti Dünya Metropolü İstanbul’un seçilmiş belediye yönetimi ayrı ayrı etkinliklerle 569 yıl önce Fethedilmiş kentin kurtuluşunu kutladı! Siyasetin bitmez tükenmez hırsı İstanbul kenti içinde; Devlet Başkanının kutlamalarında olanlar, Belediye Başkanının kutlamalarında olanlar olarak fiilen ayrıştırıldı!
3 Y; YASAKLAR, YOLSUZLUK, YOKSULLUK…
Diyerek iktidar olup 20 yıldır ülkeyi yönetenler iktidara gelirken söyledikleri ‘Yasaklar, Yolsuzluk, Yoksulluk’ söylemlerini unutalı bayağı uzun zaman oldu. Uzun iktidarlar bir süre sonra ‘iktidar körlüğü’ ne yol açabilir. Cumhuriyet’in 1/5 biriyle en uzun süre iktidarda olanlarda ‘iktidar körlüğü’ oluştuğu her geçen gün artan yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluğu yok saymalarıyla anlaşılmaktadır.
O kadar çok yasak var ki hangi birini yazalım, yazmaya kalksak sayfalar almaz. En vahimi covid nedeniyle toplu taşımada bile maske yasağı kalkarken gece belli bir saatten sonra uygulanan müzik yasağı halen devam etmektedir. Daha da vahim olanı ise belediyelerin, okulların ve bazı kurumların yaz şenliklerinde sahne alacak bazı sanatçılara valilerce sahne yasağı getirilmesidir.
Benim sanatçım, makbul sanatçıdır; benden değilse makbul değildir! Yasaklanan sanatçıların yerine iktidarın makbul saydığı sanatçılar sahne almaktadır.
Yolsuzluklarla ilgili iddialar akılları zorlayan büyüklüklerdedir; hortumlar iktidara yakın olan çevrelere bağlanmış oluk oluk akmaktadır. İktidar bütün iş ve işlemleri 21/b (pazarlık usulü ihale yönetmeliği) davet usulüyle yaptığından istediğine, istediği rakamlarla veriyor, kimsede soramıyor.
Benim iş insanım, makbul iş insanıdır, her şeyi hak ediyordur; benden değilse yaşama hakkı yoktur. Benim belediyeme bütün kapılar açık; muhalefet belediyelerine bütün kapılar kapalıdır.
Yoksulluk toplumun tüm kesimlerini etki altına alırken, sınıf atlayanlar, yeni iktidar zengini olanlar geldikleri yoksulluk günlerini hatırlamaz hale geldi. Yoksulluğun göstergesi sosyal yardım alanlar katlanırken, insanlar Pazar yerlerinden ucuz sebze meyve alabilmek için akşamın olmasını beklerken, bayat ekmek kuyrukları uzarken, karanlıkta, soğukta oturanların sayısı her geçen gün çoğalırken yönetenlerin; aç kimse yok demesi, tabi ki açlıktan neyi anladığına bağlı.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Mayıs ayı raporuna göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 17 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 19 bin 602 TL’ye çıktı; evet yönetenler açlıktan ne anlıyor?
Kısacası; benim sanatçım, benim iş insanım, benim memurum, benim belediyem, benim seçmenim, benim vatandaşım, benim benim benim…
Kutuplaşma ne kadar artarsa taban o kadar çok konsolide olur, iktidarın ömrü o kadar uzar!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.