Muzaffer Ayhan Kara

Muzaffer Ayhan Kara

Rektör Ataması Evet Yasal, Fakat Kör Gözüm Parmağına

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne üniversite dışından Prof. Dr. Melih Bulu’nun ataması haklı olarak yoğun ve geniş tepkilere neden oldu. Bu olmaz, kabul edilemez! Peki neden?

1)Prof. Dr. Bulu’nun atanması yasaldır. Evet, yasaldır. 2018’deki yasal değişiklik Cumhurbaşkanına bu hakkı veriyor. Bir devlet üniversitesine atanacak rektörün ille de o üniversite içinden olması gerekmiyor.

2)Fakat bu atama yasal olsa da “kör gözüm parmağına” atamasıdır. Nitekim atama sonra gelişen tepkiler ortadadır. Bu tepkileri kimi yasadışı çevrelerin tepkilerine indirgemek de ayrı bir körlük olur.

3)Belli ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu tepkileri de öngörerek Bulu atamasını yapmıştır. Yoksa bula bula Bulu’yu rastgele bulmamıştır. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu atamadan muradı nedir? Açıktır ki, denetim altına alamadığı güçlü geleneği olan ODTÜ, Boğaziçi gibi okulları da tam denetimi altına alarak hep şikayet ettiği “kültürel” iklimden çıkarıp tasarımına uygun refleksler gösterecek bir iklime kavuşturmak… Türkiye’de en ön sıralarda olan devlet üniversitelerini de herhangi bir üniversite düzeyine çekmek, akademik vasıflarıyla ve akademik iklimiyle oluşan bilimsel ayrıcalıklı konumunu sarsmak… Bunun Türkiye’ye yarar mı zarar mı yazacağı daha geri planda!

4)Cumhurbaşkanı Erdoğan Allah aşkına koskoca Boğaziçi’nde kendisine yakın bulduğu bir isim çıkaramadı mı? Bir önceki rektör örneğin, üniversite içinden olduğu için düşük yoğunluklu bir tepki çekmiş, o tepkiler de giderek sönümlenmişti. Ak Parti’den çeşitli görevlere aday olmuş ve parti rozetini taşıyan (yasal olsa da) Bulu’nun be kez Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması önceki rektörün atanmasıyla kıyaslanmayacak kadar ‘karıştırıcı’ bir adımdır. Dikkat buyurun, yasal ama ‘karıştırıcı’. Karıştırıcılıktan kastım, ekranlardaki ve İstanbul’daki manzaralar ortada. Kriminalize hale gelen, toplumsal gösterilere neden olan ve gündemi esir alan bir tablo ile karşı karşıyayız.

REKTÖR ATAMALARI SİYASİLEŞMEMELİ

Siyasi iktidar, üniversitelerdeki rektör atamalarını siyasi erekleri doğrultusunda yaparsa üniversite ortamları iğdiş olur, oralarda akademik-bilimsel gelişme yavaşlar.

Bakın İzmir’den örnek vereyim: İzmir’in en eski iki üniversitesi devlet üniversiteleri olan Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi. Üstelik Ege Üniversitesi Türkiye’nin en eski ve köklü üniversitelerinden birisi. Bu iki üniversitede de iki eski Ak Parti milletvekili rektör olarak görev yapıyor. Ege Üniversitesi Rektörü 22 ve 23. Dönem Ak Parti Milletvekili Prof. Dr. Necdet Budak. Dokuz Eylül’ün rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar da 22-23-25-26. Dönem Ak Parti Milletvekili olduğu gibi uzun süre Ak Parti Siyasi İşler Genel Başkan Yardımcısı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakından çalıştı.

Bu iki rektör de İzmir’de Ak Parti için çalışıyor. Özellikle Hotar “militan” bir şekilde partizanca rektörlük yapıyor, üniversite adeta Ak Parti karargahı gibi. Kendisini hala Ak Parti’nin bir yetkilisi olarak algılıyor olmalı. Tabii niçin rektör yapıldığının son derece bilincinde! Bu iki ismin İzmir’de iki kıdemli üniversiteye rektör yapılmasının yegane amacı İzmir’de Ak Parti’nin birinci parti olması! Giderek yerel yönetimi ele geçirmesi!

İşte Boğaziçi’ndeki gelişmeye bu pencereden de bakmak meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

REKTÖRLER NASIL SEÇİLMELİ?

Vakıf üniversitelerinde rektörlük seçimi rejimi farklı. Konumuz orası değil. Peki devlet üniversitelerinde de vakıf üniversitelerinde de kör gözüm parmağına olamaması için, üniversitelerin siyasi zemine çekilememesi için rektörler ve dekanlar nasıl seçilmeli? Yasa değişikliği yapılarak seçim usulü yeniden belirlenmelidir. Öğretim üyeleri, çalışan ve öğrenci temsilcileri tarafından üniversite içinden adaylar arasından bir seçim gerçekleştirilmelidir. Belki ilk ikiye giren adaylar arasından Cumhurbaşkanına tercih hakkı bırakılabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yasal değişikliği yapar mı, zor. Hatta sanmıyorum. O zaman muhalefet bu önerimi gündemine şimdiden almalıdır. Akademik ve bilimsel özerklik üniversitelerin bilimsel gelişme ve bu açıdan ülkeye katkıda bulunmasının ön koşuludur.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar