Muzaffer Ayhan Kara

Muzaffer Ayhan Kara

Melih Aşık'ın Açık Pencere'si, Milliyet'te 35 Yıl ve Öncesi

Önceki yazım, Moda’da yollarımızın kesiştiği gazeteci-yazar “Tanju Cılızoğlu’nun ardından” olmuştu. Yine Kadıköy’den gazeteci-yazar arkadaşım, son olarak Yurt'un ilk dönemlerinde beraber yazdığımız, şimdilerde malum nedenlerle “kenarda” olan Atilla Akar yazıyı okumuş, onun da çok renkli anıları var Cılızoğlu ile…

“Çok iyi yapmışsın Tanju Cılızoğlu'nu anarak. Kalemine sağlık.  Bende haberi duyunca üzüldüm. Sebebi ise onu tanıyor olmamdı. Daha henüz Basın-Yayın 2. sınıf öğrencisi iken gazeteciliğe tesadüfen ilk onun yanında başladım. Hem çalıştım hem okudum. 

O zamanlar onun Sanat Edebiyat 81 edebiyat-sanat dergisini izlerdim. Oradan aklımda kalmış. Sonra Cağaloğlu'nda "Hakimiyet" isimli bir gazeteyi çıkardığını duydum (Daha çok bir ilan-reklam gazetesi idi ama o büyük bir ciddiyetle gazeteyi çıkartırdı. Aşağıda matbaası vardı. Kurşun hurufatlı, metal çemberli, kalıplı gazeteyi ilk orada gördüm. Sonra "Tipo" baskı kalmadı). Gittim yanında çalışmak istediğimi belirttim. 'Hemen başla,' dedi. 

İlk haberimi ona yazdım (Hiç unutmuyorum, muhabirlikte ilk haberimdi. Ümraniye'de bir gecekonduda cinayet işlenmişti. Adam kendisini aldatan karısı ve aşığını öldürmüştü. Böylesi -'sevimli'!- bir haberdi ilk haberim. Haber şefim Tanju Cılızoğlu'na götürüp haberi teslim ettim. Sonra beni röportaja yönlendirdi. Kemal Sülker ve Oktay Akbal'la röportajlar yaptım. En son deneme ve makaleler yazmaya başlamıştım). O yüzden üzerimde emek hakkı vardır. Gazeteciliğin ilk ilkelerini hem okullu hem alaylı olarak ilk ondan öğrendim. Babacan bir adamdı. Allah rahmet eylesin. Babıali’nin eskilerindendi. İyi gazeteciydi.”

                                                                             XXX

MELİH AŞIK VE AÇIK PENCERE

Bu yazımda asıl olarak yine Moda’dan ve yine basından önemli bir sima ile; Melih Aşık ile devam edeceğim. Melih Aşık’ı gençlik yıllarımdan itibaren Güneş’te ve sonra Milliyet’te mutlaka okurdum (Mesleğe TRT’de başlamış, araya giren 12 Mart dönemindeki Almanya ve İsveç serüveni sonrasında yeni kurulan Günaydın’a geçmişti ilk döneminde). Atlamadığım yazarlardandı, çünkü oldukça sofistike bir tonda doyurucu bilgileri aktarıyor ve güçlü yorumlar kaleme alıyordu. Kısa fıkra türünün yaşayan en önemli kalemiydi. Açık Pencere çok tuttu (Basında bir de İlhan Selçuk’un Cumhuriyet’teki Arka Penceresi vardı. Hiç sormadım üstada, acaba ondan esinlenmiş olabilir miydi? Çünkü Selçuk’u sever, sayar). Güneş’ten Milliyet’e taşındı ve o pencere hala açık. Günümüzde Milliyet farklı rüzgarlara kapılsa da Açık Pencere’de Melih Aşık yine bildiğini okuyor!

Üstatla ilk tanışmamız yanılmıyorsam çeyrek yüzyıla yaklaşmış olsa gerek. Cumhuriyet gazetesinin Galatasaray civarında bir lokaldeki resepsiyonuydu sanki. Kitap Eki mi çıkmıştı, neydi, öyle bir şey kalmış aklımda.

ÜSTATLA DOSTLUK

Sonra fark ettim ki ikimiz de Moda’da oturuyoruz ve komşuyuz. Evlerimiz birbirine bilemediniz 150 metre uzaklıkta. Sıklıkla karşılaşmalar… Sonra buluşmalar… Memleket ve dünya ahvali üzerine, Kadıköy ve Moda üzerine fikir alışverişleri… Medya üzerine de tabii…

Melih Aşık’tan başka bir de büyük şair ve eczacı Melih Ziya Sezer vardır Moda’mızda. İkisi de haliyle arkadaştır. Üçümüzün daha çok Yeni Moda Eczanesi’nde ya da bazen Tarihçi’de bir araya geldiği de olurdu. Onları “Moda’nın İki Melih’i” başlıklı bir yazıda kaleme almıştım Odatv’de. Burada bir söz oyunu vardı; “Melih”, malum “güzel” demek. “Moda’nın İki Güzel İnsanı” demek istemiştim yani.

Yeniden üstadın yazılarına dönelim. Tek sütuna 10-15 cm’de işlenecek bir konu için adeta “kazı” yapar, konunun erbaplarını, ilgililerini bulur, konuşur. Telefonla köşe bucaktaki ilgilileri, yetkilileri bulur ve işleyeceği konuyu, durumu tahkik eder. Bazen de bir konunun güvendiği yetkin ismine bırakırdı sütununu. Yıllardır karikatürist Ercan Akyol eşlik eder, değer katar Açık Pencere’deki yazılara. Bir de Fahrettin Fidan muhabir olarak katkıda bulunur. Önceleri Fidan’ı bir "müstear" isim sanırdım! Yıllar sonra yine Moda’lı E. Büyükelçi Osman Korutürk’ün danışmanı iken TBMM’de tanıştık Fidan’la! Çok lezzetli bir arkadaştı.

Uzatmayayım ve bu yazının kahramanı Melih Aşık’a bırakayım artık satırları. Neden mi? Üstat tam 35 yıl oluyor ki bugün, Milliyet’te yazıyor Açık Pencere köşesinde. Dile kolay, 35 yıl. “Milliyet’te 35 yıl doldu!” başlığı altında duygu ve düşüncelerini şöyle aktarıyor üstat.

MİLLİYET’TE 35 YIL

“Bu gazetede ilk yazımız 26 Ocak 1986 tarihinde yayınlandı. Bugün 35 yıl tamamlanmış oluyor... Bana Cağaloğlu'ndaki binada, rahmetli Turhan Selçuk'un uzun süredir kullanmadığı odayı vermişlerdi. Odaya girince ilk izlenim temizlikçi hanımların nasıl da güler yüzle ve şevkle çalıştıkları olmuştu. Ardından Milliyet okurlarının ‘Hoş geldin’ mesajları geldi. Henüz tanışmadığım Halit Kıvanç'ın gönderdiği kocaman çiçek. Camekanlı odamın önünden selam vermeden gelip geçen Haldun Taner'in ilk yazımın yayınlandığı gün kapıdan eğilip: ‘İyi bir başlangıç yaptınız Melih beyefendi’ diyerek yüreklendirişi... Tanıyan tanımayan gazete çalışanlarının ‘hayırlı olsun’ dilekleri... Bunlar hiç unutamadığım ilk izlenimler...

Gazete köşeleri uzun süre çeşitli desteklerle ayakta kalabilir. Bu sütunun desteği yıllar boyunca okuyucuları oldu. Bunca yıl bize onların uyarıları, teşvikleri, beğenileri, eleştirileri yol gösterdi. Biz bu sütunlarda onların sesi olmaya özen gösterdik, onlar bize soluk verdi.

Amacımız dün neyse bugün odur; okura aydınlatıcı bilgiler vermek, okuma zevkini kamçılamak, biraz güldürmek, biraz düşündürmek...

Demokrat, laik, çağdaş, yurtsever çizgide yürümek...

Ve her koşulda... Halkın ve ulusun çıkarlarını savunmak...

Bu sütunun ilke ve görevleri hep bunlar oldu...

35 yıldır bu ilkelerden sapmadık.

Yazdığımız yaklaşık 9 bin köşe yazısı... 35 yılın özetidir.

Bu süreçte bize destek olan okurlarla birlikte tüm Milliyet yöneticilerine ve başta Ercan Akyol ve Fahrettin Fidan olmak üzere sütuna katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Birlikte nice iyi zamanlara...” (26 Ocak 2021, Açık Pencere, Milliyet)

                                                                         XXX

Nasıl bitirsem Melih Aşık ile ilgili bu yazıyı?... Belki şunu demeliyim; “Melih Ağabey, sen yazmaya devam et, biz okuyalım hayran gözlü çocuklar gibi. Kaleminin mürekkebi tükenmesin. Daha nice yazılar… Açık Pencere kapanmasın.”

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar