Kemal Anadol
Bir gece arayla iki darbenin anatomisi!
11 Eylül 1973 gecesi, Şili'nin halk oyu ile iktidara gelen Sosyalist Başkanı Salvador Allende'ye karşı faşist bir darbe yapılmıştı. Genelkurmay Başkanı Pinochet, ABD ve CIA’nın maşası olarak verilen görevi yerine getiriyordu. Amaç, ABD şirketlerinin çıkarlarını korumak ve Milton Fredman adlı ekonomistin çizdiği neoliberal politikaları uygulamak, solu tasfiye etmekti!
12 Eylül sabahı saat 09.03'te radyodan halka sesleniyordu Başkan Allende:
“Beni dinleyen yoldaşlar durum vahim. Silahlı kuvvetlerin çoğunun katıldığı bir darbe ile karşı karşıyayız. Size 1971 yılında söylediğim sözleri anımsayın: (Ben ne Mesih ne de azizim. Halkın verdiği görevi yerine getirmek için yola çıkmış bir toplum savaşçısıyım.) Ama Şili'yi tarihe gömmek isteyenler unutmasınlar. La Moneda Sarayı’nı ancak halktan aldığım yetki sürem bitince terkedeceğim. Şili devrimini ve halkın iradesiyle kurulan Şili Hükümetini sonuna kadar savunacağım. Başka çarem yok! Beni ancak kurşunlarla delik deşik ederek durdurabilirler.
Ben ölürsem halkım yürür yoluma. Daha güç daha zorlu, acılı olur yol. Çünkü halkın karşısına çıkanların şiddet sınırları yok! Onlara bu dayanağı ne sunacak ne de kolaylaştıracağım. Toplumsal devinim bir yönetici yok edilince yok olmaz! Yavaşlatılır, uzatılır ama durdurulamaz.
Yoldaşlar sükunetinizi muhafaza edin... Cumhurbaşkanı yoldaşınız ne halkını ne de görev yerini terkedecek. Hayatım pahasına La Moneda Sarayındayım ve çıkmayacağım!”
Alkende tarihin sayfalarında onurla yerini alan bu konuşmasından sonra kendisini almaya gelenlere karşı tabancasını ateşleyerek vuruştu, vuruşarak öldü.
Onun onurlu mücadelesi önünde saygı ile eğiliyorum.
Faşist general Pinochet, stadyumları Şilili yurtseverlere doldurdu. İşkenceyle öldürdü.
Milton Fredman'ın ABD tekelleri ve emperyalizme hizmet eden politikalarını yaşama geçirdi.
İnsanlık tarihinin karanlık ve onursuz sayfalarında yerini aldı!
***
12 Eylül 1980 gecesi Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve 5 general Türkiye'de yönetime el koydular. Atatürk’ün açtığı TBMM'ni ve Atatürk’ün kurduğu CHP’ni diğer partilerle birlikte kapattılar.
Faşist cunta, cezaevlerinde 171'i işkence sonucu 300 kişinin ölümüne neden oldu.
50 yurttaş idam edildi. 650 bin kişi gözaltına alındı. 230 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılandı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 1402 sayılı yasayla binlerce kamu görevlisi sokağa atıldı.
12 Eylül cuntası da Fredman'ın neoliberal politikalarını uyguladı. Bunun için ekonominin başına 24 Ocak 1980 kararlarının mimarı Turgut Özal'ı getirdi.
Toplumu depolitize etmek hükümetlerin resmi politikası oldu.
Cumhuriyetin temel ilkeleri başta laiklik ve eğitim birliği, 12 Eylül'de çiğnemeye başlandı.
12 Eylül Cuntası’nın çıkardığı Siyasi Partiler Kanunu ile demokrasi yozlaştırıldı. Lider sultası ve oligarşijk yönetimler demokrasiyi tanınmaz hale getirdi.
12 Eylül kasırgasının verdiği zarar 40 yılda onarılamadı. Bugünkü kaos ortamı 12 Eylül'ü bıraktığı kötü mirastır.
12 Eylül toplum belleğinden çıkmamalıdır.
Bu uğursuz günün 41. yılında Cumhuriyetimiz’in kuruluş ilkelerinin, laikliğin ve çağdaş demokrasinin değeri bir kez daha anlaşılıyor.
***
12 Eylül'ün en önemli davalarından biri olan Barış Derneği Davası sanıkları, cezaevi arkadaşları ve avukatları 12 Eylül gecesi Büyükada'da bir araya geleceğiz…
11 ve 12 Eylülleri lanenleyeceğiz…
“Yurtta barış, dünyada barış” diyen Atatürk’ün büyüklüğü bir kez daha doğrulanıyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.