Halkın birincil gündemi elbette ki pahalılık ve işsizlik. Partilerinki ise cumhurbaşkanı adaylığı. Daha doğrusu ülkeyi bu batağa getiren AKP’nin adayı R.T. Erdoğan belli olduğuna göre, sandıkta onu alt edecek karşı aday kim olacak.

İki yıldır kaç kez toplandıysalar hep 6’lı Masadan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’un şu açıklaması çıktı: “Biz 6 lider otururuz, kendi adayımızı belirleriz ve kamuoyuna açıklarız. O kişi Türkiye Cumhuriyeti'nin 13. Cumhurbaşkanı olur.”

Bu sözüne karşın son üç aydır her gün bazen birkaç değişik yerde ve zamanda CHP Genel Başkanı 6’lı Masadan adaylığı için adeta -onay çıkmışta şimdilik açıklanmıyormuş- gibi konuşmalar yapıyor.

Yetmiyor, en yakınındaki yetkililer de, Genel Başkanlarına, artık “kesinleşmiş” bir aday ve hatta sandıktan çıkacak Cumhurbaşkanı ve de gelir gelmez pahalılığı indirecek, hızla işsizliğe çare bulacak lider korosu gibiler!

Ne var ki, 6’lı Masa parti temsilcileri her biri başka havadalar; Saadet Partisi Genel Başkanı, akıllarındaki adayın Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunu dolaylı olarak söyledi.

DEVA ve Gelecek Partilerinin kuruluş ve Millet İttifakına katılışının arkasında A. Gül’ün olduğunu politika çevresi zaten biliyor. Demokrat partinin dolgu partisi rolü nereye kadar sürer, görürüz!

Millet İttifakı 2018 seçiminden beri gerçekte CHP ile İYİ Parti arasındaki bir uzlaşma idi. Genel Başkan Meral Akşener “ben ilan ettim artık vaz geçmem” diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığını sürdürdüğü için CHP Genel Başkanı o seçimde asıl adayı A. Gül’ü yapamadı ve son günde Muharrem İnce’ye mecbur oldu. Sonrası bildik saçmalıklar zincir?

Abdullah Gül’ün de son günlerde adaylığa gönüllü olduğu ve nerede ise sinsi bir kampanya yürüttüğünü anlamak için bizim politika erbabını biraz tanımak yeterlidir.

Ancak bütün bu izlenimlere karşın geçen hafta Millet İttifakının asıl kurucularından İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, İst. B. B. Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, “bu seçimde de ortak aday konusunu aynen İstanbul seçiminde olduğu gibi (yani seni aday yaparsak) Tek Adamı sandıkta yolcu ederiz” dercesine, reklamlı bir ziyaret yaptı.

Bu durumda, iki Büyük Şehir Belediye Başkanına “Oturun oturduğunuz yerde” talimatına karşın, “6’lı Masa beni onaylarsa” diyerek aylardır koşturan CHP Genel Başkanının, önünde üç seçenek var: Ya Ekrem İmamoğlu’nu “kabul etmiyorum” demeye zorlayacak. Ya 6’lı Masanın İmamoğlu kararına katılacak. Ya da 6’lı Masa dağılacak, her parti kendi adayını çıkarmak durumunda kalacak.

Tabii, her gün hatta her saat başka, başka adımlar atılmazsa!

Tabii, bence bu seçimin de anahtar partisi HDP olduğunu 6’lı Masa hala görmezden gelmeyi sürdürürse…

Çünkü Tek Adamın gözü, kulağı 24 saat bu açık ya da gizli bilgi ve tahminlerde? İmralı ile pazarlıklar ve HDP’nin pazarlığa bağlı kapı aralama imalarını CHP’nin de, İYİ Partinin de görüp, hesaba katmamaları düşünülemez.

Şu aşamada, durumu en gölgeli olan 6’Masadır. Zaman daraldıkça kendi içlerinde güven yitimi artıyor. Her şeyden önce Genel Başkanlar, partilerinin oyunu toplu tutacak aday konusunda güçlü değiller.

Özellikle CHP dışındaki partileri tabanları karışık-farklı siyasi görüşlere gidip-gelmiş ve beklentileri yine çok farklı seçmen bloklarından oluşuyor. Dolaysıyla kararsızlık sandık başında aynı adayda buluşmak yerine bir önceki partide kalmalarına dönüşebilir.

Elbette bütün bu bilinmez ve değişebilir sürecin sorumluluğu öbürlerinden daha çok CHP Genel Başkanının öngörüsüne ve gerçekçi yönlendirmesine bağlı.

Hem partisi içindeki dağınık eğilim ve hesapları, hem de 6’lı Masanın gittikçe ayrışan beklentilerini, kendi ya da bir yeni aday üzerine toplamak, daha önce bilinmeyen ve yaşanmamış liderlik nitelikleri gerektiriyor.

Son söz: 12 yıllık ve çokça seçim geçirmiş değerli Genel Balkanımızın, bu süreçten başarılı çıkacağına inanmak ve varsa üzerimize düşeni yapmak durumundayız.