TARİH ASLA AFFETMEZ

1990’nın ilk yıllarında terör alabildiğince tırmanmıştı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Suriye’deki “PKK (Öcalan) ile gizli temas aradığı” ölümünden sonra konuşuldu. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olduğundan kısa bir süre sonra “Kürt Sorunu bir vakıadır” diyen ilk devlet başkanı oldu.

Ancak PKK terörü tırmanarak sürdü. Karşı önlem olarak 1998’de Genelkurmay’dan Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’a, “ya kampını dağıtır ve Öcalan’ı oradan çıkartırsın ya da geliyoruz” tehdidi yapıldı.

Öcalan önce Moskova’ya, oradan Roma’ya, bir süre sonra da Kenya’ya gönderildi. Yine devlet düzeyinden gizli görüşmelerle de, CIA aracılığı ile getirilip İmralı’ya kondu. PKK teröründen dertli olan halk, rahatladığı için 1999 seçiminde sağlığı bozuk olduğu halde Bülent Ecevit’i Başbakan yaptı. 

Fakat 2000’de ekonomik kriz patladı ve koalisyon ortağı Devlet Bahçelinin baskısı ile yapılan 2002 erken seçiminde meclisteki bütün partiler tasfiye oldu. Geçerli oyun üçte biri (yüzde 34,5) oyla AKP tek başına iktidarı ele geçirdi.  Yüzde 19,5 oy alabilen CHP o gün bu gün ana muhalefet partisi.

İlk yıllarda ABD, AB ve yerli liberal demokrat geçinenlerin desteği ile 2008’den beri de seçmenin Dinî ezberini istismar ederek, 23. yılında R. T. Erdoğan -devletin bütün güçleri elinin altında Partili Cumhurbaşkanı Tek Adam- oldu.

 2002’de AKP iktidara gelişini AB ve ABD’ye de borçludur. AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ve o nedenle Kürt sorunu dahil, uyum yasaları adı altında bir dizi yasal açılım vaadinde bulunuldu. İşte Oslo’da 2009’da başlayan gizli masa, bu ilişkilerin devamıdır. Sonrası İmralı ile “çözüm süreci” görüşmeleri ile sürdü gitti. Ta ki 2015 seçimini yitirme korkusuna kapılan AK Saray’ın (R.T. Erdoğan’ın) dosyayı buzdolabına kaldırana kadar.

Ancak halk açısından öncelikle yaşam AŞ ve İŞ derdidir. 2015’ten sonra her şey Tek Adamın iki dudağına bağlandığı için devletin bütün kurum ve kuralları kısa sürede alabora odu.

Sonunda 2023 ve 31 Mart 2024 seçimlerinde o güvendiği seçmeni sandıkta kaybetmesi Partili Cumhurbaşkanı -Tek Adam- R. T. Erdoğan’ı hepten demokrasi ve hukuk dışı bir lider konumuna getirdi.

O kadar ki, yerinde kalmak için hem içerde ulusal bütünlükten hem de dışa karşı bağımsız devlet anlayışından ödün vermek zorunda gözüküyor: İmralı’nın pazarlık konusu yaptığı, Anayasada bir ulusun değil halkların varlığı, ana dilde resmi eğitim hakkı ve önü ayrılışa açık yerel yönetim istemi, kabul edilebilir müzakere koşulları olamaz.

Öte yandan PKK terörünün içinde kaynaştığı PYD’nin varlığını tartışma konusu bile yapmayan ABD’ile de, stratejik ortaklık ve NATO sorumluluğunun nasıl sürdürüleceği belli değil. 

Ak Saray’ın her olayda ve her zaman yaptığı gibi yine bu karanlık ve bilinmez gündemi halktan kaçırmak ve gizlemek için ne denli usta olduğunu biliyoruz. Laik demokratik cumhuriyet sevdalıları adına 40 yıllık CHP’den beklenen ise, bu duruma karşı birlik ve dirilik içinde, halkın umut ve moralini ayakta tutmak olmalıydı.

Oysa 40 yıldır olduğu gibi CHP başta Genel Başkanı, bir Belediye Başkanının kariyer kavgasının arkasına takılmış gidiyor. Geçen hafta da yazdım, bu sorumluluğu tarih asla af etmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.