Sonunda “TESLİMİM” Dedirttiler

1989’da Moskova’da uygulanan komünist sistem çökünce, Kanada’dan Güney Afrika’ya Meksika’dan Çin’e İsveç’ten Endonezya’ya kadar dünya ekonomisi, başında +-25 devasa zenginin bulunduğu +-500 sermayedarın kontrolü altına girdi.

Almanya, Japonya ve artık Çin başta bütün ülkeler, bu küresel sermaye ile ilişkiye bağlı olarak kendi ulusal güçlerini (üretim ve bölüşüm kapasitesini) yenilemeyi ve artırmayı ya yeterince başardılar-başarıyorlar ya az-çok ya da başaramıyorlar.

Elbette özellikle bizim gibi petrol gereksinimi ve teknolojik bağımlılık yüzünden sürdürülebilir bir ekonomik yapıya ulaşamamış ülkeler bu konuda olağanüstü zorlandılar.

Artık baskın geçerli duruma gelmiş bu ekonomik kurum, kural ve yöntemlerin dışına çıkarak kendi ezberlerine ve özel hedeflerine (kurgu-hesap-inanç-istem-hırs-tatmin vb. gibi) dayalı yani yukarıdaki gerçeğin tersi yola grenlerin sonunun çıkmaz olduğunun en son örneği, AK Saray yönetimindeki Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümeti oldu.

Enflasyona (O’nun deyişiyle Hayat Pahalılığına) karşı geçerli ve inandırıcı önlem almak yerine, Faize savaş açmanın önünde-sonunda kendi hazinesinin soyulmasına neden olacağını göremedi değil! Gördü, hatta belki hesap ta etti.

Ama ne de olsa Arap Kardeşleri ile sermaye artırımına dayalı kadim bir birlikteliğin ailelere mal olmuş garantisi(!) vardı.

Evet, şurası bir gerçek, Osmanlı İmparatorluğu Söğüt’te kurulduğundan, 1923’te laik demokratik Cumhuriyet’e geçtiğinden beri Türkiye, dünyaya örnek olmuş “Devlet” geleneği, birikimi, deneyimi ve uygulaması olmuş bir güçlü ülkedir.

Ancak, 2018’da başlayan ve hızla tırmanan, Partili Cumhurbaşkanlığı adı altında meclisleri, kuvvetler ayrılığını ve hatta oturmuş kural ve kurumları tasfiyeye yönelen bir Tek Adam hâkimiyeti, ülkenin karanlık bir gerçeği durumuna geldi.

Son günlerde ki, nefrete, saldırıya, saldırgan kararlara, dış çatışmaya, top-tüfek gözdağına varan gerginlik stratejisini muhalefet, seçim güvenliğini tehdit, seçimi erteleme ya da karartma hesaplarına bağlayarak, karşı önlem alma hazırlığını ilan etti.

Üstelik her gün yeniden sözde vaatlerle alınan kararlar, hayat pahalılığı başta halkın günlük yaşamını o denli dayanılmaz hale getirdi ki, kitlesel bir dip dalganın (tsunaminin), Beş Tepenin altını bir gecede oyacağı korkusu, Ak Sarayın dilindeki ve yüzündeki olağandışı sertlikten anlaşılıyor.

Dilerim, bu karamsar görünüme karşın ülkemiz 1950’den beri olduğu gibi bu bunalımlı günleri de, demokratik bir seçimle sandıkta aşabileceğimizi dünyaya bir kez daha gösterecektir.

Not: Yazım biterken aldığım bir haberden çıkarak, “AK Sarayın, Hazineye bir Bankacı getirerek, (hemen her konuda olduğu gibi sonunda) O 500 Sermayedarın gözlerine bakacağının sinyalini mi vermek istiyor” diye düşündüğümü söylemeliyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.