Erol Çevikçe
ŞERAFETTİN CAN ATALAY*
Daha önce de önermiştim, bir kez daha anımsatmak istedim, yargının hak-hukuk karşıtı tipik politikacı yüzünü görmek için, zaman ayırıp lütfen Emil Michel Cioran’in “Çürümenin Kitabını” okuyun.
Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Samuel Beckett gibi büyüklerle kıyaslanan Ciroan özellikle, okumuş yazmış cinsinden -İNSAN- denen yaratığın içyüzünü, çırılçıplak ortaya döküyor. Eleştirmenler, Romen asıllı bu Fransız için, “kitabını bitirince okuyanın, bir daha okuma cesaretini zor bulduğu ama başucundan ayıramadığı yazar” diyorlar.
Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk’un, Milletvekili Can Atalay’ın durumunu açıklayan o eski söyleşisini bir kez daha okudum; Cioran’ın kitabının “Çürümüşlüğün Tahlili” başlığındaki şu savları aklıma takıldı: “İnsan, evrenin gevezesidir. O, ötekiler adına konuşur, benliği çoğul biçimi sever. Ötekiler adına konuşan kişi ise daima bir sahtekârdır. Politikacılar, reformcu geçinenler ve kolektif bir bahaneden yana çıkan herkes üçkâğıtçıdır”.
Neden mi aklıma takıldı? Yargıtay eski Başkanı diyor ki, “Lami cimi yok diyenler, bunu içtenlikle, inançla söylemişlerse, sorumluluğu yargıya atmaya gerek yok. Anayasa’nın 14. maddesine yollama yapan cümleyi 83. maddeden kaldırırlar, yargıyı da rahatlatırlar, olur biter. Şöyle ki, Anayasa’nın 83. maddesi kimi suçlarda dokunulmazlığı benimsemiyor. Lami cimi yok diyenler -ve seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar- cümlesini kaldırmalılar. Yargının gözünde bu madde karşısında sokaktaki insan ile milletvekili arasında bir ayırım yok. Mecliste söyledikleri, boş ve üzülerek belirteyim ki ucuz bir söz”.
Bu gün de durum aynı; Hatay Milletvekili Can Atalay seçileli nerde ise dört ay olacak. Dikkat edilirse, konu artık soğuk gündem olarak buzdolabına girmek üzere. Bence AK Sarayın Gezi olayları konusundaki korkulu rüyası öyle bitmez ve hatta sür-git durum almış ki, “Geziyi seyre katılana bile bir daha gün yüzü göstermek yasak”.
Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin en tepesini, Amasyalı genç kardeşim Atalay güneşe çıkarsa, demokrat dünyanın gözü üstündeki Kavala ve diğer hakkı yenenler için kapı aralanır telaşı sarmış.
Güvenceleri, nasıl olsa “Mülkün Temeli ADALET ÇÜRÜMÜŞ” ya!!!
(*) Şerafettin Can Atalay, Amasyalı bir emekçi ailedendir. Büyük Amcası Şerafettin Atalay benim İlkokul dönemimden arkadaşımdır. Kuruluşunda TİP Amasya İl Başkanı oldu. 12 Mart olayları sırasında Anadolu’da ilk siyasi cinayet kurbanlarındandır. 1971’de sabahın bir erken saatinde ülkücü bir mahallelisi tarafından alnından tek kurşunla canına kıyılmıştır. Can’ın Babası Mustafa Atalay ağabeyinin izinden TİP üyesi olarak bir çatışmada yaralanmış ve Amasya’dan İstanbul’a göç etmiştir. Can da İstanbul’da doğmuş ve eğitimini ve sonrası bilinen hak ve emek uğruna çalışma yaşamını orada sürdürmüştür. Bir Kardeşi de Behice Boran’ın zamanında Ankara TİP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmıştır. Can, toprağından kendisini özgürlük, eşitlik ve alın terine adamış bir aydınlık öncüsüdür.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.