CHP’nin, TBMM’de YOK’luk Hali?

Türkiye’de Siyasi İstikrarın kalıcı, dolaysı ile ekonomik ve sosyal yapının sürdürülebilir olması AKP’den daha çok, başında Lideri ile CHP’nin TBMM’de var ve güçlü olmasına bağlıdır.

1973 seçim sonrası Ecevit’in Erbakan’la yaptığı koalisyondan 2002’ye kadar kurulan hükümetlerin ortalama ömrü 2 yılı bulmamıştır. Yine de aralıklarla da olsa, başında ya da ortağı olan CHP, ilke-amaç-hedefleri ile (HP, SHP, DSP adları atında)  TBMM’de -hükümetler üzerinde- etkili olmuştur.

Geçen 73 yılda hükümette olmadığı bütün meclislerde ise yine CHP’nin laik demokratik cumhuriyetin kurucu parti ilke ve hedeflerini savunmak görevi Ana Muhalefet olarak omuzlarında olmuş ve iktidarda olan partilerin karşısında halkın değişmez umutlarını (seçenek gücünü)  tek başına hep temsil etmiştir.

2002’de tek başına iktidara gelen AKP, “Demokrat Partinin (Menderes’in) devamıyız” diyerek, 1950’den beri KIRSALI (kente göç etse de, mayası -aş, iş, inanç- olan çevreyi) 2008’e kadar kendi oy tabanı haline getirmeyi başardı.

2010’da başta Gülen Hizmet Hareketi olmak üzere Tarikatların ve 2. Cumhuriyetçi Liberallerin sayesinde değiştirdiği Anayasa ile de, ilk günlerinde söylediği gibi, “demokrasi bizim için amaç değil hedefimiz yolunda araçtır” anlayışını gerçekleştirdi.

Ancak 2023 seçimlerine kadar Partili Cumhurbaşkanı olarak Tek Başına -yasama-yürütme ve yargıyı- istediği gibi yönlendirdi ise de, yine -1950’den beri olduğu gibi- laik demokratik cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin Ana Muhalefetin etkisinden ve tepkisinden kendisini kurtaramadı. Hedefine istediği hızda ve nitelikte ulaşamadı.

Sonunda, yaptığı haksızlıklardan ve hukuksuzluklardan halkın sabrının tükenmekte olduğunu sezerek, 2019 yerel seçim öncesi, “İstanbul’u kaybedersek Türkiye’yi kaybederiz” dedi.

Ve korkusu başına geldi; “Atı alıp Üsküdar’ı geçen” AKP değil, CHP oldu.

AK Saraya kapanan ve 24 saat 2023 seçimlerinin korkusunu yaşamaya başlayan Partili Cumhurbaşkanı, kendine bağımlı hale getirdiği o kırsal kökenli mayası -aş, iş ve inanç- olan oy tabanını yeniden arkasına almak için gerçeklere aykırı iki yanlışa sarıldı: Bol keseden dağıtmak ve inanç istismarını iki yönlü kullanmak.

Ne var ki, daha önce gösterişe dayalı beton ve demir harcamaları için küçük bir yüklenici (basında Beşli Çete denen ve benzeri) partizan gurubun aracılığı ile hazineyi boşalttığı ve mali kuralların tersine Nas diyerek fiyat artışlarını % 100’lere çıkardığı için seçim öncesi ekonomi de, sosyal yaşam da felç oldu.

Özellikle yüzde 50+1 oya dayalı duruma getirdiği seçim yasasını değiştirerek ve YSK’yı kendine bağımlı kılarak, 2023 Mayıs seçiminde Cumhur İttifakını kurtarmaya yöneldi.

Bu yaptığı demokrasiye aykırı gelenek ve uygulamalara karşın, seçmenin Aş-İş derdi o denli canına tak dedi ki, anketlerde muhalefetin nerede ise yüzde10 farkla seçimi alacağı izlenimi yaygınlaştı.

Ancak başından beri Millet İttifakını kendi adaylığı için kullanma amacı güden CHP Genel Başkanına seçime kısa bir zaman kala İYİP’nin Genel Başkanı M.A. “Sen kazanamazsın” diyerek karşı çıkınca, 6’lı Masa dağıldı.

İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarınca -makam dağıtarak- toparlanmasına karşın, kimliği üzerinde zaten karalama kampanyası tırmandırılan CHP Genel Başkanı, AKP’nin (daha açıkçası adaylığı anayasaya aykırı olan Tek Adam R.T. Erdoğan’ın) demokratik parlamenter sistem karşıtı “partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin” sandıkta kalıcı hale gelmesini engelleyemedi.

1950’de çok partili yaşama geçtiğimizden düne kadar grubunun başında Genel Başkanı ile CHP (ayni ilke ve amaçtaki eş partiler HP, SHP ve DSP) 73 yıl boyunca hükümette ya da muhalefette de olsa, mecliste karar ve önerileri kesinlikle ve bilinçle dinlenen hep başlıca partiydi.

Bu 2023 Mayıs seçiminde, Genel Başkan K.K. nın adaylığını garanti etme vaadiyle 40’a yakın milletvekilliği oyu yüzde 1 olan 6’lı Masa’nın 4 partisine gittiği için çıkardığı ve azalan MV sandalye sayısı ile CHP, TBMM’de artık sözü geçer ve etkin bir parti olma yapısını yitirdi.

Genel Başkanı TBMM’de grubunun başında olmayan bir partinin, yurt içinde ve dışında bu niteliği ile önemseneceğini ve kabul göreceğini aklı başında hiç kimse artık söyleyemez.

O nedenle başlayan içe dönük ve yerel yönetimlerde post yarışına bağlı şimdilik tartışma gibi gözüken gidişat gittikçe çekişmeye dönecektir. Bunun sonu, 1980 darbesi sonrası gördüklerimizden çok daha yüksek sesli ama saptırılmış ilkesel ve felsefi ve alt kimlik konularında iç dalaşı gibi bir çıkmazdır.

Ne yapmalı diyecek “sözde Yetkili ve fakat Sorumsuzlara!” bir tek yanıtım şudur: Öncelikle en Baştakiler olmak üzer her kademedekiler, lütfen DEĞİŞİMİN ve PARTİİÇİ DEMOKRASİNİN kapısını hemen açın.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.