Erol Çevikçe
BEYLER, AYNAYA BAKALIM
Sonunda ilgisi dolaysı ile politik gündemimize yerleşen 2 Karadenizliyi (Erdoğan ve İmamoğlu) taşlayacak bir Temel fıkrası ile başlayacağım; Fıkrayı, tanıdığım en zeki ve Karadenizli en deneyimli siyaset adamı sevgili Ali Topuz’dan dinlemiştim. Karadenizli ünlü(!) iktisatçı sıradan politikacı R.T. Erdoğan’ın ekonomiyi nasıl çıkmaza getirdiğinin dayanaklarını göstermesi açısından bence anlamlı.
Temel’in oğlu beşinci sınıfı bitirecek ama hala -kerrat cetvelini- ezberleyememiş. Öğretmen Temel’e “15 gün çalıştır Avni Aker stadyumuna toplayacağımız seyirci önünde sınav yapayım” sözünü vermiş. Gün geldiğinde Hocası Temel’in oğlu ile santraya çıkmış “de bakayım 2 kere 2 kaç eder?”. Oğul “uç” demiş, 65 000 seyirci bir an suskunluktan sonra “pi daha, pi daha, pi daha” diye bağırmışlar. “Tekrar soruyorum 2 kere 2 kaç eder”, oğulun yanıtı “beş” olmuş. Yine seyirci hep bir ağızdan “pi daha, pi daha, pi daha” demişler. “Son defa soruyorum 2 kere 2 kaç eder”, oğul “dört” demiş; kısa bir sessizlik ve 65 000 Karadenizli seyirci “pi daha, pi daha, pi daha” diyerek avazı çıktığınca yine bağırmış!
Şimdi de 20 yıl önce R.T. Erdoğan Başbakan iken yazdığım bir makalemden alıntı yapmak istiyorum: “1974'te CHP-MSP Koalisyon Hükümetinde Bayındırlık Bakanı idim. Çağrısına gittiğim Başbakan Yardımcısı Erbakan’ı dinliyorum: ’Bakın Erol Beyciyim, Kıbrıs Barış Harekâtının getirdiği heyecanlı ortamdan yararlanmalıyız. Hükümetimiz bu sayede en az iki seçim daha inşallah iktidarda kalacak. Amma şimdi, Sanayileşme Hamlemizi başlatmamız lazım’ dedi. ‘Benden ne istiyorsunuz?’ dedim. Hoca şunları söyledi: ‘Sen Türkiye'nin en iyi iktisatçılarındansın, Planlamadan olduğun için DPT seni dinler, Ben desteklersem, Ecevit te bu düşüncemizi kabul eder’. Sonra Hoca bir Türkiye haritası çıkardı. İşaretlediği onlarca yeri göstererek, ‘şuraya motor sanayii’, ‘buraya seker fabrikası’, ‘oraya çimento fabrikası! ‘Hocam bu beni aşar, siz söyleyin Sanayi Bakanı Abdülkerim Doğru’ya, yapılabilirlik raporlarını, finansman tablolarını hazırlasın, Hükümete getirin’ dedim. Bizden destek göremeyen Hoca, aldı yanına kendi bakanlarını, oy hesabi ile belirlediği yerlerde temeller atmaya başladı…Yıllar sonra yaşanan ekonomik krizin nedeni olarak, iç-dış uzman çevrelerin birleştiği konu ‘kamu açıkları’ oldu. Onun temel nedeni ise, 1970'lerde başlanmış bitirilemeyen 7 000 dolayındaki proje stoku idi. Hâlâ 17 milyar dolar bulunmazsa tamamlanamayacağı söylenen GAP Projesi de dâhil” (2003 NTV İNT. GAZ.)
R. T. Erdoğan, ‘Ecevit-Yılmaz-Bahçeli’ hükümetinin 2001-2002'deki aldığı (gerekli ancak halkı çok rahatsız eden ekonomik – mali) önlemler sayesinde sorunlarını büyük ölçüde aşmış bir Türkiye devir aldı. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi, üretim ve döviz gelirlerinin artışı gibi 2008’e kadar olumlu gözüken ekonomik tablonun arkasında AKP ve başındaki R.T. Erdoğan’ın hiçbir katkısı yoktur.
2007 seçiminde R.T.E. oyunu artırırken AKP kadrolarını da kendine bağlı yani uygulamada Tek Adam gibi yetki kullanmasına ses çıkarmayacak hale getirdi. Sonrası 15 yıla varan fiili Tek Adamlık süreci, devlet bütçesini ve hazinesini iki hedefinden biri “laik Cumhuriyeti İslami Cumhuriyete” döndürmek için başta Fetö olmak üzere yandaş tarikat ve vakıflara dağıtmak, ikincisi de “demir-beton-asfalttan” ibaret verimsiz ve katma değer yaratmayan gösterişli projelere harcamakla geçti.
Ta ki, “İstanbul’u kaybedersek Türkiye’yi kaybederiz” korkusu ile gittiği 2019 yerel seçimini kaybedene kadar. 24 saat kafası karıştıktan sonra Partili Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan ayağı suya ereceği beklenirken, tersine sertleşen ve AK Saraya kapanarak yalnızlaşan tek ve sadece “BEN” diyen bir partizan oldu.
Covid-19 salgınından bile uyanmadı. Olumsuz süreç hızlanarak; Boş Hazine, 3 Haneli Enflasyon, rekor Dış Açık ve yüzde 70’i Borçlu ve Yoksulluk Sınırında Halk ve Derinleşen Gelir Bölüşüm Uçurumu derken her boyutuyla yaşam çıkmaza dayandı.
“Ben İktisatçıyım” naralarıyla “Nas” dan ve “Nebatinin” gözlerinden vaat edilen umut ve çarelerle 2023 Mayıs seçimini kurtarmak için ne kadar demokrasi ve laik cumhuriyet karşıtı parti varsa R.T. Erdoğan anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmeye bile ima yollu da olsa razı oldu.
Yine de o koşullarda bir iktidarın demokratik bir seçimde sandıktan çıkamayacağı kabulü iç ve dış kamuoyuna kesin hâkimdi. Yeter ki, aylardır açıkça tartışılan CHP Genel Başkanının adaylık inadı kırılabilsindi!
Şimdi artık yalnız CHP, diğer muhalefet, laik demokratik sosyal bir hukuk devleti sevdalıları değil, halk tümüyle “sandıktan kendisine yarayacak, kendi yanında bir iktidar çıkaramayacağı” yargısına teslim olmuş, teslim edilmiş durumda.
Bu durumun en öncelikli ve baş sorumlusunun da her gün boy-boy TV Kanallarında birbirini yiyen son otuz yılın CHP Üst yönetim kadroları olduğunu sade her yurttaş gördü anladı ama ben de dahil o postlarda oturan bizler, bir kez olsun aynaya bakmıyoruz. Çünkü kızarık yüzümüzü görmeye cesaretimiz yok…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.