Barışa özlem

Sosyalist Ülkeler, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı'nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” ilan etmişti. 1981’den beri.

Birleşmiş Milletlerin aldığı kararla da, her yıl 1 Eylül’de üye ülkelerce geleneksel anma günü olmuştur.

Ne var ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasını 2007’ye kadar sadakatle uygulayan Türkiye Cumhuriyetinin dışında hiçbir ülke lideri ve yönetimi bu sözlerinin gereğini yapmadığı gibi barış, tarihin hiçbir döneminde bu denli yitip gitmemişti.

Hazar denizinden Akdeniz’e, Basra körfezinden Tuna nehrine kadar Türkiye’mizin de içinde olduğu kıtasal büyüklükteki onlarca ülkenin karşı karşıya kaldığı soğuk ve sıcak savaşlar ikinci dünya savaşından beri hiç bu kadar tırmanmamıştı. Orta doğuda İsrail’le başlayan ve Sovyetler Birliğinin (Rusya’nın) parçalanmasıyla Bosna’da ve Çeçenistan’da ve son Afganistan’da alevlenen ırk, din hatta mezhepler arası yangının sönme umutları artık görünmez oldu.

Tartışmasız gerçek, barışın bu denli yok oluşunun asıl sorumlusu başta ABD ve artık Çin olmak üzere silah üreticisi, hem de BM Güvenlik konseyi daimi üyesi beş en büyük ülke politikacılarıdır. Kendi aralarındaki çirkin oyunlara dayanan sürdürdükleri korkunç “silah pazarını paylaşma” savaşımının kapısı şöyle açıldı; 6 Ağustos 1945’te ABD Başkanı Harry Truman kongrede şunları söylüyordu: “Bir Amerikan uçağı, 16 saat önce Japonya’nın önemli bir askeri üssü olan Hiroşima’ya bir bomba** attı. Bu bir “Atom Bombasıdır”. Bu bomba tarihte kullanılan en büyük bombadan iki bin defa daha etkili ve 20 bin ton dinamitten daha güçlüdür. Almanlar bütün çalışmalarına karsın bu atomik bombayı yapamadıkları için biz çok şanslıyız. İstersek bu bomba ile bütün Japonya’yı yok edebiliriz.

Ben kongreden Amerika içinde atomik gücün üretimi ve kullanımını kontrol etmek için bir komisyon kurmasını istiyorum. Ve ben yine, bu atomik gücün, dünya barışının etkili ve kalıcı bir şekilde korunması yolunda kullanılması konusunda alınacak kararlarda kongrenin bana destek olmasını dilerim”.

Yakın geçmişte sanıldı ki, Doğu Bloku (Sovyetler Birliği) çökünce ve soğuk savaş bitince, başta ABD, silahlanma yarışı yavaşlar. Görüldü ki, umutlar boşuna imiş! Fırsat ve güç bulan her ülke tırmanışa katılmak için halkını fedakârlığa zorladı (Pakistan, Hindistan, Iran gibi) ve zorluyor. Yeri geldiği için ünlü yazar Wilhelm Reich’in “Faşizmin Kitle Psikolojisi”*** kitabından esinlenerek yaptığım yorumumu paylaşmak istedim: Kitle psikolojisi, savaş ortamlarında çoğu zaman devlete yaranmak için savaş çığlıklarına kendisini kolayca kaptırır. Oy hesabı yapan çirkin politikacı da, kitlenin bu iyi niyetli heyecanını ve duyarlılığını hep kullanmıştır. Politikacının bu eğilime kapılması, ödün veya destek vermesi, toplumu her zaman geri götürmüştür. Tarihte örnekleri çok görülen bu popülist hastalık (kitle yardakçılığı), en demokrat ülkeleri bile etkisi altına alabilmiştir.

Bunları yazmamın nedeni, yaşadığımız savaşkan ortamın kötümserliğini değil, “barış ve laik demokratik cumhuriyet sevdalılarımızın” dirençle ve durmaksızın gösterdiği yürekli sorumluluk bilincine ve kararlılığına olan inancımı ve güvenimi paylaşma isteğimdir.

Dileriz er ya da geç, barış sevdalıları kazanır. Asla unutmayalım, unutturmayalım: sadece Hiroşima’da bir tek bomba ile 245 bin can yok oldu. Son yirmi yılda Petrol ve Haşhaş savaşının barışa faturası, beş milyon yitik can ve on milyona yaklaşan sığınmacı can. (*) Bu başlığı, Stefan Zweig’n şu sözü çağrıştırdı. (Şiir yazmak yerine, hayatımı şiir kılabilseydim) (**) ABD 76 yıl önce 6 Ağustosta, Japonya’nın Hiroşima kentine ilk atom bombasını attı. Ünlü Fransız yönetmen Alain Resnais’in filmi, Türkiye’de “Hiroşima Yanıyor” adi ile izlediğimiz “Hiroshima mon amour (1959)”, sinema tarihinin en çok ödüllü bir gerçek sanat eseridir (Genç kuşakların izlemesini öneririm).

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.