Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Neler oluyor, nereye sürükleniyoruz

                               

Suç örgüt lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in seri video ifşaat ve iddiaları…

Kara para aklama suçlamasıyla yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz etrafında; kaçmadan bir gün önce bakanlığa çağrılması, gazeteci Veyis Ateş’in aracılık için 10 milyon Euro istediği iddiaları…

Ve İzmir HDP il binasına silahlı saldırı sonucu öldürülen genç kız Deniz Poyraz…

Her geçen gün gerginleşen, kutuplaşan siyaset…

Dünyayı sarsan Cov 19 dan bağımsız ekonomi hiç olmadığı kadar kötü. Birde üzerine yönetilemeyen salgın sürecini eklediğimizde yine uluslararası olumsuzluklardan bağımsız ‘yönetim hatalarıyla’ birlikte ekonomik sıkıntılar siyasi iktidarın geleceğini sarsmaktadır.

Ekonomik olumsuzluklar ve sıkıntılar yönetenlerin iktidarını kaybetmesine yol açarken, muhalefete yönelimi artırır, iktidar değişikliğine yol açar.

Ülkenin olası iç ve dış güvenlik sorunları, bireylerin güvenlik endişesi gelecek kaygısını artıracağından işbaşındaki yönetimin ‘ülkemizin birlik ve beraberliğine, kardeşliğimize, geleceğimize saldırılar vardır; aman dikkatli olalım hamaset nutuklarıyla’ mevcut iktidar etrafında toplanmaya yol açtığı bugüne kadarki yaşananlardan görülmüştür.

Aylardır beklenen, yüksek umutlar bağlanan Biden görüşmesinden ‘umulan’ olmamış ki yine iç politikada itiş kakışa yönelindi.

Suç örgüt lideri olmakla suçlanan Sedat Peker başlattığı video serilerine ara verdi ama ‘yakında provokatif terör saldırıları olabilir, aman dikkatli olun, kimse sokağa dökülmesin’ uyarıları maalesef İzmir’de gerçeğe dönüştü.

Daha önce yaşananlarla benzerlik taşıyan saldırgan tipi, olayın oluş şekli ve sonrası akıllara ‘deli sorular’ getiriyor. Acaba yine belli senaryolarla bir şeyler mi planlanıyor-hazırlanıyor?

Bildiri yayınladı diye günlerce gözaltında tutulan amirallerin aksine saldırganın hemen tutuklanması. Basına yansıyan ifadesiyle saldırgan Onur Gencer’in ‘ben suçlu değilim, pişman değilim, beni niye tutukluyorsunuz’ sözleri…

Saldırının olacağı gün HDP’nin 40 kişilik kalabalık bir toplantısı olduğu, saldırganın sansasyonel bir saldırı planladığı iddiaları insanı ürkütmüyor değil. Büyük bir oyun planı varsa, demek ki oyunu bozacak şekilde karşı istihbarat var ki; toplantı HDP tarafından iptal edilmiş. İyi ki iptal edilmiş.

Yine daha önce anamuhalefet genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan ‘linç’ girişimi ve İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’e Rize’de yapılan saldırılarda olduğu gibi yönetenlerden ve iktidar çevrelerinden HDP saldırısına da kuvvetli bir kınama gelmedi. Hala HDP’ye ve ölen ailenin yakınlarının önceki söylemlerinden yola çıkarak suçlayıcı dil kullanılması geleceğe yönelik kaygıları artırmaktadır. HDP’nin görüşlerine katılıp katılmamak ayrı. HDP mevcut yasalara göre kurulmuşsa, kapatılmadığı sürece yasal bir siyasi partidir.

Efendim terörle arasına mesafe koymuyormuş! Bugün bu eleştiriyi yöneltenler ilişki kurarken de terörle arasına mesafe koymuyordu! O gün ses çıkarmayanlar aylardır HDP üzerinden siyaseti kutuplaştırarak kendi seçmen kitlesine konsolide etmeyi planlıyorlar.

İçişleri bakanını doğrudan ilgilendiren İzmir HDP saldırı olayının üzerinden günler geçmesine rağmen bakan Soylu’dan hiçbir açıklama gelmemesi oldukça ilginçtir. Hemen her olayda ses veren, açıklamalar yapan içişleri bakanı böylesi önemli bir saldırı da neden sessizdir. Sessizliği kendisinden mi yoksa sessiz kalması mı söylenmiş, istifaya mı zorlanmaktadır.

Son günlerde üst üste gelen her biri siyasi sarsıntılara yol açacak önemde olaylar karşısında iktidar her kurumu kontrol etmenin; özellikle yargının harekete geçmemesinin rahatlığı içinde, bir şey yokmuş tavrını sürdürüyor.

Şu anda ABD isteğiyle Avusturya’da yakalanan Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışına kaçmadan bir gün önce Bakanlığa çağrıldığı iddiaları, kimin adına istendiği bilinmeyen 10 milyon Euro ve adı geçen bir sürü isim… Sedat Peker’in diyet veriyorum dediği iddialar…

Oysa bu kadar iddia karşısında çoktan savcıların harekete geçmesi ve ciddi soruşturmalar başlatması gerekirdi. Deniyor ki yeni sistemin gereği hangi tür iddia ve olay olursa olsun bir yerlerden izin-işaret gelmeden hiçbir savcı kendiliğinden işlem başlatamaz, bu sistemin gereğidir; boşuna savcılar nerede anlamsız sorularını sormayın düşüncesi oldukça yaygındır.

Sonuç olarak yönetenlerin ‘saldırıyı kınıyoruz, bundan sonrakileri de kınayacağız’ demesi yerine bundan sonra olası saldırıları önlemek adına, bizim siyasetimizden bizimle olmasa bile, her türlü önlem ve tedbiri alacağız, hiçbir saldırının olmasına izin vermeyeceğiz olmalıdır.

Herhangi bir yönetenin ‘birkaç bomba atarız, ortalığı hareketlendiririz’ söylemi… Haziran-Kasım 2015 arası olayların olmaması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

Türkiye bugüne kadar kontrollü terör, kaos stratejilerinden çok çekti artık bunlara fırsat verilmemeli, tekrar yaşanmamalı, terör ve kaostan siyasi çıkar umulmamalı-beklenmemeli.

Demokratik yöntemlerle işbaşına gelenler, nasıl geldilerse, demokratik yollarla gitmeye hazır olmalılar…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.