Ergün Aydoğan
EKREM İMAMOĞLU
Muhalefetin tarihi anlamlar yüklediği, 21 yıllık iktidar için en zor, en kritik kabul edilen seçim, ilk defa ikinci tura kalmış, ikinci turda kritik bir oy farkıyla kazanılmış ‘uykusuz gecelerden’ sonra rahat bir nefes alınmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara’da yapacağı balkon konuşmasından önce Kısıklı’daki evinin önünde yaptığı zafer konuşmasında önceliği İstanbul olmuş ‘’İstanbul’u almaya söz veriyor musunuz’ diye sorup, İstanbul’u almayı vadetmiştir.
Erdoğan 2019’dan beri bir türlü aklından çıkaramamış olmalı ki en kritik anda ‘’İstanbul’u almaktan’’ söz etmiştir, varsa yoksa ‘aşkım İstanbul’u geri almak. İmamoğlu’nun dediği gibi rüyasında bile İmamoğlu’nu görüyor olmalı. Çünkü yenilmez denilen Erdoğan’ı iki kez üst üste yenmiş, aşkım dediği siyasi lojistik üssü-karargahı İstanbul’u 25 yıl sonra elinden alan İmamoğlu’nu bir türlü unutamıyor.
Erdoğan’dan sonra, sahibinin sesi Abdülkadir Selvi sanki mesajı almış gibi ‘’Ekrem İmamoğlu’nun İstinaftaki ‘Ahmak davasının’ kesinleştiği haberini aldığı için CHP Genel Başkanı olmak istiyor diye bir yazı yazdı. Hoş aynı yazının devam cümlesinde iddia dedi ama bombanın fitilini ateşledi bir kere!
Selvi’den sonra, İmamoğlu’nun ‘ahmak cezası’ kaç vakte kadar kesinleşir, kaç vakte kadar görevden alınır yöndeki yazılar, kulisler çoğaldı. Altyapı oluşturuluyor, kamuoyu hazırlanıyor. Erdoğan için İstanbul olmazsa olmaz bir yer, onun içinde seçimlerden önce İmamoğlu İstanbul’un başında olmamalı, ne yapıp edilmeli görevden alınmalı, adaylığının önü bir şekilde kapatılmalı.
Yok canım İstinaftan sonra Yargıtay var, gereksiz telaş yapılıyor diyenlere hatırlatmakta yarar var. Sayısız arayışa rağmen bulunamayan gerekçe ‘esas ahmak, seçimleri iptal edenlerdir’ sözünden ölçüp biçilerek siyasi yasak getirecek 2 yıl 7 ay 15 gün ceza verildi. Mahkeme sürecinde neler yaşandığı malum; cezaya gerek yok diyen hakim başka bir ile sürüldü, cezayı veren hakim ödüllendirildi. Şimdi de ihtiyaç halinde bu süreçlerin hızlıca tamamlanacağı, en önemli rakip görülen İmamoğlu’nun siyasi yasağının kesinleştirileceği iddiaları seçim sonuçlarının önün geçmiştir. Son seçim sonuçları da göstermiştir ki İmamoğlu aday olduğunda İstanbul’u almaları kolay değildir.
Erdoğan’ın seçimlerden sonraki en önemli hedefi tekrar İstanbul’u geri almaktır. Onun içinde yapabileceğinin ötesinde ne varsa yapacaktır peki bütün bunlar sürpriz mi elbette değil. Sahibinin sesi Selvi’nin dediği gibi İstinaftaki ceza kesinleşmişse Yargıtay süreci beklenmeden veya Yargıtay süreci hızlıca tamamlanarak İmamoğlu görevden alınarak kayyumla seçimlere gidilmek istendiğine göre. Ceza kesinleştiğinde ise büyükşehir adaylığı ve genel başkanlık önü de kapatılmış. Böylece İmamoğlu bertaraf edilerek engel aşılmış olacaktır.
Tüm bu iddialar, yaşanacaklar sürpriz mi elbette değil.
Bunun böyle olacağını, cumhurbaşkanlığı adaylık tartışma süreçlerinde yazdık. 25 yıl sonra İstanbul ve Ankara’nın alındığını aman buralar boşaltılmasın dendiğinde öncelik Türkiye’nin alınması olduğunu, Türkiye kaybedilir Erdoğan bir kez daha kazanırsa başta İstanbul olmak üzere şimdiye kadar birçok ili görevden aldığı gibi görevden alır, ne İstanbul’u ne de Ankara’yı size yönettirmez dedik. Bunları biz demiştik demek için yazmıyoruz olacaklar belliydi görülmeli önlem alınmalıydı diye tekrar yazıyoruz.
İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu görüşmelerinden değişim ve kurultay konusunda ‘Baba oğul’ uzlaşısı sağlanamadığı anlaşılıyor. Erdoğan’ın kafasındaki görevden alma senaryosuna karşı bir stratejik hamle daha önce olmadığı gibi yine herhangi bir planlama da yok. İmamoğlu’nun açıklamalarında ifade ettiği gibi ‘hiçbir şey olmamış gibi’ yola devam edilemez sözlerinden sonra yapılan MYK değişikliği de yeterli bulunmamış olmalı ki. İmamoğlu ‘değişim kurul-heyet değişimiyle olmaz, toplumun istediği değişime kulağı kapatarak olmaz’ demesi önümüzdeki süreçte CHP içinde verdiği mücadelenin artarak devam edeceğinin göstergesidir.
Ama bu mücadeleyi verirken üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan ‘siyaset yasağına karşı’ kendi izlediği cesur tutumda parti kendisini yeterince sahiplenmekte midir yoksa olası siyasi yasağın dengeleri değiştirmesi mi umulmaktadır! Tabi parti içindeki bu yarış-çekişme hukuku siyasallaştıran iktidara hareket alanı açacaktır.
Ve tabi ki aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuçlar beklemeyi bırakıp, hukuki veya hukuksuz, gerçek veya gerçekdışı her türlü aracı kullanmaktan çekinmeyen iktidar karşısında ‘farklı bir şeyler’ yapma gereği ortadadır.
Farklı derken dünyayı yeniden keşfe gerek yok. Başta kadro yenilenmesiyle birlikte, siyasi, ideolojik anlayışlar gözden geçirilmeli, baştan sona yenilenmeli, resetlenmelidir! Sol, sosyal demokrat bir anlayışla yeni bir Dünya-Türkiye okuması yapılarak partinin, memleketin nereye doğru götürüleceğine çalışılmalı ve anlatılmalıdır.
Çok üst seviyeye çıkan umutlar sonuçlarla birlikte yerle yeksan olmuştur. Kaybolan umutları palyatif değişikliklerle yeniden ayağa kaldırmak kolay değildir o nedenle topyekûn değişim kaçınılmazdır.
Cehennemin kapılarını kapatmak için çıkılan yolda başarısız olunmuş, cehennemin kapıları ardına kadar açılmışsa; olacakları öngörmek için kahin olmaya gerek yok!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.