Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Acıda, tasada, kıvançta birlikte olamamak; bölünmek, ayrışmak

Antalya bölgesinde bir kadın ‘ideolojiniz batsın, partiniz batsın, siyasetiniz batsın; insan olun, insanlığınız kalsın, yanıyoruz, ölüyoruz’ yalvaran sözleriyle yardım çığlıkları atıyor.

En ağırı Antalya Manavgat’ta olmak üzere aynı anda birçok ilde devam eden yangınlar önlenebilmiş değil. Felaket anlarında bir arada olması gereken siyaset kurumu yine ayrışma içinde. Yönetenler kendisi dışında herkesi suçlu, sorumlu saymaya devam ediyor. Şimdi de belediyeler suçlu ilan edildi; bir süre sonra ormanlar olmasaydı yangın olmazdı, ağaçlar suçlu derlerse şaşırtıcı olmaz.

Değişik illerden yaşanan felaketlere, ekonomik sıkıntılara ve son zamanlarda düzensiz kitlesel göçlere isyan sesleri yükseliyor. Sınır bir ülkenin namusu olması gerekirken bu düzeyde kitlesel göç nasıl olur da ülkeye giriş yapar anlaşılır değil. Tam sayısı bilinmeyen yaklaşık 5 milyon olduğu iddia edilen Suriyelilere eklenecek Asya’dan-Afgan göçüyle birlikte gelecekte en büyük tehlike, ülkenin demografik yapısının değişmesi ve var olan ayrışmayı daha da belirgin hale getirerek bölünme tehlikesine yol açacak bir gelişme olduğu dikkatlerden kaçmamalı.

Bir başka en yakın tehlike Cov-19’a bağlı Delta varyantı tehlike iddialarıdır. Öyleyse bu şekilde kontrolsüz gelen göçlerin yurdun değişik bölgelerine yayılmasıyla Delta varyantının nasıl kontrol altına alınacağı düşünülüyor mu acaba. Batma noktasına gelen ekonominin olası bir kapanmayı kaldırması mümkün olmadığına göre; hadi uzak tehdit düşünülmedi, yakın tehdit neden düşünülmez.

Felaketlerde birlikte üzülemediğimiz, dertleri paylaşamadığımız gibi, sevinçte de mutluluğu paylaşamıyoruz. Halen devam etmekte olan Tokyo 2020 olimpiyat oyunlarında gurur kaynağımız olması gereken kadın voleybol takımımızın başarısından bile birileri rahatsız oldu, olmadık tartışma gündemi yaratarak kadın sporcularımıza sosyal medyada saldırı kampanyası başlattılar.

Bölünme, ayrışma, toplumsal yarılma her geçen gün derinleşiyor.

Cumhuriyetin en köklü kurumu THK, devlet yöneticileri eliyle tartışma gündemi yapılmaktadır.

THK VE UÇAKLARIMIZ

Yönetenler her defasında kendilerinden önceki dönemleri yok sayarak ‘bunların dikili bir ağacı bile yok’ diyerek kendisinden önce yapılmış tüm varlıkları yok sayarak tarihi kendileriyle başlatırlar. Ama sata sata bitiremedikleri milyarlarca dolar özelleştirmeden elde ettikleri gelirlerin nerden geldiklerine bakmazlar.

Bir taraftan yangınla boğuşurken cumhuriyetin köklü kurumu THK, bizzat ülkeyi yönetenler tarafından kötülenmez, yerin dibine batırılmazsa olmaz; geçmişe dair ne varsa silecekler tek dertleri bu!

Tarihçi Ümit Doğan sıkça tarihi belgeleri paylaşır, tarihi belgelere göre, savaştan çıkmış, yeni kurulmuş, kıtlıklar içinde yeni Atatürk Cumhuriyetinin THK fabrikalarında uçak üretimine başladığı, üretilen uçakları İran Şahına hediye ettiğini görmezler.

3.jpg

İran Şahı Hazretlerine hediye edilen tayyareyi Tahran’a götürecek olan Birinci tayyare alayı 43 ncü bölük kumandanı Yüzbaşı Enver ve makinist Nihat efendilere siyasi pasaport verilmesi; Milli Müdafaa Vekilliği’nin iş’arına atfen Hariciye Vekilliğinin 25/6/934 tarih ve 23862/476 sayılı tezkeresi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 26/6/934 tarihinde kabul olunmuştur. 26/6/934 REİSİCUMHUR Gazi M. Kemal ve bakanların imzalarıyla.

Bir başka belgeye göre

2.jpg:

İran Şahı Hazretlerine hediye edilen tayyareleri Tahrana götürmeğe memur edilen Yüzbaşı Enver ve Kayseri Tayyare Fabrikasında 60 lira ücretle Makinist Nihat Efendilere 13052 numaralı kararname mucibince yevmiye verilmesi; Milli Müdafaa Vekilliğinin 25/6/934 tarih ve 8527/3584 sayılı teklifi ve Maliye Vekilliğinin 30/6/934 tarih ve 475/-15231 sayılı mütalanamesi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 2/7/934 te tasvip ve kabul olunmuştur. 2/7/934 REİSİCUMHUR Gazi M. Kemal ve bakanların imzalarıyla.

Bu da Adnan Menderes hükümetinin aldığı kararın belgesi,

1.jpg

Başbakanlık Cumhuriyet arşivi 13538 sayılı belgeye göre alınan karar belgesine göre:

‘’Türk Hava Kurumu Fabrikaları yapısı uçakların, Türkiye ile ticaret ve ödeme anlaşması bulunan memleketlere bu anlaşmaların hükümleri dairesinde, anlaşması olmayan memleketlere dolar, serbest İsviçre Frangı veya Türk hesabına geçen Sterlin karşılığında ve her defasında Milli Savunma Bakanlığının mütalaası alınmak şartıyla, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının müsaadesi ile ihraç edilmesi; Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının 15/6/1951 tarihli ve 5/9148 sayılı yazısı ile üzerine, Bakanlar Kurulunca 16/8/1951 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Görüldüğü gibi Atatürk döneminde başlatılan uçak üretimi, daha sonra 1951’de Adnan Menderes hükümetince ihraç edilmesine karar verilmiş peki sonra ne olmuş denirse aynı Menderes hükümetince 1954 yılında uçak fabrikaların kapatılma kararı alınmış, kapatılmış.

Yani yokluklar içinde kurulan yeni cumhuriyet, dünyadaki ekonomik buhran koşullarına rağmen uçak üretecek noktaya gelmiş, sonra birileri kapatmış.

Ve bugün hala geriye dönük ‘onların dikili bir ağacı bile yoktu’ demek, hala THK üzerinden tarihle kavga etmek ama bir taraftan da kavga edilen kurumun yurdun değişik yerlerinde binlerce (bin üç yüz gayrimenkul) mal varlıklarını bi şekilde satabilme arayışının derdindeler.

Daha nereye kadar geçmişle, tarihle ve kendinizden önceki dönemlerle hesaplaşmayı sürdüreceksiniz. Bırakın artık bu geçmişle hesaplaşmayı; toplum bölünüyor, ayrışıyor ve yarılma her geçen gün derinleşiyor. Çok gerdiğinizde ipin nerede kopacağı, kimin altında kalacağı kestirilemez; aman dikkat, aman sağduyu. Sorumsuz sorumlular biraz sorumluluğunuzun farkına varın.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.