Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

19 Mart Darbesi, demokratik direniş

                                          

İstanbul’un seçilmiş belediye başkanına, ülkenin kurucu partisi ana muhalefet partisine karşı yapılanlar, yapılmak istenenler demokrasiye, demokratik sürece karşı yapılmış bir darbedir. Bu darbenin yıllarca ‘Darbe’ mağduriyeti üzerinden iktidarlarını ‘tahkim’ eden 23 yıllık iktidar tarafından yapılması ilginç olduğu kadar, iktidardan gitmenin maliyetine katlanmak istemeyenler, bugüne kadar sandığı referans gösterenler sandıktan korkmaktadırlar.

Bu darbe 28 Şubat, 27 Nisan E-muhtıra, kapatma davası, beraber yol yürüyenlerin birbirine karşı yaptıkları 15 Temmuz darbesi kadar ağır bir darbedir.

Bu süreçlerde tepki göstermeyi demokratik bir duruş olarak savunan, halkı sokağa, meydanlarda direnişe davet eden, gece yarılarında toplanan kefenli gruplara seslenenler bugün halkın sokağa çıkmasından, demokratik hak aramasından, demokratik direnişinden rahatsız olmaktadır. Kendileri adına sokaklara dökülenleri demokrasi kahramanı olarak adlandıranlar bugün kendilerine karşı demokratik hak mücadelesi veren milyonları rejimi tehdit eden ‘düşman, terörist, Vandal’ olarak görmektedirler.

23 yıllık iktidarlarının sonunda hayat pahalılığını durduramayan, ekonomist olduklarını söylemelerine rağmen enflasyonu düşüremeyince halkı satın almamaya, boykot etmeye çağırırken…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız’ diyen boykot çağrısına tepki göstermekte, ekonomiyi krize sokmakla suçlayıp, sokağa çıkmayı; milli iradeye parmak sallamak olarak görmektedirler.

BASINA SANSÜR…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, milyonların toplandığı Saraçhane toplantılarını yayınlamayan kanalların neden yayın yapmadığını sorgulayarak, yayın yapmayan kanallara boykot çağrısı yaptı; sen misin boykot çağrısı yapan!

Darbe dönemlerini andıran hukuk uygulamalarından daha ağır kararlarla, iktidardan yana olmayan basına en ağır cezalarla sansür uygulamaları yapılmaktadır. İnternet bant daraltma, sosyal ağlara erişimin kısıtlanması gibi, muhalif olarak görülen kanallara çok ağır cezalar verildi.

Anayasal bir kurum olan Radyo televizyon Üst Kurulu (RTÜK), İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte İstanbul, Ankara ve İzmir’den yaptığı canlı yayınlarda ‘’halkı kin ve düşmanlığa teşvik’’ ettiği gerekçesiyle Sözcü TV’ye 10 gün yayın durdurma. Aynı gerekçeyle Halk TV’deki ‘’Gündem özel’’ ve Tele 1’deki ‘’Haber 13’’ programları içinde 5 kez program durdurma cezası ve yüzde 5 idari para cezası. NOW TV’deki ‘’Orta Sayfa’’ programındaki yorumlar nedeniyle de kanala yüzde 2 idari para cezası verildi.

Bu kararlar iktidara karşı, iktidarın istemediği yayın yapılamaz anlayışının tezahürüdür. Oysa seçilmiş belediye başkanının tutuklanmasına karşı kitlelerin meydanlara çıkması, ana muhalefetin toplantıları haber değeri olan, basın kuruluşları tarafından görülmesi ve yayınlanması gereken toplantılardır. Esas olarak bu kadar büyük toplumsal gösterilerin görülmemesi, yayınlanmaması basının görevini yapmıyor veya yapamıyor anlamı taşımaktadır.

Cumhurbaşkanlığı, İletişim Başkanı Fahrettin Altun RTÜK cezalarını savunan uzun bir X paylaşımında Altun ‘’Basın özgürlüğü kisvesi altında kışkırtmaların, hakaretlerin, iftiraların, kişisel haklara tecavüz eden yayınların son bulması gerektiğinin ısrarla altını çiziyoruz’’ diyor.

Sayın Altun’a sormak gerekiyor aynı hassasiyeti diğer yani iktidardan yana tavır alan basın için neden göstermiyorsunuz. Esas olarak konvansiyonel veya iktidar yanlısı basın kuruluşlarında tam da dediğiniz yönde ‘’hakaretler, iftiralar, kişisel haklara tecavüz, itibar cellatlığı’’ sürekli olarak yapılmaktadır. Daha göz altına alınmadan, yargı süreci bitmeden, gizli tanık beyanları esas alınarak peşin olarak suçlu ilan edilip, mahkum edilenlerin hakları, hukukları, itibarları, onurları yok mudur? İktidardan yana olmayanlara her türlü hakaret, suçlama, itibar suikastı normal yapılabilir demek midir?

Anayasamızın 26. maddesinde, ‘’Herkesin özgürce ifade ve basın özgürlüğüne sahip olduğu’’ aynı yasanın 28. Maddesine göre ise, ‘’Herkesin, özgürce görüş ve düşüncelerini ifade etme, yayınlama ve yayımlanma hakkına sahiptir.’’ Basın hürdür, sansür edilemez. Basın özgürlüğü de insanların fikirlerini gazete, dergi, radyo ya da televizyon aracılığı ile insanlara ulaştırma özgürlüğünü içerir, der.

‘’Özgür basın iyi ya da kötü olabilir, ama özgürlük olmayınca basın ancak ve ancak ‘kötü’ olacaktır.’’ Albert Camus

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.