Dr. Girayalp Karakuş

Dr. Girayalp Karakuş

Tanıkların Dilinden: Sovyetler Birliği’nde Sosyal Yaşam

Sovyetler Birliği, belki de tarih boyunca üzerinde en fazla dezenformasyon yapılan devletlerin başında gelmektedir. Amerikan emperyalizmi Soğuk Savaş boyunca Sovyetler Birliği’ni kötülüklerin başı olarak göstermiştir. Eğer Sovyetler Birliği dağılırsa insanlığın önündeki en büyük engel kaldırılacaktı. Peki Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ne oldu? Sosyal adaletsizlik ve gelir dağılımı zenginler lehine bozuldu, sosyal yaşam durağanlaştı, tüketim kültürü ile zehirlenmiş nesiller ortaya çıktı, işçi hakları gerilemeye yüz tuttu vs. İstatistiki verilere göre; Sovyetler Birliği döneminde gelir adaleti çok daha iyi durumdaydı. Sovyetlere işçileri kaptırmak istemeyen Atlantik bloku ülkeler işçilere daha fazla haklar vermişti. Yani Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla daha adaletsiz bir dünya ortaya çıkmıştır.

            Doğru bilinen yanlışlardan birisi Sovyetler Birliği’nin “dinsiz” bir devlet oluşu idi. Sovyetler Birliği’nin “Tasfiye Komitesi” ve “Din Karşıtı Propaganda Komitesi” (1) adı altında din karşıtlığı yaptığı bilinmektedir. Ancak Sovyetler Birliği’nde din yasaklanmamıştır. Sovyetler Birliği yurttaşların kamusal alanda dinin temsil edilmesine engel olmuştur. Yani Sovyetler Birliği laik bir devletti. Yurttaşların inanç özgülüğü esas alınmıştır. İhtiyaçtan fazla olan kilise ve camiler yoksul halkın lehine kullanılmış, toplumdan nemalanan din adamlarının servetlerine el konulmuştur. Ancak halkın dini inancını yaşayabilmesi için yeter sayıda ibadethane bırakılmıştır.

            Mustafa Köylü, Mirgül Bekmurzeava ve Dilnoza Rahmatillaeva’nın kaleme aldığı akademik makalede Sovyetler Birliği’ndeki sosyal hayat konusunda canlı tanıkların ifadeleri şöyledir:

“Ülkenin her vatandaşı, dokuzuncu sınıfa kadar mutlaka eğitim almak zorundaydı. Eğitim için her türlü imkân sağlanmıştı. Eğitimle beraber bir iş ve meslek de öğretirlerdi. Herkesin çalışacağı bir işi vardı. İşsiz, boş gezen insan olmazdı. İnsanların çoluk çocuğuma nasıl bakacağım, ne iş yapacağım diye bir kaygısı yoktu.” 

“Okullarda ve Üniversitelerde öğrencilere etik dersi okutulurdu. Bu derste öğrencilere başkalarıyla nasıl konuşulur, masaya nasıl oturulur, nasıl yemek yenilir, giyim kuşam nasıl olmalı gibi her türlü davranış kuralları öğretilirdi. İnsanları çok kitap okumaya alıştırmışlardı. Yine Sovyet döneminde öğretmenlere karşı saygı vardı. Herkes özellikle anne-babalar öğretmenlere saygı duyardı. Bunu gören çocuklar da öğretmenlerinin dediklerini yapardı.”

“Bu dönemde insanlar arasında büyüklere karşı saygıya, küçüklere karşı merhamete çok önem verilirdi. Hepimiz büyüklere saygı duyardık. Büyüklerin yolunu keserek geçmezdik. Koşarak gidip onlarla selamlaşırdık. O dönemde insanlar mutluydu. İş bulma sorunu yoktu. Herkesin çalışacağı, gideceği yeri belliydi. Nasıl para kazanacağım, nerde çalışacağım, ne kadar para kazanacağım, ailemi nasıl geçindireceğim diye düşünmezdi. Her şey hazırdı ve yeterliydi. Kimse parayı düşünmezdi. Herkes çalışırdı. Kimse kimseyi aldatmazdı. İnsanlar samimiydi.”

 “Sovyet döneminde ‘eşitlilik’ vardı. Toplumda herkes aynı ekmeği yerdi, servet bakımından eşitlerdi. Özelleştirme yoktu. Her şey devletindi.”

 “Sovyetler döneminde insanlar birlik ve beraberlik içerisinde yaşarlardı. Her şeyi paylaşırlardı. Ben değil, biz duygusu vardı. Bir insan, her insan içindi.”

 “İnsanlara eğitim alma imkânını sundular, bedava hastane hizmetleri, iş imkânları vardı, yaşlı yolcu ve öğrencilerin ulaşım araçlarında asgari ödemesi yeterli görülürdü, rüşvet yoktu, işe girmek için gerekli merkeze başvurduğunda iş bulunuyordu. Gerçekten akıllı ve yetenekli olanlar üniversitelere başvurabiliyordu.”

 “Hastane tedavisi bedava idi. Evinde bakamayacak kadar hastası olan insanlar hastalarını hastanelere bırakırlar ve yıllar sürse de orada tedavi görürlerdi. İlaçların hepsi bedava idi. Çocukların hepsi kreşte olurlardı. Anne ve baba çalışırlardı. Herkes gelir olarak aynı durum ve seviyede idiler. Kreşlerde, okullarda, üniversitelerde, iş yerlerinde ‘ben biz için çalışırım’ anlayışı hâkimdi.” (2)

            Sovyetler Birliği’nin en çok mücadele ettiği meselelerin başında halkın eğitimi ve yoksulluk gelmekteydi. 1917 Ekim Devrimi’nde halkın sadece %20’si okuma-yazma biliyor iken dağılmaya yüz tuttuğu 80’ler ortasında bu oran %90’ları bulmuştur. Sovyetler Birliği kısa sürede kırsal bir toplumu sanayileşmiş bir toplum hâline getirmeyi başarmıştır. İkinci olarak Sovyetler Birliği yoksullukla mücadelede başarılı bir imtihan vermiştir. Sovyetler Birliği ekonomik resesyona (durgunluk) girdiği 1970’lere kadar alım gücü yüksek bir toplum inşa etmeyi başarmıştır. 1970’lerden sonra gerek popüler kültürün etkisi gerekse ekonomideki durgunluk Sovyetler Birliği’ni zor duruma sokmuştur. Bütün bunlara rağmen Sovyetler Birliği’nin 1980’lerin başındaki ekonomik büyümesi Amerika Birleşik Devletleri ile hemen hemen aynıydı. (3)

            Son kertede  Mustafa Köylü, Mirgül Bekmurzeava ve Dilnoza Rahmatillaeva’nın kaleme aldığı makalede bazı tanıkların Sovyetler Birliği’ne yönelik olumsuz eleştirileri de vardır. Ancak eleştirilerinin büyük bölümü Sovyetler’deki seküler hayata olan nefret göze çarpmaktadır. Camilerin azlığından yakınmaktadırlar. Ancak şu da bir gerçek ki 1880’li yıllarda Rusya’da halk kitlesel olarak yoksulluktan kırılırken din adamları sefa sürmekteydi. Bu yüzden Bolşevikler dine değil, din adı altında halkın sömürülmesine yol açan din adamlarına karşıydı. Sovyetler Birliği’nde ateizm propagandası yapılmış, dinler eleştirilmiş ama dinler yasaklanmamıştır. Vladimir İliç Lenin bu konuda şunları ifade etmiştir:

            "Devletin dinle hiçbir ilgisi olmamalıdır, dini cemaatler devlet iktidarıyla bağıntılı olmamalıdır. Herkes, herhangi bir dine inanmakta ya da hiçbir din tanımamakta, yani ateist olmakta tamamen serbest olmalıdır ve genel olarak her sosyalist de öyledir." (4)

 

Kaynakça

  1. Mustafa Köylü, Mirgül Bekmurzeava ve Dilnoza Rahmatillaeva, “Tanıkların Dilinden Sovyetler Birliği Döneminde Müslümanlara Uygulanan Din Politikaları: Kırgızistan Örneği, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 15, 13-39.
  2. Agm, 13-39.
  3. David M. Kotz- Fred Weir, Gorbaçov’dan Putin’e Rusya’nın Yolu (Sovyet Sisteminin Çöküşü ve Yeni Rusya, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2012.
  4. Lenin, Din Üzerine, Alter Yayıncılık, Ankara, 2013.

Önceki ve Sonraki Yazılar