Dr. Girayalp Karakuş

Dr. Girayalp Karakuş

Sol ve Kemalizm: Tüm Toplum Kemalizm Adına Dayak Mı Yedi?

Sol’un Kemalizm’e tümden cephe alması toplumumuzdaki gerici unsurlara koz vermekten başka bir şey değildir. Ayrıca sivil toplumcuların Marksizm’i tepe taklak etmesine yarayacaktır. Yalçın Küçük’ün tabiriyle: “Komünistlerin çoğunluğu Kemalistler’den çıkmıştır.” Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşları aslında birer Kemalistti. Ancak 12 Eylül sonrasında yönetimin kendini Kemalist olarak tarif etmesinden sonra hiç kimse açıktan kendini Kemalist olarak sunmaya cesaret edememektedir. (1) 12 Eylül’den sonra sol büyük bir darbe almıştır. Örgütleri dağıtılmış, politik olarak yenilmiş ve ideolojik cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır. Toparlanması güç olan bu yenilgiden sonra sosyalist blokun dağılması sosyalizmin prestij kaybına uğramasına yol açmıştır. Günümüzde sol “yeniden kimlik tanımlaması” süreci yaşamaktadır. (2) Kemalizm eleştirisi de kimlik tanımlanmasının bir parçasıdır. Sol, Kemalizm ile hesaplaşma yoluna gitmektedir. Özellikle Kemalizm’i savunan bir partinin kalmaması da bu durumu konsolide etmektedir. Ancak devlet kadrolarında Kemalizm’in resmi ve silahlı bekçileri hâlâ işbaşındadır.(3)

            Kemalizm özü itibariyle Batılılaşma ve modernleşmeyi kendisine hedef seçmiş bir politik harekettir. Evet… Jakobendir, tepeden inmecidir, esas itibariyle ekonomi politikası eklektiktir. Ama objektif ve sübjektif koşullar neticesinde Kemalistler Jakobenci davranmışlardır. O dönemde silahlı ayaklanmalar vardır ve yapılacak devrimler için tepeden inmeci olmak zorunda kaldılar. Demokratik kurumsallaşmasını sağlayamamış yeni bir devlet ve demokrasinin ne olduğunu bilmeyen bir halktan bahsediyorum. Bana göre; popüler kültürün ülkemize girmesi Atatürkçülüğü bitirmeye gücü yetmez. Çünkü 1923-1950 arasında laik ve modernleşmeci bir toplum inşa edildi. Kemalist elitler, yeni toplum inşasında başarılı oldular.

            Kemalizm ile sol arasındaki ortak noktalar iki ideolojinin de modernleşmeci ve çağdaşlaşmacı düşünceyi benimsemiş olmasıdır. İki ideolojinin de temel hedefi kentleşmeyi arttırmak, okur-yazarlığı genişletmek ve modern-bilinçli yurttaşlar yetiştirmektir. Kemalizm’in solun örtüştüğü noktalardan birisi de iki ideolojinin de devrimci tarih felsefesidir. Kemalizm ve sosyalizm toplumu sürekli ileriye giden bir kitle olarak görürler. Örneğin; sosyalizme göre feodal toplumdan kapitalizme geçiş ve sonunda komünal toplum oluşacaktır. Ancak Kemalizm’in kapitalist toplumdan komünist topluma geçme gibi bir hedefi yoktur. Kemalizm’in aşırı milliyetçi oluşumlarla savaşımı yoktur. Sınıf analizine alerjisi vardır. Toplumu sınıfsız, kaynaşmış bir kitle olarak görmektedir. Sosyalizm’de ise tarih sınıf savaşımından ibarettir. Sadece toplumun ileriye götürülmesi değil, iki ideolojinin toplum mühendisliğinde izledikleri metot da aynıdır. İki ideoloji de halkın bilinçsiz olmasından kaynaklı olarak kandırılabilir olmasına inanmışlardır. Bu yüzden gerici unsurlarla mücadelede iki ideoloji işbirliği yapmaktadırlar. Bu proseste Kemalizm ilericidir. Ancak aşılması gerekir. (4)   

            Bana göre; sorun Atatürk’te değildir. Atatürk adına yapılanlar sorun teşkil etmektedirler. Bu ülkede Atatürk adına darbeler yapıldı ve üstüne en çok gidilen politik hareket: “Sosyalizm” olmuştur. Özellikle 9 Mart 1971 Muhtırası başarısız olduktan sonra 12 Mart ve 12 Eylül Darbeleri Atatürkçülüğü daha sağ bir sapmaya dönüştürmüştür. Kemalizm’e yöneltilen suçlamalardan birisi de: “Kemalizm’in totaliter bir rejim olduğudur.” Gerçekten de Raymond Aron’un totaliter rejim özelliklerine Kemalizm uymaktadır. (5) Ancak toplumun demokratikleşmesini hedef alan Jakoben bir hareket olan Kemalizm, bence otoriter özellikler taşıyordu. Totaliter değildir. Kemalizm’i Nazizm ve Faşizm ile eş değer tutmak tarih bilimine ihanettir. Kemalizm, Osmanlı Devleti’nden arta kalan cemaat-tarikat topluluğundan yeni bir ulus yaratmıştır.  İslamcıların itiraz noktası da buradadır. Kemalizm’i sağ bir diktatörlük olarak nitelemek ve acımasızca eleştirmek siyasal İslamcıların ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. İdris Küçükömer’in “Düzenin Yabancılaşması’nda” vurguladığı gibi, Kemalizm’in toplumun özünden kopması ve tutucu bir ideoloji hâline gelmesi (6) eleştirisi monist bir yaklaşımdır. Anakronizme düşmektir. Tarih bilimi öncelikle olay ve olguları dönemin şartları içerisinde değerlendirir. Atatürk ve arkadaşları modern-çağdaş bir toplum inşa etmek için Bonapartist olmak zorunda idiler. 30’lu dönemleri 21. yüzyıl mantığı ile değerlendirmek yanlıştır. Kemalizm’i cuntacılıkla eş değer tutmak da son derece yanlıştır. Bu darbeleri yapanlar Atatürkçülük maskesi altında halka zulüm edenlerdir dolayısıyla tümevarımcı yaklaşımlar doğru değildir. Kemalizm işçi haklarına mesafeli, aşırı milliyetçi ve korporatist bir milliyetçiliği savunmaktadır. Bunları Nasırcı solcular da savunmuştur. Sosyalizm ile çelişen yaklaşımlardır. Ancak yine de meselelere siyah-beyaz şeklinde bakmak doğru bir yaklaşım değildir. Zaten günümüzde Atatürkçülüğü savunan partiler de bu perspektiften meselelere bakmamaktadırlar. Liberalizm onları da etkilemiştir. Şu anda 30’lar Kemalizm’ini savunan bir siyasi özne kalmamıştır. Günümüzde liberal solcular Kemalizm’i acımasızca eleştirerek siyasal İslamcılara ideolojik destek sağlamaktadırlar. Bu politik klik Kemalizm’in topluma kazandırdıklarını ifade etmek yerine sürekli olarak açık arama yolunu tercih etmektedirler. Sosyalizmin Kemalizm olmadığını 60-70’li yılların solcuları da biliyordu. Onlar; aşamalı devrimi savunarak Kemalist devrimi başarıya ulaştırdıktan sonra sosyalist topluma geçişin özlemini çeken insanlardı. Kemalizm adına yapılan yanlış şeyler uğruna orduyu eleştirenler de vardır. 9 Mart’ta solcu subaylar yönetimi ele geçirebilseydi bugün çok farklı bir tarih anlatılacaktı. Ordunun hepsi sağcıydı demek de yanlıştır. Zira 70’li yıllarda ordunun içinden yüzlerce solcu asker tasfiye edilmiştir. Ben bu tarz genellemeci eleştirilerin bilinçli olarak yapıldığı kanaatindeyim. Genellemeci yaklaşımlar sunanlar dönem itibariyle Kemalizm’in Nazizm, Faşizm ve Sovyet sosyalizmine göre daha başarılı olduğunu görmezden gelmektedirler. Her ne kadar 50’lerden itibaren başlatılan karşı devrimci hareketlere rağmen Kemalizm yeni bir toplum inşa etmeyi başarmıştır. Bugün bir Ortadoğu devleti değilsek, bu durum Kemalizm’in başarısından kaynaklanmaktadır.

Kaynakça

  1. Levent Cinemre-Ruşen Çakır, Sol Kemalizme Bakıyor, Siyahbeyaz Metis Güncel, İstanbul, 1991, s. 7.
  2. Age, s. 8.
  3. Age, s. 8-9.
  4. Levent Köker, “Sol, Çağdaşlaşma Adına Kemalizm’i Hep Olumladı”, Sol Kemalizme Bakıyor, Siyahbeyaz Metis Güncel, İstanbul, 1991, s. 41.
  5. Kürşat Bumin, “Yalnız Başına Bağımsılıkla Demokrasi Kurulmaz”, Sol Kemalizme Bakıyor, Siyahbeyaz Metis Güncel, İstanbul, 1991, s. 57.
  6. Asaf Savaş Akat, “1923-1950 Arası Sağ Bir Diktatörlüktür”, Sol Kemalizme Bakıyor, Siyahbeyaz Metis Güncel, İstanbul, 1991, s. 79.

Önceki ve Sonraki Yazılar