Murat Sevinç: Yargıtay kararı, AYM’nin olmadığı bir anayasal düzen isteğinin tezahürü
Anayasa hukuku profesörü ve Diken yazarı Murat Sevinç, “Bir anayasa, kâğıt üzerinde olsun, var mı yok mu? Bir AYM, var mı yok mu? Bugünkü karar açıkça ‘Yok’ dedi” ifadelerini kullandı.
KHK ile ihraç edilen Anayasa hukuku profesörü Murat Sevinç, Yargıtay’ın AYM’nin Can Atalay kararını tanımayarak, ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını değerlendirdi.
Böyle bir durumun ilk kez yaşandığını belirten Sevinç, “Eh, ileri demokraside sıradan, beklenebilir kararlar görecek değiliz ya, bir fark olacak kuşkusuz. Yine de, her şeye rağmen ‘Vay be’ dedirten türden bir adım bu; şakayla, siyasetçi tvitiyle geçiştirilecek türden bir durum değil” dedi. Sevinç, “Bugün Yargıtay’ın ilgili dairesinin kararında ‘vesayet’ ifadesinin yinelenmesi boşuna değil. AYM’nin olmadığı ya da yetkilerinin kuşa çevrileceği bir anayasal düzen isteğinin tezahürü” ifadelerini kullandı.
Murat Sevinç’in Diken’de “Memleket yargısı için dahi hayli cüretkâr bir adım!” başlıklı yazısı şöyle:
“Yargıtay’ın ilgili dairesi, Can Atalay hakkında, 2023 Türkiye’sinde dahi kabullenilmesi güç bir karar verdi.
Konuyu bilmeyen yok; Can Atalay vekil seçildi, Anayasa’nın 83’üncü maddesi gerekçe gösterilerek tahliye edilmedi, tutukluluk AYM’ye taşındı, AYM hak ihlali kararı verdi, Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre ihlal kararı bağlayıcıydı (!), yerel mahkeme konuya ilişkin vermesi gereken kararı vermeyip Yargıtay’a havale etti ve Yargıtay bugün (8 Kasım) akşam saatlerinde AYM kararını ‘kabul etmediğini’ ilan eti. Bununla da kalmayıp kararında, AYM’nin ‘hak ihlali yönünde oy kullanan üyeleri hakkında’ suç duyurusunda bulundu.
Böyle bir şey ilk kez yaşanıyor memlekette. Eh, ileri demokraside sıradan, beklenebilir kararlar görecek değiliz ya, bir fark olacak kuşkusuz. Yine de, her şeye rağmen ‘Vay be’ dedirten türden bir adım bu; şakayla, siyasetçi tvitiyle geçiştirilecek türden bir durum değil.
Bir anayasa, kâğıt üzerinde olsun, var mı yok mu? Bir AYM, var mı yok mu? Bugünkü karar açıkça ‘Yok’ dedi. Yıllardır yazılanın, anlatılmak istenenin, layıkıyla anlaşılmayanın, mahkeme kararıyla sabit hale getirildiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Türkiye ve AYM’nin bu düzeyi hak edip etmediği yazının ve günün konusu değil; bana kalırsa ikisi için de, ‘Hak etmedi’ yargısını ileri sürmek kolay değil. Bildiğimiz anayasal düzen OHAL ve KHK’lerle sona ermişti ve AYM’nin bu vahim sonda azımsanmayacak payı var. Geçelim bunları…
AYM’ye bireysel başvuru hakkının tanındığı günden bugüne, AYM ile yüksek yargı organları arasında, büyük ölçüde anayasa/kamu hukukçularının ilgi alanında kalan bir gerilim var. Buna bir de ülke sağının ezelî AYM antipatisini ve hâlihazırdaki ‘rejim’in kendisine ayak bağı olacak herhangi bir denetim mekanizması istemediği olgularını ekleyelim.
Eskiden alıcısı çok olan ve genellikle liberal hukukçularca gündem yapılan, şimdilerde yalnızca rejim yanlılarının meylettiği ‘yargı vesayeti’ kavramı, bir süredir yeniden dolaşıma sokuldu. Birkaç gün önce Yargıtay savcılığının mütalaasında, bugün Yargıtay’ın ilgili dairesinin kararında ‘vesayet’ ifadesinin yinelenmesi boşuna değil. AYM’nin olmadığı ya da yetkilerinin kuşa çevrileceği bir anayasal düzen isteğinin tezahürü.
AYM’nin Can Atalay kararı son derece açık, tartışılacak bir yanı yok. AYM hak ihlali kararı verdi ve gereğinin ilgili mahkeme (İstanbul 13’üncü Ağır Ceza) tarafından yapılması gerekiyordu. AYM, Atalay’ın yeniden yargılanması, infazın durdurulması ve tahliye edilmesine de karar verdi. Kararlar, AYM yasasının (6216) 50’nci maddesinin gereği. Bir ihlal tespit edilirse sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere de hükmedilir. Okuma bilmek yeterli. Hal böyleyken dosya Yargıtay’a gitmemeliydi, ancak gönderildi.
Savcılığın mütalaasındaki bazı terimler (örneğin yerindelik-hukukilik gibi) hatalı kullanılmış (pek anlaşılmamış gibi). Eyvah.
Geçtiğimiz günlerde vefat eden Ergun Özbudun ve halihazırda AYM üyesi Yusuf Şevki Hakyemez’in yazılarına yapılan atıflar, başka bir âlem. İki anayasa hukukçusunun ‘yargısal aktivizm’le anlatmak istediğiyle, savcılığın mütalaasında kavrama yer verme şekli arasında pek irtibat yok. Bir ‘eyvah’ daha!
Sonunda Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi bugün kararını verdi ve Anayasa’nın 153’üncü maddesini ve AYM’nin yetkisini yok saydığını ilan etti. AYM’ye, mealen ‘Eğer katılmıyorsam, içime sinmediyse, verdiğin karar beni bağlamaz‘ demiş oldu.
Kararın hüküm kısmında, AYM’nin ihlal kararına ‘hukuki değer ve geçerlilik izafi edilemeyeceği cihetle…’ ortada ‘uygulanması gereken’ bir AYM kararı olmadığı tespit edilerek AYM kararına ‘uyulmaması’na karar verilmiş. Üçüncü paragraf ise hakikaten tarihî: “Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına…”
Evet, artık başka bir yerdeyiz. Buraya varacağımız açıktı, vardık.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.