Mehmet Canbolat Yorumluyor: Gün Koşulsuz Dayanışma Günüdür; O Büyük Emanet Cumhuriyet Destanına, Yeni Sayfalar Ekleme Sevdasına…

Mehmet Canbolat Yorumluyor: Gün Koşulsuz Dayanışma Günüdür; O Büyük Emanet Cumhuriyet Destanına, Yeni Sayfalar Ekleme Sevdasına…

Mehmet Canbolat "Gün Koşulsuz Dayanışma Günüdür; O Büyük Emanet Cumhuriyet Destanına, Yeni Sayfalar Ekleme Sevdasına…" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Sayılı günler kaldı, diyorum bir yandan.

Ama durup düşündükçe, "…öyle bir kısa zaman dilimine sığdırılabilir ki; Cumhuriyet’in, kolayca tasavvur edilemeyecek kadar sonsuz, güçlü varoluş ruhu…“ diye demeden de edemiyorum.

Bir destan gibi geliyor bana zaman zaman.

1923’ten çok önce kurulan bir hayalin ilk satırları, Mustafa Kemal Atatürk’ün yüreğinde yazılmış ve orada yıllarca saklı kalmış bir Kurtuluş hedefini düşünüyorum yine.

Ve O Cumhuriyet hayali, bir tarihi gerçek olmaktan da öte, gerçek üstü bir destan gibi geliyor duygu dünyama.

Her geçen yıl bir daha açık okuyup, yaşadığım, korunması gerektiğine, Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkılması sorumluluğuna inandığım büyük bir destan.

Malum, yaşadığımız son yirmi yıldır, ülkenin zirvesinde dümeni kendi ihtirasları yönünde ve yolunda savurup duran bir siyasi iradenin, toplumda yarattığı gerginlik ve uçurum, içimizdeki ulus bilincini bir hayli örselemişe benziyor.

Hedef belli. Uzatmadan, eğip bükmeden söylüyorum.

Hedef Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dünya liderinin, büyük bir insanın, Türk ulusuna, asla armağan değil; gelecek kuşaklara devredilmesi için emanet ettiği Cumhuriyet’i adım adım silmek.

Cumhuriyet’i, büyük bir onur yapan tüm milli değerleri adım adım silip süpürmek. Yok etmek.

Yoktan varolan bir ulusun yüreğini kanatacak hamleleri ile, kimilerinin kirli ve sinsi iştahlarını kabartan kesimlerin, belli ki tek bir hedefi var: O da, Mustafa Kemal Atatürk’ü yok saymak ve Cumhuriyet’i „Yeni Yüzyıl“ diyerek, algı yaratarak, kendi siyasal islamist hayallerini gerçekleştirmek.

Önemli yol aldıkları belli. Kimine göre, yolun sonu göründü. Saatler „onikiye beş var“ı gösteriyor.

Görüyorum, bu kaygı bireysel bir tezahür değil. Yaygın bir toplumsal inanış. Yani herşey olmuş bitmiş gibi.

Oysa bence öyle değil.

Her karanlığın sonu, bir aydınlıktır.

Her zifiri karanlık tünelin görülemeyen sonunda, mutlaka bir ışık vardır. Aydınlık oradadır.

Umut oradadır.

Yapılması gereken, umudu asla yitirmeden, Cumhuriyet düşmanlarına karşı, örgütlenmektir. Hem de önkoşulsuz.

Cumhuriyetin daha nice yüzyıllarını genç kuşaklarımızın yaşaması ve bu kutsal emaneti, Atatürk’e saygı duyarak, kendisinden sonraki kuşaklara da onurla devredebilmesi için, nöbet bugünün kuşaklarındadır. Bu bir yurtseverlik sorumluluğudur.

Çünkü gün, artık görev günüdür.

Cumhuriyet’e, dünden daha çok sarılmanın, O’nu özenle koruyup kollamanın ve kirli eller tarafından daha fazla örselenmesine inançla karşı durma günüdür.

„Yetti artık“ deme günüdür.

„Senden korkmuyorum“ diyerek, bir adım öne çıkma günüdür.

Gün, korkma, ürkme, sinme, kendi gölgesine, kendi kabuğuna çekilme günü değildir.

Çünkü bu büyük emanet, Cumhuriyet düşmanlarına bırakılamayacak kadar büyük, kutsal bir emanettir.

Değerli okurlarımız; yine Cumhuriyet eksenli, küçük bir notu da burada paylaşmak istiyorum izninizle.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı bağlamında, Almanya’nın Hessen eyaleti Darmstadt şehrindeki Alevi Kültür Merkezi Cemevi salonunda „100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti“ başlığıyla bir kutlama programı gerçekleşecektir.

29 Ekim Pazar saat 14:00’te başlayacak bu özgün kutlamada, ben de konuşmacı olarak davetliyim. Darmstadt şehrinde veya çevresinde yaşayan, veya yolu tesadüfen o gün bölgeye düşecek olan tüm Cumhuriyet dostlarını bu özgün etkinliğe davet ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal bilincine sahip, değerlerini korumaya özen gösteren, laikliğe, çağdaş topluma ve demokrasiye inanmış, özgürlükçü bir ülkeye odaklı çalışmaları ile hassasiyet sergileyen Darmstadt Alevi Kültür Merkezi eski ve yeni yöneticilerine bu vesileyle teşekkür ediyorum.

Ben de oradayım. Çünkü gün, gelecek için, yarınlar için dayanışma günüdür, diye düşünüyorum.

Bu bağlamda Cumhuriyet’in varlığına inanmış, onun daha nice yüzyıllara aktarılmasını isteyen tüm dost güçlerin birlikte hareketini düşleyerek, kaleme aldığım şiirsel bir yolculuktan birkaç adımlık dizeyi de Cumhuriyet sevdanıza armağan ediyorum:

„…Cumhuriyet, sonsuza kadar varolur ancak

Ama varsak, hazırsak ve sualsiz ayağa kalkarak

Kuşanabilirse ruhumuz haklı bir kavgaya sevdayı,

Omuz omuza desem, yan yana, umutla sırt sırta, inanarak

Birleşebilirse ellerimiz, gücümüz, koşulsuz sorgusuzca,

İnan bana, O Cumhuriyet mutlak, ilelebet yaşayacak…

...

Yüzyıllık bir onur, yarınlarda da elbet varolacak

Erken uyanmalı diyorum ama, sen gibi toprağın da

Ve yükselirken umut güneşin şu karşı tepelerden

Bakarken gözlerine Mustafa Kemal güvenle yeniden,

Cumhuriyet’in sarsılmayan o sonsuz kuruluş ruhu

Bil ki, tıpkı ilk gün gibi, diriliş yoluna yine koyulacak…“

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum