Türker Ertürk

Türker Ertürk

PUTİN’İN HİLESİ

Geçtiğimiz Çarşamba günü, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Beştepe’deki Saray’da bir araya geldiler. İkili görüşmenin gündem maddeleri;

Devam eden Ukrayna Savaşı,
Birleşmiş Milletler (BM), Rusya, Ukrayna ve Türkiye arasında oluşturulacak tahıl koridoru,
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerine yapmayı planladığı operasyondu.
İkili görüşme sonrası yapılan açıklamalara bakarak; tarafların pozisyonlarını ortaya koyduklarını, iyi niyet bildirimi yaptıklarını ama sonuç alınamayan bir toplantı olduğunu anlıyoruz.

ABD İstemeden Bitmez

Zaten bu görüşme ile Ukrayna Savaşı’nın durdurulması konusunda bir şey yapılamazdı. Çünkü bu savaşın karşı tarafı ABD liderliği ve hegemonyasındaki Batı’ydı. Yani bu savaş ABD istemeden bitmezdi.

Tahıl koridoru konusunda belki bir şeyler yapılabilirdi ama Rusya bunun karşılığında yaptırımların hiç değilse bir bölümünün kaldırılmasını istiyor. Bu da Türkiye’nin boyunu aşar. Çünkü yaptırımlar konusunda da belirleyici olan ülke yine ABD.

Ukrayna’ya Denizden Abluka

Putin, ABD’nin aynen Afganistan Savaşı gibi Ukrayna’da uzun soluklu bir vekalet savaşı peşinde olduğunu, hedefinin bu yolla ve yaptırımlarla Rusya’yı yıpratmak ve zayıflatmak olduğunu biliyor. Buna karşı Putin, bu savaşı sürdürerek en kısa sürede Ukrayna’daki siyasi hedeflerine ulaşabilme mücadelesinin yanında ABD ve Batı’nın petrol, doğalgaz ve kritik hammadde fiyatlarıyla artan pahalılık, enflasyon ve bozulan ekonomik dengesi, buğday, mısır, arpa, ayçiçek yağı gibi temel maddeler başta olmak üzere gıda güvenliği üzerinden gelişen, Avrupa’yı bunaltan ve zaman içinde daha da artacak olan bölgesel ve küresel etkilerin ABD ve Batı’yı Ukrayna’da Rusya’ya karşı vekalet savaşını devam ettirmekten alıkoyacağını değerlendiriyor.

Bu kapsamda Ukrayna’nın tahıl silolarına el koyuyor, üretim alanlarını kontrol ediyor ve kendi kontrolü dışındaki ihracatı engellemek için Karadeniz’den Ukrayna’ya abluka, karadan batı yönüne doğru yapılacak ihracatlar için de demir ve kara yollarına yönelik tecrit harekatı uyguluyor.

Anakonda Planı

Bu plan; Amerikan İç Savaşı’nda Abraham Lincoln yönetimindeki kuzey eyaletlerinin Jefferson Davis yönetimindeki güney eyaletlerine karşı uyguladığı Anakonda Planı’na benziyor. Plan özetle; jeopolitik olarak düşmanı zayıflatmak için onun okyanuslara, müttefiklerine ve kaynaklara doğru çıkış yollarını kapatmaktı. Şimdi Rusya da aynı şeyi yapmaya çalışıyor. ABD’nin günümüzde ve yakın geçmişte İran da dahil uyguladığı yaptırımlar bir anlamda ablukadır. Amaç; karşı tarafı pes ettirebilmek, direnebilme azim ve iradesini kırmak ve halkını hükümete karşı isyana zorlamak için boğazını sıkmaktır. Boğazını sıkmak doğru bir tanım; çünkü Anakonda, Güney Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan, uzun, iri ve avını sarıp sıkarak öldüren, çok güçlü bir yılandır.

İkili görüşmedeki son konu ise iktidarın Suriye’nin kuzeyine yapmayı planladığı askeri operasyondu. Çavuşoğlu; “PKK ve YPG tehdidine karşı tedbir almamız gerekiyor. Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin bize yönelik tehdidi var” diyor. Çavuşoğlu’nun anlamadığı veya anlamak istemediği şu ki; içinde bulunduğu iktidar Suriye’de taşeronluk yapmasaydı, Beşar Esad’ı yıkmak için YPG’nin üst yapısı PYD ile işbirliği yapmasaydı, lideri Salih Müslim’i Ankara’da kırmızı halılarla karşılamasaydı bugün şikayet ettiğimiz bu durum hasıl olmayacak ve bir de üzerine 4,5 milyon Suriyeliyi kucağımızda bulmayacaktık.

Çözüm Suriye İle İşbirliği Yapmaktır

Çavuşoğlu’nun söylediği bu tehdidi bertaraf etmenin yolu bugüne kadar yapılanlar ve yapmayı düşündükleri değil, bugüne kadar yapmadıkları ve düşünmedikleridir. Ülkemizin güvenliği ve çıkarları açısından yapılması gereken; Suriye merkezi hükümeti ile masaya oturmak, işbirliği yapmak ve Adana Mutabakatına dönmektir. Bunun dışındaki bir harekatın siyasi hedefi ülkemizin güvenliği ve çıkarlarına hizmet etmez.

İktidarın veto çıkışı, Yunanistan’a tavrının sertleşmesi ve Suriye’ye yönelik operasyon sinyali yaklaşan seçimlere yöneliktir. İktidarın bu hamlelerle hedefi; ABD tarafından muhatap alınmak, pazarlık masasına oturmak, finans konusu başta olmak üzere desteğini almak ve içeride oy mühendisliği yapmaktır.

İktidarın Niyeti Başka!

ABD, Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasını istemiyor. Ama bunu sert açıklamalar yapmadan diplomatik bir dil kullanarak ifade etmeye çalışıyor. Çünkü Ukrayna Savaşı ve veto krizi nedeniyle ve özellikle de 28-30 Haziran 2022’de Madrid’de yapılacak olan NATO Liderler Zirvesi öncesinde Türkiye’yi karşı tarafa kaptırmak istemiyor.

İran da Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasına karşıdır. Münbiç ile birlikte operasyonun yapılacağı ifade edilen Tel Rıfat bölgesi, Halep’in kuzeyindedir ve stratejik öneme sahiptir. Bölgede Şii ve Kürt köyleri mevcuttur. Bölgeye muhtemel bir harekat için İran Devrim Muhafızları, Şii Milisler ve Suriye Ordusu konuşlanmıştır. Burada bir müdahale çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Tabii iktidarın niyeti buysa bilemiyorum! Ayrıca Beşar Esad dün (10 Haziran) itibarıyla imkanlar dahilinde yanıt vermekten çekinmeyeceklerini söyledi. Geçtiğimiz günlerde de bu söyleme uygun olarak Halep’in kuzeyinde Suriye Ordusu yığınak yapmaya başladı.

İktidarın Normal Şartlarda Kazanma Şansı Yok

Rusya da Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasını istemiyor. Ama Ukrayna Savaşı nedeniyle Türkiye’nin Rusya’ya karşı eli geçmişe göre daha güçlü. Rusya geçmişte Türkiye’nin Suriye operasyonlarına “evet” derken; Türkiye-ABD arasındaki çatlağı derinleştirmek, Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmak ve Şam’a yaklaştırmak istemişti. Şu anda ise Türkiye’nin Ukrayna Savaşı karşısındaki tutumu ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine itirazı çok sürdürülebilir görülmese de Rusya’yı memnun ediyor. Bu yüzden Putin, Erdoğan’a güvenmese de ondan vazgeçmesi bu aşamada mümkün değil. Putin, Washington-Ankara arasındaki ayrılığı körüklemek adına mahdut hedefli bir harekata zor da olsa alan açabilir. Sahadaki fiili durum buna ne kadar izin verir, yaşayarak göreceğiz.

İktidarın normal şartlar altında seçimi kazanma şansı yok. Bu yüzden anormal şartlara; yani korku iklimine, tehdide, gerginliğe, çatışmaya ve savaşa, adil olmayan bir seçim öncesi yarışına ve dürüst olmayan bir seçime ihtiyacı var. Bu kapsamda seçim ve sandık güvenliğini zedelemek için daha önce yaptığı hamleleri yapmaya da devam edebilir.

Tuzak Var!

Erdoğan aday olduğunu açıklayarak; seçimlerin normal zamanda yapılmayacağını, erken seçim olacağını ilan etmiş oldu. Aksi durum zaten Anayasa ihlali olurdu! Erken seçim adaylığı da Anayasal sınırlar içinde olmak zorundadır. Bunun da halk adına gözetimini muhalefet yapmakla yükümlüdür!

Erdoğan adaylığını açıklayarak, aynı zamanda muhalefete de tuzak kurmuştur; “Adayınızı açıklayın ve Kasım’da erken seçime gidelim” diye. Yanıt kesinlikle “hayır” olmalıdır. Seçim, gelecek yıl Haziran’da yapılmalıdır. 20 yıl katlandık, 6 ay daha dayanabiliriz. Çünkü kurumlar tahrip olmuştur, ekonomi iflas etmiştir, tam bir enkaz söz konusudur ve rehabilitasyon için en az 360 milletvekiline ve uzun süreli iktidara ihtiyaç vardır. Ucundan iktidarla enkaz kaldırılmaz, kaos artar, kurumlarda iyileştirme yapılamaz ve hesap sorulamaz. Sonuç hayal kırıklığı ve bugünkü iktidarın tekrar ve güçlü bir dönüşü olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.