Tevfik Kızgınkaya

Tevfik Kızgınkaya

Manda Yuva Yapmış…

Nedense bu haftanın başından beri dilime takıldı, dönüp duruyor.

“Manda yuva yapmış söğüt dalına,

Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?

Amanını amanını amanını yandım,

Tiridine tiridine bandım,

Bedava mı sandın para verip aldım.”

Boşuna Halk Ozanı denmemiş bu bilge kişilere,

Yüzyıllar öncesinde,

Elde saz, dilde söz anlatmışlar Halkın derdini,

Beş satıra sığdırmışlar memleketin, milletin halini…

*

Merak bu ya,

Bakmak lazım dedim,

Ozanlar neden çıkartmışlar mandayı söğüt dalına,

Öykünün yöresi Kastamonu Tosya.

“Osmanlı döneminde Kastamonu’da her bahane ile halktan vergi toplayan, zalim bir bey varmış. Halk ozanları da köy düğünlerinde ve diğer sazlı sohbetlerde beyin bu uygulamalarını, bu adil olmayan düzeni, türküleri ile eleştirirmiş. Bu eleştiriler beyin kulağına gitmiş. Bey çok kızarak, yöredeki din adamlarına da talimat verir ve kendisine yapılan eleştirilere karşı onları da uyarır. Beyin bu kızgınlık ve sözlerini de camilerde imamlar konuşmalarında halka parça parça söyler olmuşlar. Konuşmalarda beyi haklı kılacak söylemleri öne çıkarmışlar. Ancak ne var ki ozanlar beyin de eğlencelerinin vazgeçilmezleri arasındadır.

Bir gün bey misafirlerini ağırlamak için bir şölen düzenler. Ozanlar da eğlence için çağrılırlar. Ancak bey şu talimatı verir: ‘bu çalgıcılara herkese verilen yemek, et verilmeyecek. Cezalandırılacak. Dillerini tutmasını bilecekler. Onlara sadece et suyu ve ekmek verilsin. Bir de söylemlerinde idare eleştirilmeyecek, eğlence böyle olacak. Onun dışında ne yaparlarsa yapsınlar.’

Öyle de yapılır. Çalgıcılara et suyu ve ekmek verilir. Kastamonu’da tirit yemeği et suyuna ekmek doğranarak yapılan bir yemektir. Çalgıcılar bu et suyuna ekmeği doğrarlar ve yerler.

Eğlenceye sıra gelince ozan bu türküyü yakar...”

Öykü uzun, türkünün her satırı da anlamlı…

*

Mandadan çıktık yola geldik tiridine banmaya.

Yüzlerce yıl önce yoksul olan ekmeği doğruyormuş et suyuna.

Lüks içinde yaşarken “açlık en büyük ibadet” diyen Diyanet,

Meğerse tirit yemeyi önermiş millete.

“Peygamber efendimiz evinde pişen yemeklerin sulu yapılmasını ve bu yemeklerin yanında ekmeğin bol tutulmasını ister, bol ekmeği yemeğin suyuna banarak yemeyi müminlere tavsiye ederdi.”

İyi de,

Bugün ekmek oldu 3 lira,

Etin kilosu 120 – 130 lira,

Tiridine banmak bir yana,

Ne asgari ücret ne de emekli maaşı yetmiyor ki et almaya,

Tiridine banmak için kaldık kemik suyuna.

Yoğurdunu yemek faydalıymış ama,

Manda çıkmış söğüt dalına, inmiyor ki aşağıya.

*****

1 Nisan şaka günü olarak bilinir,

Her söylenene inanmamak gerekir.

Sabah saatlerinde dalgalar halinde gelince zamlar,

Dedik ki ne kadar da şakacı şu bizim iktidar.

Dediler ki ne şakası, düzenin gereğidir bunlar.

*

Doğalgaza gelen zam dondurucu dozunda,

Duyduk ki elektriğe zam da girmiş sıraya bekliyormuş kapıda…

Isınmak, sıcacık bir evde yaşamak hayali bile artık çok uzaklarda.

Şekere yapılan zamla da iyice kaçtı ağzımızın tadı,

Dün üretirken şekeri, bugün yokluğunu yaşamak gerçekten çok acı.

Bu arada meclisten geçince iktidarın kendini seçtirme yasası…

Aklıma düştü yine bir şarkı,

Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde…

*

Şükrü Kızılot 2003’te yazmış fıkrayı,

Memleketin birinde…

“Padişahlardan biri, yeni vergiler koyduğunda ya da mevcut vergileri artırdığında, sadrazama demiş ki,
- Git bakalım, halkın arasında bir dolaş. Vergilere alışmışlar mı?
Sadrazam halkın arasında dolaştıktan sonra anlatmış.
- Padişahım, halkın suratı biraz asık, canı da sıkılmış durumda ama işlerine devam ediyorlar...
Padişahın yorumu,
- Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar, alışırlar...
Bir süre sonra yine vergiler artırıldığında sadrazam yine dolaşmış ve izlenimlerini aktarmış;
- Padişahım, bu kez suratları çok asık. Sanki her an kavga edecek gibiler. Galiba bu kez vergileri çok artırdık.
- Yok yok. Merak etme sen. Önemli bir şey gözükmüyor. Alışırlar, alışırlar...

Bu böyle devam etmiş.
Günlerden bir gün, yine yeni vergiler getirildiğinde, sadrazam halkın arasına karışmış, dolaşıp geldiğinde şaşkın bir vaziyetteymiş.
- Padişahım hiç sormayın. Bu kez kafam karmakarışık. Çünkü hiçbir şey anlamadım. Herkes çok neşeli, gülüyor hatta sokaklarda dans ediyorlar, oynuyorlar...
Aman
 demiş padişah,
- Eğer halk dans etmeye ve oynamaya başladıysa, demek ki durum çok kötü. Galiba vergileri çok artırdık. Hemen vergileri indirelim. Yoksa perişan oluruz...

Halk oynamaya başlayacak. Bizden söylemesi...

Diye bitirmiş yazıyı Şükrü Kızılot, yıllar öncesi.

***

Her ne yaşıyorsak yaşayalım,

RTE-AKP’ye göre güllük gülistanlık olan memlekette,

Ülkemizi Suriye’nin, Ukrayna’nın haline düşürmeyen şahsım yönetimine,

Alkış tutmamız gerekiyormuş, şikayet etmek yerine.

Tezcan Durna da yazmış alkışlayan, halaya duran halkın halini ve nedenini.

“…Böyle anlarda sapılan akıldışılıkla toplumların baş etme yöntemleri farklılaşabilir. Kimisi isyan eder, kimisi tevekkülle liderine sarılır. Tevekkülle liderin etrafında kenetlenmek, belki de akıldışılığın en çaresiz halidir.

Türkiye’nin içine düştüğü açmazla ilgili olarak hala sokak röportajlarında durumdan şikâyet edenlerin, şikâyete konu olan durumun asıl müsebbiplerine değil de muhalefete kızıyor olmalarına şaşırmamak gerekir.” (Şakanın şiddeti, ironinin sağduyusu, Medyaport, 01.04.2022)

*

Türkü, öykü, şarkı, fıkra derken gelelim gerçek hayata.

Her konuda fetva üreten Diyanetin yüzü dönmüş bilime,

Artık din eğitimi verilecek Diyanet Akademisi’nde.

Adı bilimsel olan bu girişim karşısında birlik olmuş Meclis’teki partiler,

Bir tek ret oyu bile vermeksizin, RTE-AKP’nin medrese eğitimini kabul etmişler.

Şimdi gel de söyleme,

Demokratik Laik Cumhuriyeti ilan eden Cumhuriyet Halk Partisi nerede?

*

Yaşanan gerçek,

RTE-AKP’nin derdi Türkiye’nin yönetim şeklini değiştirmek,

Sorgusuz sualsiz iktidarını sürdürmek.

Halkın derdi ise yaşarken gülümseyebilmek.

Muhalefetin görmesi ve kabul etmesi gereken gerçek,

Türkiye’nin çağdaş geleceği için

Bu düzenle değil Demokratik Laik Cumhuriyetle yürümek gerek...

*

Ozanlarla girdik söze,

Yüzlerce yıl öncesinden geldik bugüne.

Moğolların dizeleriyle çağrı yapalım bugünden geleceğe ve herkese,

İnsan, insanım diyorsa,

Bir şey yapmalı hey,

Bir şey yapmalı…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar