
Naim Babüroğlu
Sorun gerçekten “Kürt Sorunu” mu?
Özellikle son yirmi yılda, “Kürt Sorunu” rüzgârı estirildi. Nedir bu “Kürt Sorunu”?.. ★★★ PKK terör örgütü, Türkiye’de yaşayan Kürt kökenli yurttaşları mı temsil ediyor? Yoksa... PKK, bazı dış güçlerin maşası mı? İç Anadolu’da, Batı Anadolu’da ve diğer bölgelerde yaşayan milyonlarca “Kürt kökenli” yurttaşımız silaha sarılmadı. Ve “Kürt kökenli” yurttaşlarımızın büyük bölümü, PKK’yı desteklemedi. ★★★ Dünya terörle mücadele tarihi, lojistik desteği (para, gıda, silah, cephane, elbise, istihbarat, ilaç gibi) kesilen bir terör örgütünün, en fazla altı ay sonra dağılmaya başladığını yazar. Kurulduğu tarihten bugüne, ABD, PKK’ya her türlü desteği sağladı. ABD, desteğini kesmiş olsaydı, şu anda PKK olur muydu? Kesinlikle olmazdı... ★★★ Önce, bir gerçeğin altını çizelim... Mevcut iktidar, 2002’de Türkiye’nin yönetimini devraldığında, PKK’nın gücü zayıflamış ve dağılma noktasına gelmişti. 2002 yılı boyunca şehit sayısı, altı güvenlik görevlisidir. Yani, terör aslında 2002 yılında bitme noktasındaydı. ★★★ 2003’ten itibaren uygulanan politikalarla, PKK terör eylemleri arttı ve zirveye tırmandı. Bu arada, ABD’nin “Büyük Orta Doğu Projesi” yolculuğu başladı. ★★★ ABD için PKK, özellikle Suriye’de vazgeçilmez bir aktör oldu. Terör, küresel stratejinin bir topuzudur. Ve PKK, yıllardır bu amaçla beslenir. ★★★ 2009’da, “Demokratik Açılım Süreci” başlatılır. 2013’te, “İkinci Açılım Süreci” başlatılır. “Açılım” süreçleri çok önemliydi. Çünkü, her süreçten sonra iktidar açısından yaşamsal önemde seçimler vardı. ★★★ Bu “Açılım” süreçlerinde, PKK şımartılır. İmralı’daki terörist başı, çözümün anahtarı durumuna getirilir. Ve terör örgütü altın çağını yaşar. ★★★ Ve 2025’te... “Terörsüz Türkiye” süreci başlatılır. ★★★ “Terörsüz Türkiye” süreci, Türkiye için çok önemliydi... 2028 veya öncesinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, Cumhurbaşkanı’nın tekrar adaylığı söz konusuydu. Terörist başı, yine anahtar rolündedir. ★★★ Bu süreçte... Silah bırakıyormuş algısı öne çıkan, ama gerçekte silah bırakmayan, daha da güçlenen PKK, gücünün zirvesine doğru tırmanır. ★★★ Bu arada, eş zamanlı olarak... ABD’nin “Büyük Orta Doğu Projesi” yolculuğunda, sıra artık İran ve Türkiye’ye gelmiştir. ★★★ Ve dillerden düşürülmeyen, “Kürt Sorunu” söylemi... Eğer sorun, “etnik” ise... Hakkari’den veya Şırnak’tan göç eden bir Kürt kökenli yurttaşımız, neden aynı kültürel kimliğe sahip Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi bölgesine gitmez. Neden İstanbul’a, İzmir’e, Antalya’ya, Adana’ya yerleşir. ★★★ Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu, diğer bölgelere göre daha az gelişmiştir. Kişi başına düşen gelir daha azdır, gelir adaletsizliği daha fazladır. İşsizlik, eğitimsizlik çok daha yüksektir. Çok doğru... ★★★ Gerçekte sorun, etnik değil bölgeseldir. Sadece bazıları için, “etnik” yani “Kürt” sorunudur. “İkinci Cumhuriyetçi”ler, “Yetmez ama Evetçi”ler, “Eski sol, yeni liberal”ler, işleri Lozan’la altüst olan emperyalistler ve işbirlikçiler için etniktir, yani “Kürt” sorunudur. Kemalizm’i yadsıyan, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını kavrayamayan çeyrek eğitimliler için “Kürt” sorunudur. ★★★ Peki, Atatürk’ün “Kürt” sorununa ilişkin düşüncesi neydi? 16-17 Ocak 1923’te, Kürt sorunu hakkındaki görüşünü açıklar: “Bizim ulusal sınırlarımız içinde, Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede kaybede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Örneğin, Erzurum’a giden, Erzincan’a, Sivas’a giden, Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.” ★★★ Devam eder Atatürk: “Şimdi TBMM hem Kürtlerin hem Türklerin yetkili temsilcilerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve yazgılarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmek, doğru olmaz.” ★★★ Bülent Ecevit, sorunu “Kürt Sorunu” değil, “Güneydoğu Sorunu” diye adlandırır. Emperyalist ülkelerin projesi olduğunu vurgular. ★★★ Türkiye’de Kürt kökenli Cumhurbaşkanı Yardımcısı var. Kürt kökenli bakanlar var. Kürt kökenli milletvekilleri var. Generaller var. Kürt kökenli Cumhurbaşkanı oldu. ★★★ Çok sayıda “Kürt” kökenli yurttaşımızın yaşadığı İstanbul’da, İzmir’de, Antalya’da “Kürt” sorununun olduğunu mu söyleyeceğiz? ★★★ Peki, sorun nedir?.. Sorun, emperyalist ülkelerin sorunudur. 1925’te, bu yüzden Şeyh Sait İsyanı çıkarılmıştır. İsyanın Türkiye’ye ağır maliyeti oldu, Musul ve Kerkük petrolleri elden gitti. ★★★ Özellikle son dönemde yaygınlaşan ayrımcılık, “Kürt” sorunu diyerek çözülmez. Sorun, demokrasinin kökleşmesi, insan haklarının uygulanması, liyakatin esas alınması ve partizanlığa son verilmesiyle çözülür. ★★★ Sorun, yazılı sınavda yüksek puan almasına, hatta birinci olmasına rağmen, mülakatta elenen her etnik yapıdan yüzlerce gencin hayalleridir. Sorun, adalet ve hukukun geldiği durumdur. Sorun, gelir adaletsizliğidir. ★★★ Anayasa’nın 10’uncu maddesi: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Sorun, bu maddenin tam olarak uygulanmasındandır. ★★★ “Kürt” sorunu, ABD için vardır. Çünkü, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bir bölümünü kapsayacak bir Kürt Devleti’nin son halkaları örülmektedir. Çünkü, önümüzdeki yıllarda yaşanacak su savaşlarında, Fırat ve Dicle’nin Türkiye’den koparılmasının taşları döşenmektedir. ★★★ Kürtçe, “ikinci resmi dil” sayılsa, diğer etnik kökenlilere ne denilecek? “Sizin PKK terör örgütünüz yok, zaten sayınız da az” mı denilecek? ★★★ “Kimse kimseyi aldatmasın. Batı desteği ve koruması altındaki ‘Kürt Devleti’, açıkça bir ‘SEVR’ modelidir” der, Uğur Mumcu... Asıl sorun budur... ★★★ Ve asıl sorun... Atatürk’ü anlayamayan ve tanımayanların oluşturduğu “Meclis Komisyonu”dur... Türkiye’nin parçalanmasıdır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.