Naim Babüroğlu
Sevr'den Lozan'a...
Değerli okuyucularım, Lozan Antlaşması'nı imzalayı 99. yıl oldu. Bu vesileyle iki günlük bir yazı dizisiyle Lozan'ın önemini anlatmaya çalışacağım...
İstanbul hükümetine ve Padişah Vahdettin'e rağmen Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Millî Mücadele'yi, Ankara'da açılan Meclis vasıtasıyla yürütüyorlardı. Türkiye'de, 200 bin kişilik istila ordusu bulunuyordu. Buna, doğudaki Ermeni ordusu, Batı Anadolu'daki Rum, Ermeni çeteleri ile işgalcilerle birlikte hareket eden Padişahın desteklediği Kuvay-ı İnzibatiye, Anzavur Kuvveti ve isyancılar dâhil değildir.(1) İngiliz, Fransız ve İtalyanlar İstanbul'u; Fransızlar Adana'yı; Güneydoğu'da İngilizler Urfa, Maraş ve Gaziantep'i; Güneyde İtalyanlar Antalya ve Konya'yı; Karadeniz'de İngilizler Samsun ve Merzifon'u; İngiliz desteğindeki Yunan Küçük Asya Ordusu da Batı Anadolu'yu işgal etmişlerdi. Bu arada İngilizler 25 Haziran 1920'de Bandırma'yı, 7 Temmuz 1920'de Mudanya'yı da işgal ederler.
10 Nisan 1920'de, Vahdettin'in onayıyla dönemin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah'ın verdiği fetvalar, İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya atılır; iş birlikçi gazetelerde yayımlanır. Bu fetvalar, Rumlar, Ermeniler, Hürriyet ve İtilaf Partisi tarafından dağıtılır. Fetvaların özeti şöyledir: "Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek ve ya topluca öldürmek, din gereği ve görevidir! Milliyetçi öldürenler gazi sayılır, bu yolda ölenler şehit!"(2)
Damat Ferit Hükümeti'nin Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi, "Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini" ister. Balıkesir, Bursa ve Uşak'ın Yunanlılarca işgal edilmesi üzerine de, "Yunan ordusunun ilerlemesi hükümetimizin programına uygundur" diyecek ve Yunanlıların işgal etmediği illeri, "kurtarılmamış iller" olarak tanımlayacaktır.(3) İstanbul Hükümeti'nin Harp Divanı, 11 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal'i ve kadrosunu idama mahkûm eder.(4) Padişah Vahdettin, idam kararlarını 24 Mayıs 1920'de onaylar.(5)
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI
22 Temmuz 1920'de Padişah Vahdettin'in başkanlığında toplanan Saltanat Şûrası'nda, Emekli General Rıza Paşa dışında, Şûra'daki tüm üyeler Osmanlı'nın idam fermanı Sevr'in imzalanması yönünde kabul oyu verirler. Eğitim Bakanı Hadi Paşa, Danıştay Başkanı Rıza Tevfik ve Bern Elçisi Reşat Halis tarafından oluşan Osmanlı Heyeti, 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması'nı imzalar. Sevr Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti tarih sahnesinden siliniyor, Türk Milleti'nin son yurdu da elden gidiyordu.
Sevr'e göre Anadolu parçalanıyor, Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti, Güneydoğu'da özerk bir Kürdistan kuruluyordu. Osmanlı ordusu lağvediliyordu. Padişah Vahdettin, Sultan Alparslan'ın emanetini hiç direnmeden işgalcilere teslim ediyor, Millî Mücadele'yi başlatanlara karşı işgalcilerle işbirliği yapıyordu.
Ankara'da Millî Mücadele kadrosunun kurduğu TBMM, 19 Ağustos 1920'de Sevr'i tanımadığını ilan eder. Antlaşma'yı onaylayan Şûra üyeleriyle, imzalayan üyeleri vatan haini sayarak vatandaşlıktan çıkarır.(6) Sultan Alparslan'ın emanetine sahip çıkar.
İngiliz desteğindeki Yunan Ordusu Ankara'ya 50 kilometre mesafeye kadar, Haymana ve Polatlı'ya gelir. Yunan ordusunun gücü 230 bine ulaşır. Hedef Ankara'dadır. Osmanlı'nın başkentlerinde, 35 Osmanlı padişahının türbesi işgal altındadır. Sevr buydu…
Ve Üç Mustafa… Mustafa Kemal, Mustafa Fevzi, Mustafa İsmet… Ve vatandan başka sevgili tanımayan o kahraman Ordu ve o kuşak… Ellerinde işgalcilere karşı tek atımlık mühimmat vardı… Yokluk ve kıtlık içinde, dünya savaş tarihinin altın harflerle kaydedeceği muhteşem bir zafer kazanırlar. Sakarya Meydan Muharebesi, ardından Büyük Taarruz… Türk Milleti'nin idam fermanını ve Türklerin son yurtları olan Anadolu'dan kovulma kararını, Sevr'i çöpe atarlar… Türklerin 1683'te İkinci Viyana ile başlayan kovulma sürecini 238 yıl sonra 1921'de durdururlar. Hangi koşullarda? Ayaklarında ayakkabı yoktur, savaş için doğru dürüst kıyafetleri yoktur.
Büyük Taarruz hazırlıkları aşamasında, Maliye Bakanı Hasan Fehmi (Ataç): "Ordu defterdarlarından hesap istedim. Baktım ki, bazı birliklerde iki ay, bazı birliklerde 14 ay maaş alamamış subaylar var." diyerek ordunun durumunu özetler. Bu kahramanlar, işte bu koşullarda Sevr'i yırttılar ve kanlarıyla yeşerttiler bu vatanı…
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
Son Osmanlı Padişah Vahdettin'in ülkeden kaçışından üç gün sonra, 20 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan kentinde barış görüşmeleri başlar. Katılımcı olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sırbistan; Boğazlar konusunda Sovyetler Birliği, Bulgaristan; belli konular için Belçika, Portekiz ve gözlemci olarak ABD vardı. Karşı cephede ise, bir tek Türkiye bulunuyordu. Birinci Dünya Savaşı'nı kazanan galip devletler, Sevr Anlaşması'nı Ankara Hükümeti'ne kabul ettirememişlerdi. Ancak Türkiye'yi, Birinci Dünya Savaşı'nın mağlup ülkesi görüyorlardı. Almanya ve Avusturya'ya Versailles'da yaptıklarının benzerini, Türkiye'ye de yapacaklarını düşünüyorlardı. Oysa, Türkler İngiliz desteğindeki Yunan Ordusu'nu yenmişlerdi. Almanya ve Avusturya'dan farklı olarak, askerî bir zafer elde etmenin özgüveniyle Lozan'a gelmişlerdi.
143 maddelik Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te Lozan Üniversitesi tören salonunda imzalanır. TBMM, Antlaşma'yı 23 Ağustos 1923'te onaylar. İşgal kuvvetleri de böylece Türkiye'den ayrılmaya başlarlar. Son işgal birlikleri, 2 Ekim 1923 Salı günü Dolmabahçe önünde, Türk bayrağını ve Türk askerlerini selamlayarak İstanbul'u terk ederler. Osmanlı'nın koruyamadığı Fatih Sultan Mehmet'in emaneti İstanbul'u, Mustafa Kemal Paşa işgalcilerden kurtarmıştı.
Mustafa Kemal Paşa'nın beş yıl önce, 13 Kasım 1918'de Boğaz'da söylediği söz gerçekleşmişti. İşgal güçleri, "geldikleri gibi gitmişlerdi." Böylece Lozan Antlaşması'yla, 1699 Karlofça Antlaşması'nda başlayan ve devam eden Türklerin kovulma süreci, Doğu Trakya'da durdurulur. Lozan'la yeni Türk Devleti'nin varlığı ve bağımsızlığı tüm dünya tarafından kabul edilir. Sevr Antlaşması tarihe gömülür. Lozan'da kapitülasyonların kaldırılması bile başlı başına büyük bir başarıdır.
LOZAN'DA ADALAR
Kimilerinin ileri sürdüğünün tersine, Adalar Lozan'da verilmedi. Oniki Ada, Trablusgarp Savaşı'nda 1912'de Uşi Antlaşması'yla İtalya'ya verilmiştir. İtalya, Libya'daki durumu sona erdirmek için savaşı Akdeniz'e yaymış ve Oniki Ada'yı işgal etmiştir. Osmanlı'dan ciddi bir tepki de olmamıştır. Çünkü, Osmanlı Donaması 2. Abdülhamit döneminde Haliç'te çürütülmüştür. İtalya, bu adaları 1947'de Yunanistan'a devretti. Ege Adaları'nı da 1912'de Balkan Savaşı'nda Yunanistan işgal etti. Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce, 1912'de Adaları İtalya ve Yunanistan'a veren Osmanlı Devleti'ydi. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'nın ardından, ilan edilen Misak-ı Millî sınırları içinde Musul ve Kerkük yer alır, ancak adalar yoktur. Çünkü Misak-ı Millî, Birinci Dünya Savaşı'nın ateşkesle sona erdiği zaman, Türk süngülerinin bulunduğu hattı "vatan torağı" olarak sayıyordu. Misak-ı Millî ilan edildiğinde, 12 Adalar'da İtalyan askeri, Ege Adaları'nda Yunan ordusu bulunuyordu.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.