Naim Babüroğlu

Naim Babüroğlu

Lübnanlaşma ve Komisyon: Parçalanma

Lübnan, Orta Doğu’nun Fransa’sı; Beyrut, Orta Doğu’nun Paris’iydi. Beyrut’a gitmek, bir ayrıcalıktı... Paris’e gitmek demekti. ★★★ 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşları sonucu, binlerce Filistinli sığınmacı Lübnan’a yerleşir. Ve 1975’ten sonra, dünya turizminin cazibe merkezi Lübnan’da istikrarsızlık başlar. Filistinli sığınmacılar, topluma entegre olamaz. Demografik yapı bozulur, etnik ve mezhep çatışmaları başlar. Gidiş o gidiş... 1980’den sonra, Orta Doğu’nun Paris’i güzelim Lübnan, bir daha gün yüzü göremez. Geriye... Lübnan’ın dünya çapında ünlü şarkıcısı Feyruz’un, “Li Beyrut “şarkısı kalır. Beyrut için bir ağıt, acılarla bezenmiş “Li Beyrut”... ★★★ Lübnan’ın yaklaşık yüzde 65’i Müslüman ve yüzde 35’i Hıristiyan... Ülkede, 18 etnik, dini ve mezhepsel grup yaşar. Cumhurbaşkanı Hristiyan Maruni, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii olacak şekilde dağıtılmış. 128 parlamento üyesi var. 64’ü Hıristiyan (34 Maruni, 14 Ortodoks Rum, 8 Katolik Rum, 5 Ermeni Ortodoks, 1 Ermeni Katolik, 1 Protestan, 1 diğer Hristiyan). 64’ü Müslüman (27 Sünni, 27 Şii, 8 Dürzi, 2 Alevi). Etnik, mezhep ve cemaatlere göre belirlenen kota sistemi; bakanlar, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, valiler, belediye başkanları ve bürokrasideki tüm makamlara kadar dağıtılmış. ★★★ Milli eğitim yok. Her cemaatin, kendi okulunu kurma hakkı var. Lübnan’da, devlet karşısında bireyler yoktur, mezhepler, cemaatler vardır. “Yurttaş” yoktur, “maraba”, “tebaa” “kul” vardır.  Kamu hizmeti almanız, mezhebinizin, tarikatınızın gücüne bağlı. Liyakat sistemi yoktur. Din, etnik ve mezhep kotaları geçerlidir. Hesap vermeyen ve denetlenmeyen bir yönetim anlayışı hüküm sürer. Eğitim miili olmadığından, ortak dil ve birlikte yaşama iradesi hiç yoktur. ★★★ En önemlisi, toplumdaki bölünme, dış ülkelerin müdahalesine açık kapı bırakır. Mesela... Hristiyan Maruniler için Fransa, Şiiler için İran, Sünniler için Suudi Arabistan himayeci güçtür. İşte... Türkiye’nin büyük bir coşkuyla, dört nala koştuğu Lübnan bu... ★★★ Irak’a gelelim... ABD, 2003’te Irak’ı işgal eder; 2005’te Irak Anayasa’sını hazırlar. Sürekli istikrarsız bir coğrafya hedeflediğinden, Lübnan modelini Irak’a uygular. Irak’ta Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii, Meclis Başkanı Sünni olacak şekilde bölüşülür. Kuzey Irak’ta, Kürtlere bölgesel yönetim verilir. Fakat... ABD, Irak’ta dikkat çeken ilginç bir yapı oluşturur. Kürtler, ulusal bir kimlikle etnik olarak tanımlanır. Araplar ise, mezhepsel olarak Sünni ve Şii diye ayrılır. Yani... ABD, Kürtleri ulusal kimlikte bütünleştirirken; Arapları mezhep ayrımcılığıyla baştan böler. Irak, o günden bugüne gün yüzü görmez. ★★★ Geldik Türkiye’ye... 10 Ağustos 1920... Türklerin idam fermanı Sevr Antlaşması, madde 145: “Osmanlı Hükümeti, işbu Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Müttefik Devletlere, soy azınlıklarının orantılı temsili ilkesine dayalı bir seçim sistemi düzenlenmesi tasarısı sunacaktır.” Bu hüküm; dil, din, mezhep ve etnik temelli azınlıkların mecliste nüfus oranına göre temsilini esas alır. Yani, bugünün Lübnan’ı... Atatürk ve arkadaşları, işte bu SEVR’i çöpe atarlar. Ve Lozan Antlaşması’yla, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını çizerler. Cumhuriyet’i kurarlar. Cumhuriyet, etnik, din, mezhep, cins ayrımı gözetmez; ayrıştırıcı değil, birleştiricidir. Cumhuriyet’le “ümmet” “millet”; “kul” ve “tebaa” değerli “birey” olur. Liyakattir, fırsat eşitliğidir, erdemdir Atatürk’ün Cumhuriyet’i. ★★★ “Yüz yıldır devlet olmamız engellendi” diyenlerle, “Cumhuriyet’in 1923’te açılmış bir parantez” olduğunu söyleyenlerin hedefi Lozan’dır, Cumhuriyet’tir. Arzuları, SEVR’dir... Yani, LÜBNANLAŞMA’dır. Rüzgârda savrulan bir hafızamız var, çok şükür!.. İşgalcilerin, “İkinci Cumhuriyetçi”lerin, “Yetmez ama Evet”çilerin ve işbirlikçilerin Sevr aşkını unutan bir hafıza... Unuttuğu için... “Terörsüz Türkiye” yolculuğuyla birlikte, sönmeyen Sevr aşkının tekrar nüksettiğini de göremez... ★★★ Şu anda olan nedir?.. Lozan’dan nefret edenlerle, Sevr hayali yaşayanların Osmanlı modelini göklere çıkararak, Türkiye’yi Lübnanlaşma bataklığına sürükleme adımlarıdır. Lozan’dan ve Cumhuriyet’ten intikam alma girişimidir. Yani... Türkiye’nin parçalanmasıdır... “Türk, Kürt, Arap, Alevi, Türkiyeli, milletin adı Türkiye” söylemleriyle başlatılan yolculuğun, son durağını merak ediyorsunuz?.. LÜBNAN... ★★★ Ve geldik... Cumhuriyet’i kuran partiye, Cumhuriyet Halk Partisi’ne... Menüsü “Cumhuriyet”, “ulus” ve “üniter” devlet olan bir yemek masasında yer almak, menüyü meşrulaştırmaktır. Yeseniz ne olur, yemeseniz ne olur?.. Silah bırakan PKK da yok, zaten... ★★★ Komisyonda yer almak, geriye dönüşü olmayan stratejik bir hatadır. Bu hata, 400 milletvekiliyle Anayasa değişikliğine giden taşları döşer. Cumhuriyet’in son kolonlarını yıkacak böyle bir oluşumda, CHP’nin işbirliği yapması, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin ruhuna tümüyle aykırıdır. İki Mustafa, Millî Mücadele Kahramanı Mustafa Kemal ve Lozan Kahramanı Mustafa İsmet, bu komisyonu reddeder. Cumhuriyet’i kuran kadro, bu masayı tümüyle reddeder. Ve tarih kaydeder...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.