Naim Babüroğlu

Naim Babüroğlu

Anahtarı İmralı’da olan parçalanma projesi

1999’da teröristbaşı Abdullah Öcalan yakalandı. Türkiye’ye teslim edildi. Terör örgütü, büyük bir şok yaşadı. Terör eylemleri durma noktasına geldi.

★★★

3 Kasım 2002... Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelir. 22 yıldır Türkiye’yi yöneten parti iktidara geldiği zaman, terör olayları minimize edilmişti. PKK terör örgütünün gücü de, iyice zayıflamıştı. Millî Savunma Bakanlığı’na göre, 2002 yılındaki şehit sayısı altı güvenlik görevlisidir.

★★★

2002’den beş yıl sonra... Terör eylemleri, 2007-2008 yıllarında zirveye ulaşır. Ve büyük bir  adım atılır Temmuz 2009... İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Demokratik Açılım Süreci”nin başlatıldığını açıklar. PKK terör örgütüyle görüşmeler yapılır. Teröristbaşı Öcalan’ın çağrısı ve açıklaması, günlerce konuşulur, tartışılır... PKK’ya, Öcalan’a övgüler yağdırılır. Devletin, PKK’yı taraf aldığı, Oslo’da görüşmeler yaptığı ortaya çıkar.

★★★

“Demokratik Açılım”, çok çok değerliydi. Çünkü, 12 Haziran 2011’de genel seçimler vardı. Ve bu seçimler, siyasi iktidar için çok çok önemliydi.

★★★

2013... “İkinci Açılım Süreci” (Çözüm Süreci) rüzgârı estirilir. Öyle bir rüzgâr ki... Diyarbakır Valiliği önündeki, “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı kaldırılır. Bu rüzgâr o kadar önemliydi ki... 30 Mart 2014’te yerel seçimler yapılacaktı.

★★★

Sadece yerel seçimler değil, çok önemli iki seçim daha vardı. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı seçimleri. Ve Haziran 2015’te genel seçimler... Bu seçimler de, çok çok çok önemliydi. Terörle mücadele tarihinde, yapılmaması gereken stratejik hatalar yapılır. “İkinci Açılım Süreci”, büyük bir hezimetle sonuçlanır. Sonuçlanır ama, siyasi iktidar ülkeyi yönetmeyi sürdürür.

★★★ 

31 Mart 2024 yerel seçimleri... Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1977’den sonra ilk kez birinci parti olur. 2004’te ekonomi, Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini yaşarken; sığınmacı sorunu, tüm toplumu olumsuz etkilerken... İşte, böyle bir atmosferde, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması gerekiyordu...

★★★

Elde, önemli bir kart vardır. Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM) Partisi’nin desteğinin sağlanması ve Kürt seçmeninin oyunun alınması. Tarih tekerrürdür... Ve 2024’te, “Yeni Çözüm Süreci” başlatılır. 28 Aralık 2024... DEM Partisi heyeti, İmralı’ya gönderilir. Teröristbaşıyla görüşülür. Tıpkı, 2009 ve 2013’teki süreçlerde yapıldığı gibi... Aktörler aynı... Ama, asıl aktör ABD’dir...

★★★

Bu yeni “Çözüm Süreci”, diğerlerinden çok daha değerli ve farklıdır. Çünkü, 2025 ya da 2026’da Türkiye’de erken bir Cumhurbaşkanlığı seçimi planlanmaktadır. Ve bu seçimler, öyle böyle değil... Siyasi iktidar için gerçekten, çok çok çok önemlidir.

★★★

“Yeni Çözüm Süreci”yle, Türkiye’yi değiştirme projesi de yürürlüğe konmuştur. Birinci halka, “Yeni Anayasa”dır. Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine dokunulamazsa bile, Anayasa’nın 42 ve 66’ncı maddeleri hedeflenmiştir 

★★★

Anayasanın 42’nci maddesi: “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz... Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır...” Anayasa’nın 66’ncı maddesi: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Bu maddelerin değiştirilmesiyle, resmi dil “Türkçe” hükmünün esnetilmesi hedeflenmektedir. “Eğitimin, Atatürk ilkeleri doğrultusunda yapılması” ifadesinin kaldırılması planlanmaktadır.

★★★

İkinci halka, Suriye’de PKK/PYD terör örgütüne özel bir yapı verilmesinin Türkiye tarafından tanınmasıdır. Ardından İran, Irak ve Suriye’de yeni bir devletin üç halkasının tamamlanması. Ve stratejik hedef, Türkiye’yi de içine alan tarihi proje...

★★★

Türkiye, bu yüzden dünyanın en fazla sığınmacısını, kaçak göçmenini barındırıyor. “Sığınmacılar, isterlerse giderler” açıklamaları yapılıyor. Bu yüzden, “Ümmet” çığlıkları yükseliyor. Bu yüzden, “Müslüman olmayana Türk denmez” söylemi dolaşıyor.

★★★

Bu yüzden, “Yeni Çözüm Süreci” rüzgârıyla, Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini oluşturan ulus, üniter ve laik devlet yapısı hedefleniyor.

★★★ 

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”, der Atatürk... Bazı muhalefet partileri de, Atatürk’ün bu tanımına mahcup mahcup bakarlar. Oysa, Atatürk’ün Milliyetçilik ve Laiklik anlayışını yadsıyan hiçbir siyasi yelpaze, Türkiye’yi aydınlığa kavuşturamaz. 1977’de CHP’yi iktidara, “milliyetçilik” söylemi ve uygulamaları taşımıştır. Bakma öyle, mahcup mahcup!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.