Muzaffer Ayhan Kara

Muzaffer Ayhan Kara

İnönü, büyük devletlerle ilişkiyi neye benzetmişti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de Trump’la gerçekleştirdiği zirvenin hemen ertesinde Dışişleri Bakanı Fidan’ın Kaan uçak projesiyle ilgili olarak yaptığı açıklama gündeme bomba gibi düştü! Fidan’ın açıklaması özetle şöyleydi ve Erdoğan’ın “fevkaladenin fevkinde” diye tanımladığı zirvenin gerçek niteliğini ortaya koyan mahiyetteydi (Keşke fevkaledenin fevkinde olaydı da biz de eleştirmeyeydik ama kazın ayağı farklı):  

KAAN MESELESİ

“2019’daki olaylardan sonra ortaya çıkan CAATSA konusu bizim için aslında şöyle büyük bir sıkıntı, iki NATO müttefiki ülke arasında birbirlerinden bir şey almayı engelleyen yasal bir kısıtlamanın olması sistemik olarak büyük bir problem. (…) Şu anda almayı beklediğimiz F-35 ve KAAN’ın motorları var. ABD Kongresi’nde bekletiliyor ve lisansları durmuş durumda. Onların lisanslarının Onların lisanslarının hayata geçirilmesi ve motorların gelmesi lazım ki KAAN’ların üretimi başlayabilsin.”

Cem Küçük bu açıklama üzerine fena faka bastı ya da bizim bilmediğimiz, onun bildiği başka şeyler var! Anladığım, kaş yapayım derken göz çıkardı, KAAN projesinin ilk aşamasında yabancı motor kullanılacağını herkesin bildiğini öne sürdü ve TGRT Haber’de “Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a başında böyle bir bilgi verilmemiş, Erdoğan’a ilk KAAN’ların yerli ve milli motorla üretileceği söylenmiş” dedi. Küçük, güya Erdoğan’ı korumak ve başkalarını açığa düşürek istedi belki ama yalanlama Beştepe’den, İletişim Başkanlığı’ndan geldi! Zaten böylesine önemli bir konudan Erdoğan’ın haberinin olmaması bile düşünülemezdi. Belli ki iktidar cephesinde bir “cepheleşme” ve hareketlilik var ama nereye evrilir, kestirmek zor şimdiden.

Daha önce kaleme aldım; Erdoğan-Trump zirvesinde mutlaka F-35 ve F-16’lar gündeme geldi ve muhtemelen o projelere Türkiye’nin dahil olması halinde KAAN’ın önü kesilmek istenecek. Ya da o projelerin dışında tutulacağız. ABD’deki silah tekellerinin Türkiye’nin yerli ve milli muharip uçak yapmasını engellemek için her yola başvuracağı açık. Düşünün; Türkiye KAAN’ı ihraç da edecek. Bu rekabeti kim ister?

ABD İLE OLMASA DA BİR ŞEKİLDE HAYATA GEÇMELİ

Peki Türkiye KAAN’dan vaz ı geçsin? Tabii ki hayır. Türkiye ne ypıp edip kendi yerli ve milli muharip uçağını da, tankını da bir şekilde üretebilmelidir. Bu, Türkiye’nin ulusal savunması için olmazsa olmazlardandır. AK Parti kuruluşundan kısa süre sonra 2002’de iktidara geldi. Oysa TUSAŞ, uçak projelerini çok çok önce başlatmıştı. Türkiye, 1950’lerden sonra savunma sanayii alanındaki ulusal uyanışını Kıbrıs Barış Harekatı ile gelen ABD ambargosu ile gerçekleştirdi! Bir musibet bin nasihatten evla imiş gerçekten de! NATO kapsamı dışında Ege Ordusu ondan sonra kuruldu. TUSAŞ’lar, ROKETSAN’lar, ASELSAN’lar, HAVELSAN’lar o zaman kuruldu. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı da. Kıbrıs Barış Harekatı döneminde savunma sanayisinin temeli yurttaşların bağışlarıyla, alyansları, bilezikleriyle atıldı. Türk ulusu ABD’nin ambargosuna, kıskacına bu şekilde yanıt verdi. Demek istediğim, 1974’lerden bu yana iş başına gelen bütün hükümetlerin, CHP’nin de kurduğu veya katıldığı koalisyon hükümetlerinin de savunma sanayisinin gelişimine ciddi katkıları var. AK Parti’nin sanki savunma sanayii kendisiyle başla mışçasına yaptığı propaganda beyhude ve üstelik bu konuda katkısı olanlara karşı kocaman bir ayıp.

CHP’DEN KAAN’A DESTEK

Nitekim, Fidan’ın açıklamasının hemen ardından iktidara alternatif olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel tereddütsüz KAAN’a sahip çıktı. Özel, 1973’te başlayan uzun yolculuğun birçok engel ve zorlukla karşılaştığını ancak Türk mühendisleri ve işçilerinin azmine güvenlerinin tam olduğunun altını çizdi. CHP’nin milli savunma ile ilgili gölge bakanı E. Tüma. Yankı Bağcıoğlu da yaptığı basın toplantısında KAAN’a şöyle destek çıktı:

“Bölgedeki artan tehdit ortamı, diğer devletlerin silahlanma çabaları ve olası krizlerin milli menfaatlere etkisi, Türkiye’nin muharip uçak tedariki için acil bir ara çözüme yönelmesini zorunlu kılıyor. KAAN Millî Muharip Uçak tam harekat kabiliyetine ulaşana kadar siyasi, ekonomik, bilimsel ve teknolojik gibi tüm millî güç unsurlarını kullanarak bir ara çözüm bulmak hayati önem taşıyor.”

GÜÇLÜ ORDU, GÜÇLÜ VE UYANIK TÜRKİYE

Ulusal savunmamıza, yurdumuza yönelik bir olası tecavüze karşı koyacak askeri müktesebata sahip olmak şart. Türkiye, üzerinde çok gözün olduğu bir ülke... Çünkü kıskanılacak özelliklere ve birikime sahip… Türkiye’nin tek sorunu kötü yönetim ve kaynakların israfı, önceliklerin doğru saptanmaması; yanısıra kurucu değerlerden uzaklaşılması.  

Ergenekon kumpas davalarıyla ABD’nin maşası malum unsurların TSK’ya verdiği zararın ölçüsü yok. Bunu da hiç ama hiç unutmamak gerek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinde FETÖ gündeme geldi mi acaba? Bu konu hiç gündeme gelmedi basında. Malum, ABD kaçak FETÖ elemanlarıyla dolu!  Demek istediğim, ABD ile iş yaparken bir kere, iki kere değil, çok ama çok düşüneceksiniz. Çünkü Türk-ABD ilişkileri hep söylüyorum, bir “kronik krizler ve çatışma alanları” tarihidir. ABD’ye ne isterse verirseniz sizden iyisi yoktur! Patinaj yaparsanız başınıza gelmedik kalmaz! Ne var ki, Türkiye Cumhuriyeti ulusal çıkarlarını usuletle suhuletle karşısındaki ABD de olsa korumak durumundadır. Hukukunu, demokrasisini, iç barışını sağlayan; içeride kavi olan, bölgesinde güçlü olan Türkiye küresel ölçekte kimsenin boyunduruğuna girmez. Tam tersine küresel rekabette etkileyici olabilir. Şöyle bitirelim bu bahsi; Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı, Lozan Kahramanı İsmet İnönü ne demişti? “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözün açık olacak.”

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.