Muzaffer Ayhan Kara

Muzaffer Ayhan Kara

İnanılmaz Bir Yıl; 11.3.2020-11.3.2021

Geçen yıl, 11 Mart 2020’de İstanbul’daydım. Mart’ın ilk haftası biterken İzmir’den Ankara’ya, oradan da İstanbul’a geçmiştim. Ankara’daki makamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de temas ettikten sonra 9 Mart’ta geçtiğim İstanbul’da 14 Mart’a kadar kalmayı ve özlediklerimi görmeyi umuyordum.  

11 MART 2020’DE, TÜRKİYE’DEK İLK SALGIN VAKASININ ORTAYA ÇIKTIĞI GÜNDE…

11 Mart’ta akşamüzeri Tarihçi’de, Moda’da yakın zaman önce kaybettiğimiz değerli büyüğümüz, üstadımız, Ecevit’in kurduğu ilk hükümette de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görev yapan Cahit Kayra’nın doğum gününü kutluyorduk. Moda’nın iki Melih’inin (Duayen gazeteci Melih Aşık ve şair-eczacı Melih Ziya Sezer), E. Büyükelçi Halil Akıncı’nın, Buket Uzuner’in, Murat Katoğlu’nun, Nevin-Necip Azakoğlu’nun da olduğu 20 civarında katılımın olduğu parti çok neşeli geçti. Üstat Kayra da doğum günü pastasını üflerken çok neşeli ve mutluydu.  Televizyonlarda akşam haberleri başlamadan parti dağılmış, katılanlar evlere dağılmıştı.

O AKŞAM VE ERTESİ GÜN SABAH

Akşam haberlerinde Türkiye’de de ilk covid-19 vakasının saptandığı açıklandı! O ana kadar vakalarda uzak sanıyorduk ülkemizi. Birden haber ve yorum bombardımanı aldı başını gitti! Meselenin ciddiyeti anlaşıldı. Ertesi gün sabaha bulabildiğim uçak biletine şükredip kendimi İzmir’e attım İstanbul günlerini yarım bırakıp!

12 Mart sabahı THY uçağına bindiğimde şaşkınlığım daha da arttı! Uçağın üçte ikisi boştu ki, o saatte boş bir koltuk bile olmazdı. Anlaşılan, yola çıkmaktan vazgeçmişti yolcular ve yakmıştı biletlerini. Uçakta aynı sırada, bir boş koltuğun ötesinde Doç. Oytun Erbaş vardı televizyonlardan bildiğim. “Nedir durum, ne oluyor?” soruma çok rahat bir yanıt verdi: “Bu virüs Türkleri etkilemeyecek, ırksal bir virüs”.  İster istemez “Acaba?” diye geçirdim içimden. “inşallah öyledir,” diye de ekledim kendi kendime… Covid-19 hakkında hiçbir şey bilmiyordum hemen herkes gibi…

SONRASI MALUM

Sonrası malum. Hep beraber yaşadık ve dibine kadar öğrendik. İlk başlarda maske bile bulamamaktan neredeyse toplumsal bir cinnet bile yaşadık! Şahsım olarak devletten ilk beş maskeyi bir eczane aracılığıyla salgının ülkede çıkmasından haftalar sonra alabildim! Neyse ki İzmir Büyükşehir Belediyesi belediye binasının alt katını maske imalathanesi haline getirerek ücretsiz dağıtmaya başladı da çabucak, sendrom bir parça hafifledi.

Daha sonra salgından korunmak için, salgının etkilerinden dolayı dayanışma için yaşanan günler geldi. Ve yakınlarımızdan gelen covid-19’a yakalanma haberleri… Peş peşe kaybettiklerimiz… İstanbul’da yeğenimin eşinin iş yerinde vaka görülünce ilk karantina haberini aldık yakın çevremden. Sonra eniştenin İstanbul’daki neredeyse tüm ailesinin covid-19’a yakalandığı haberi geldi.  Aynı eniştenin başka birçok yakı akrabası 55 yaşında covid-19 kurbanı olunca çok ürktük. Meret gittikçe yaklaşıyordu sanki.  Bursa’daki başka bir yeğenimin eşi, çocukları, annesi ve eşinin anne-babası da salgınla tanıştı ilk dalgada. Sonra İstanbul’da çok yakın bir fakülte arkadaşımla ve kardeşi. Sonra Ankara’daki birçok yakın arkadaşım İstanbul’a gidince yakalandı. Üçü de hastanede tedavi gördüler. Sonra bir gazeteci yakın fakülte arkadaşım daha salgına yakalandı ve risk de yaşayarak uzun süre hastanede tedavi altında kaldı. Böyle daha çok hikaye var. Evimizde salgına yakalandığında riski yüksek olacak birisi de olduğu için çok endişe yaşadık. Çok tedirgin olduk aylarca…

Çok şükür 28 gün önce doğduğumda nüfusa birkaç yıl büyük yazıldığım için ilk aşımı oldum. Yarın da kısmetse ikincisini olacağım. Evde dışarıda en çok bendeniz olduğum için ve insanlar da en çok bendeniz temas ettiğim için aşılanmam bizi ailece rahatlatacak. İkinci aşıdan sonra yapmak istediğim ilk şey ise tam bir yıldır uzak olduğum, korkudan gidemediğim İstanbul’a gitmek birkaç günlüğüne… Sonra da belki Ankara’ya. Laf aramızda, 1,5-2 ayda bir İstanbul ve Ankara yapınca birkaç gün, İzmir daha güzel oluyor.

XXX

Aslında bu yazıyı 11 Mart 2021’de kaleme alacaktım ve başlığı da “11.3.2020-11.3.2021” olacaktı. Gündemin yoğunluğu kaynattı. Türkiye’de de İzmir’de de gündem çok yoğun, çok hızlı ve değişken… Bugün 12 Mart. Sözlerini büyük vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı İstiklal Marşı’mızın TBMM’de 12 Mart 1921’de kabulünün 100. yıldönümü. Düşünün; bir meclis daha Kurtuluş Savaşı’nın içindeyken ulusal marşını belirliyor. Zafere o kadar inanmış demek ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kuvayı Milliye ve TBMM. Bugün İzmir’de, Konak Atatürk Meydanı’nda sabah Konak Belediyesi, akşamüzeri de İzmir Büyükşehir Belediyesi İstiklal Marşı’nın 100. yılı dolayısıyla etkinlikler yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu eşliğinde Tunç Soyer’in konuşması sonrasında coşkuyla seslendirdik ulusal marşımızı.

Yarın da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Manisa’an sonra geçeceği İzmir’de. Kentsel dönüşüm temeli, kentsel dönüşümle ilgili bir çalıştay, İzmir Tabip Odası ile Eşrefpaşa Hastanesi’ndeki bir sergi var gündeminde Kılıçdaroğlu’nun.

XXX

Hayatın ritmi salgını unutturuyor. Önlemleri ihmal etmeyelim. İzmir geçen cumartesi adeta çıldırmıştı, umarım bu cumartesi geçen hafta yapılamayan kontroller yapılır. İzmir, turuncudan kırmızıya değil, sarıya, maviye doğru hareket etmeli. 11 Mart 2020-11 Mart 2021 arasında kaybettiğimiz can sayısı neredeyse 30 bin oldu. Salgına dur demek için maske-mesafe-hijyene dikkat!

11 Mart 2020’de 104. doğum gününü kutladığımız Cahit Kayra’yı saygıyla anıyorum; o doğum günü partisinde birlikte olduğumuz dostlara selamlar. Umarım ikinci aşıdan sonra Moda’ya gelmek kısmet olur ve buluşuruz. Umarım 85 yaşındaki annemi, öteki yakınlarımı , dost ve arkadaşlarımı da kucaklayamasam da görürüm.

 


 

.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar