Kemal Anadol
FETÖ’cü çetenin hukuk cinayeti
Yargıdan çıkan kararlar toplumun vicdanında karşılık bulmuyorsa adalet gerçekleşmemiş demektir. Özellikle siyasal davalarda. Yassıada, 12 Mart, 12 Eylül mahkemelerinde verilen kararları bugün kimse savunmuyor, savunamıyor! Çünkü siyasal davalar kısa bir süre sonra yargı alanından çıkar ve tarih sayfalarında yerini alır. Tarihin kararı ise her zaman yargı kararının önündedir; tarihin terazisi yargının terazisinden çok daha adil, çok daha hassastır. Bu terazi çifte ölçüye izin vermez. Örneğin Ergenekon, Balyoz, Amiraller Bildirisi gibi davalarda savcının iddianamesine katılanların Yassıada kararlarını suçlama hakkı yoktur. Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamına karşı çıkanlar, Gezmiş, İnan ve Aslan’ın idamlarını savunamazlar.
İNTİKAMA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Toplumumuz, 20 Aralık günü, 28 Şubat hükümlüsü Korgeneral Vural Avar’ın mahpushanede ölümüyle sarsıldı. Yüksek tansiyon, kalp, prostat, işitme kaybı hastalıklarıyla boğuşan paşa; bunların üstüne Covid geçirmiş, daha da kötüsü kaburgaları kırılmıştı. Kaldırıldığı hastanede kendisini görmek isteyen eşi Tuna Hanım’a savcı izin vermemişti. Vural Paşa bu hastalıklarına karşın cezaevine geri gönderilmişti. Ölmeden önce sevk edildiği şehir hastanesinde 11 doktorun imzasıyla 22 Kasım 2022 günü verilen raporda ise, “Cezanın infazının cezaevinde infaz halinde hayati bakımdan bir tehlike arz etmeyeceği, maruz kaldığı ağır bir hastalık olmadığı, hayatını yalnız ikame ettirebileceği, ceza tehiri gerekir bir hastalığı olmadığı” belirtiliyordu. Mahkeme kararıyla er rütbesine indirilen Korgeneral Vural Avar bu rapordan 28 gün sonra cezaevinde ölmüştü. Bu işlemin adı infazın intikama dönüştürülmesidir!
HESABI SORULMALI
Konunun hukuksal yönü ise daha da iç karartıcıdır! Bakınız Vural Paşa son savunmasında TSK ile ilişiği kesilenler olduğunu söylüyordu. İddianameyi hazırlayan savcılar Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin FETÖ’cü oldukları için tutuklanmışlardı. Onlara sahte belge gönderen Muharrem Köse de FETÖ’cüydü. İlk soruşturmada ifade alan savcılar Cemil Tuğtekin, Mehmet Özgür, sahte CD’yi teslim alan savcılar Hüseyin Ayar, Fikret Seçen, karar veren hâkim Mustafa Karatay meslekten ihraç edilmişlerdi. Muhammet Alabaş, Haydar Kol ise tutukluydular. Tutukluluk itirazlarını reddeden hâkimler Abdullah Bahçeci tutuklu, Nihat Uslu tutuklu, Halil İbrahim Kütük firarda, Dündar Örsdemir meslekten ihraç ve tutuklu, Ahmet Korkmaz tutuklu ve meslekten ihraç, Kadriye Çatal meslekten ihraç konumundaydılar. Hükme esas olan bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişiler, Ünal Tatar, Cihat Yıldız, Yakup Korkmaz ihraç edilmişlerdi. Bunlardan Ünal Tatar firar etmişti.
Konu hukuksal açıdan tartışılamayacak kadar açıktır. CMK’nin 311. maddesi gereğince, FETÖ çetesi mensubu olduğu idari ve yargı karalarıyla anlaşılan bilirkişi, savcı ve hâkimlerin imzası bulunan her karar eski deyimle “keenlemyekûn” yani yok hükmündedir.
Bunların verdiği kararla rütbesi korgenerallikten erliğe düşürülen onurlu bir askerin mağduriyetinden daha ağır ne olabilir? FETÖ adlı çete tarafından dökülen gözyaşı ve kanların, alınan canların hesabı sorulmalıdır.
KEMAL ANADOL
ESKİ CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.