Hüseyin Özalp

Hüseyin Özalp

Bayram benim neyime!

Şeker tadında bir bayram kutlaması yapmak isterdim.

Ancak Ramazan (Şeker) Bayramı’nı toplumun yarısı burukluk içinde kutluyor. İktidar, Ramazan ayında muhalefete karşı devletin bütün kurumlarıyla adeta savaş ilan edince ülkede huzur kalmadı. Kendisinden olmayana düşman hukuku uygulayan iktidar, demokratik hak arayışı ile sokaklara çıkan yüzlerce genci gözaltına aldırıp tutuklatarak ailelere bayramı zehretti. Protestolar nedeniyle gözaltına alınanların sayısı iki bine, tutuklananların sayısı üç yüze yaklaştı.

Bayram boyunca gençlere karşı uygulanan orantısız şiddet görüntüleri yüzünden toplumun önemli bir bölümü Şeker bayramının tadına varamayacak.

Bayrama buruk girilse de halkımızın düşmanlaştırma siyasetinin rüzgarına kapılmadan kardeşlik ve barış duygularını pekiştirerek bayramı geçirmesini umalım.

CHP, İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası Özgür Özel bu bayram Ankara’da bayramlaşma yapmayacaklarını açıkladı. Bu nedenle partilerin bayramlaşma programında CHP yer almıyor. AKP ve MHP, yıllardır semtine uğramadıkları DEM partiyi bu yıl ziyaret programına aldı. Hem de öyle oldu ki her iki partinin bayramlaşma heyetleri de ilk ziyareti bugün 09.25’te birbirine yapıyor. Hayırlı olsun.

AKP hükümeti, iki günlük (Pazartesi-Salı) bayram tatilini uzatıp dokuz güne çıkararak 19 Mart darbesine karşı protestoların önünü kesmeyi amaçladı. Ancak arife günü, yandaş medyanın hiç görmediği 2.2 milyon kişi Maltepe’den sesini yükseltti.

Meğer bayrama buruk giren sadece muhalif kesim değilmiş. AKP seçmeni de bayrama buruk giriyormuş. Ülkesinde iki bin gencin gözaltına alınmasını görmeyen ve duymayan yandaş medya, İsrail’in Filistin’deki saldırılarından dolayı “bayramı buruk karşıladık” manşeti atmış. İsrail’in Filistinlilere saldırısı ülke olarak hepimizin içimizi buruyor. Ancak iktidarın kendi ülkesinin vatandaşına İsrail askerinin Filistinlilere reva gördüğü muameleyi yapması karşısındaki suskunluk toplumsal vicdanın körleşmesi anlamına gelir.

Organize kötülük tanımlamasının karşılığı işte tam da budur:

Kendi ülkesinde iki bin genç cop, tekme, işkence ile gözaltına alınırken başını bile çevirip bakmayıp ABD’de gözaltına alınan Rümeysa için dünyayı ayağa kaldırmaya çalışmaktır.

İki dudak arasına sıkışmış yargı

Eski Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun, adli yıl açılış konuşmasında literatürümüze “vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışan hâkim” tanımlaması artık yeni bir boyut daha kazandı. “Bir kişinin iki dudağı arasına sıkışan yargı.”

Ertuğrul Özkök, önceki gün yazısında Konda’nın son anketini aktardı. “Sizce yargının en büyük sorunu nedir?” sorusuna verilen yanıtta “adalet ve yargı” ilk kez ikinci sıraya çıkmış. Yüzde 72, İmamoğlu’nun tutuklanmasının siyasi bir karar olduğunu söylemiş. Bu oran, AKP ve MHP içinde vicdan sahibi insanların olduğuna işarettir.

Yargının toplum nezdinde bu denli itibar kaybetmesinin nedeni, bir kişinin iki dudağı arasına sıkışmasıdır.

Kaçma şüphesiyle tutuklama artık yargısız infazın aparatı haline gelmiştir. Ülkenin birinci partisinin Cumhurbaşkanı adayını sınır dışı etseniz ülkede kalmak için direnir. Ekrem İmamoğlu'nun, kaçma şüphesiyle tutuklanmasının kamu vicdanında izahı yoktur ve 19 Mart darbesi onun normal şartlarda alacağı oyun çok daha üzerinde destek bulmasını sağlayacaktır.

Türkiye gerçek suçlular için bir yargılanma cenneti haline gelmiştir. Dışarda suç işleyenlerin, uyuşturucu baronlarının ülkemize kaçarak kendini bağımsız Türk yargısına emanet etmesi bile daha çok daha anlaşılabilir bir durum. Çünkü Türkiye'de cinayetin yatarı bile beş, on yılı geçmiyor.

Caniler beş on yıl ile kurtulurken siyasi rehinelerin tutukluluk süresi çok daha uzun olabiliyor. Örneğin tutuklu Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde geçirdiği süre yedi buçuk yılı buldu.

Demirtaş, Kürtler dışındaki seçmenin de oyunu ve sempatisini kazanmış farklı bir liderdir. Demirtaş ekarte edilince Kürt demokratik hareketi tekrar kendi içine kapandı.

Erdoğan, “İmralı senden hesap soracak diyerek” Demirtaş’ı Öcalan ile tehdit ve terbiye etmeye kalktı. Devlet aklının nereye geldiğini anlatmak için bunları hatırlatmakta yarar var.

Selahattin Demirtaş’ın yakınları ve dostları, tahliyenin yakın olduğu haberini paylaşmaya başladı. Kim ne anlatırsa anlatsın, vicdanı olan hiç kimse Selahattin Demirtaş’ın Kobani olaylarından dolayı içeri atıldığına inanmıyor. Demirtaş’ın hapse girmesinin nedeni Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” sözleridir.

Üzücü olan şudur: Selahattin Demirtaş’ın dışarı çıkmasını sağlayacak olan irade, onun içeri girmesini sağlayan iradedir. Tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun içeri girmesinde olduğu gibi. Kimin girip kimin çıkacağı bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak talimata bağlı kaldığı sürece kısır döngüden çıkmak mümkün olmayacaktır.

Bayramda, bir kişinin iki dudağının arasından Demirtaş için talimat çıkmadı. Ancak kamu vicdanı ve adalet duygusunda onmaz yaralar açan bir başka gelişme oldu.

Cumhurbaşkanı domuz bağı ve akla gelmedik işkencelerle onlarca kişiyi öldüren iki Hizbullah canisini affetti. Yakın zamana kadar 85 yaşına gelmiş askerlerin adli tıp raporlarını imzalamayarak hapishanelerde süründüren Erdoğan, Hizbullahçılar ve Sivas katliamı canilerinin neredeyse tamamının tahliyesini sağladı.

Toplumun mücadele azminin devam etmesi, gözaltına alındıktan sonra hakkında deliller oluşturulmaya çalışarak tutuklanan Ümit Özdağ, Gezi tutukluları, sanatçı, aydınlar, gençler ve siyasi rehine olarak bir bayramı daha hapiste geçirecek olanlar için ümit olacaktır.

Çözüm, halkın farklılıklarından düşmanlık yaratıp; korku, baskı, sindirme ve şiddet politikaları ile iktidarını pekiştiren, yandaşı olmayan herkese hayatı zindan eden, halkı açlık ve sefalete mahkûm ederek ülkeyi açık cezaevine çeviren bu rejimden kurtulmaktır.

AKP, demokrasiye darbe vuracağı, bir kesimi sindireceği zamanlar mutlaka toplumun başka bir kesimini yanına alır, en azından tepkisizleştirir. Toplum olarak “Sarı öküzü vermeyecektik” edebiyatını yapar ve aynı tuzağa düşeriz. CHP ve DEM yönetiminin bugüne kadar gösterdiği dikkatli ve basiretli politika sürdürülebilirse bu kez tuzağın boşa çıkarılması mümkün olabilir.

Son söz kendimedir ama isteyen üstüne alınabilir:

Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.