
Gizem Yıldırım
Bugün Görüyoruz Ki Yetki Sarayda Değil, Sokakta Doğar
Adamın biri korkuyor.
Bir gün biri gelecek ve o çok sevdiği koltuğa oturacak diye.
Çünkü o biliyor ki, koltuk sadece bir mobilya değil.
Halkın emaneti.
Ve emanetin sahibi geldiğinde, emaneti izinsiz sahiplenen herkes hesap vermek zorunda kalır.
İşte o yüzden korkuyor.
Çünkü unuttuğu bir şey var: O koltuk kimsenin mülkü değil.
O koltuk milletin.
Milletin iradesiyle verilen, milletin vicdanıyla şekillenen bir sorumluluk alanı.
Ve o koltuğun gerçek sahibi, halkın içinden çıkan, halkla birlikte yürüyen, halkın sesini taşıyan biridir.
Ekrem İmamoğlu tam da bu yüzden yürümekle kalmıyor, büyüyor.
Çünkü onun yürüyüşü sadece fiziksel bir yolculuk değil;
adaleti arayanların, hakkı gasp edilenlerin, sesini duyuramayanların yürüyüşü.
Bir belediye başkanının adaylık hikâyesi değil bu,
bir halkın hakkını, hukukunu, geleceğini yeniden kurma mücadelesi.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında coşkuyla karşılanan bir liderin etrafında toplanan bu kalabalıklar, sadece bir siyasi figürü değil;
liyakat isteyen, adalet isteyen, kibirden uzak, kapsayıcı bir anlayışı bağrına basıyor.
Çünkü insanlar artık yorgun.
Çünkü insanlar artık usandı.
Kayırmacılıktan, hesap vermezlikten, korku siyasetinden bıktı.
Ve artık herkes şunu çok net görüyor: Bu düzen değişmeli.
Değişecek de.
Ekrem İmamoğlu'nun her adımı, yalnızca kendisinin değil;
o koltuklardan yıllardır dışlanan milyonların ayak sesi.
Gençlerin, kadınların, işsizlerin, emeklilerin, umudunu kaybetmiş ama yeniden toparlamak isteyen herkesin sesi.
Çünkü mücadele sadece kazanmak için verilmez,
doğru olanın ne olduğunu hatırlatmak için de verilir.
Ekrem İmamoğlu, işte tam olarak bunu yapıyor.
O koltuk kimsenin tapulu malı değil.
O koltuk, kimsenin ailesine, eşine, dostuna miras bıraktığı bir makam değil.
O koltuk; milletin alın teriyle, vergisiyle, umuduyla kurduğu bir emanettir.
Ve emanetin sahibine dönmesinden daha adil bir şey yoktur.
Türkiye artık yeni bir hikâyeye hazır.
Kibir yerine tevazu, korku yerine umut, kayırma yerine liyakat…
Ve o hikâyenin baş karakteri artık belli.
Halk yürüyor.
Ve halk yürüdüğünde, kimse durduramaz.
Ve şimdi o koltuk halkın gerçek sahiplerine doğru yaklaşırken, korku büyüyor. Çünkü umut geri dönüyor.