Ertuğrul Özkök
İMAMOĞLU’NUN “VİP KURUFASULYE” MASASINDA O GÜN NELER YAŞADIK
Hürriyet’te benimle birlikte çalışan arkadaşlarım şu lafımı bilirler:
“Masada kadın varsa kapuska yemem…”
Neden diye sorduklarında “Adı kapuska olduğu için” derdim.
Aradan yıllar geçti ve geçen hafta bir masa kuralını daha öğrendim.
Meğer masada siyasetçi varsa kurufasulye de yememek lazımmış…
Çünkü bir kurufasulye yedim hayatım değişti…
MUHABİR ARKADAŞIMIZ GÖZÜYLE
BİR VİP MİNİBÜSÜN YOLCULARI
Gazeteciliğe girdiğim yıllardan beri ününü duyduğum ünlü Çayeli kurufasulyesini ilk defa geçen hafta tattım…
Gerçekten güzelmiş…
Ama sindirmeden yediğim meydan dayağı olmasa tadını daha iyi çıkaracaktım.…
Neyse işin şaka yanını bırakıp Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisinin “Sahne arkası” görüntülerini anlatayım.
Bu geziyi izleyen televizyon muhabiri bir arkadaşımızı istemeden üzmüşüz…
Çünkü arkadaşımız bu gezide bazı gazetecilere “VİP Muamelesi yapıldığını”, bunun da öteki muhabirlerin tepkisini çektiğini anlatmış.
“Bazı gazeteciler”diyor ama, ortada sadece benim adım var.
Peki neymiş bize uygulanan “VİP protokol..”
Arkadaşımız örnekleriyle alt alta yazmış.
Bana yıllardır hergün saydıran kaşarlı ve yeminli köşe yazarlarından veya sosyal medya fenomenlerinden biri olsa cevap vermezdim.
Ama bir muhabir arkadaşımız bu izlenime kapılmışsa, bir dakika düşünmem ona durumu izah etmeye çalışırım.
Şimdi onu yapıyorum.
O hissetiklerini, gördüğünü söylediği şeyleri yazmış. Ben de o gün yaşadıklarımı yazayım.
UÇAKTAKİ VİP YOLCULUĞUM
NEREDE BAŞLADI NEREDE BİTTİ
Muhabir arkadışımız diyor ki, “Ertuğrul Özkök Trabzon’a uçakta Business Class’ta uçtu. Bizlerse ekonomideydik.
VİP salonlarını sevmem zaten oraya girme hakkım da yok. Normal bilet aldığım zaman CIP salonunu kullanırım. Ama bu defa onu da kullanmadım, iç hatlar gidişten geçtim.
Doğrudur. Business Class’ta uçtum. Koltuk numaram 4B’ydi…
Elimde küçük valizimle indim ve Türk Havayolları’nın Business Class yolcuları terminale götürdüğü özel araca binmeyip ekonomi yolcuları ile birlikte normal geliş salonuna gittim.
Çıkışta İmamoğlu ve yanındaki yerel siyasetçiler onun otobüsüne bindi.
Bizi o otobüse almadılar.
BİZE TAHSİS EDİLEN “LÜKS VİP”
MİNİBÜSÜN FOTOĞRAFI İŞTE BU
Arkadaşımız diyor ki, “Havalanından çıkışta onları bir VİP minibüse aldılar.”
Bu minibüsün lüks olduğunu da söylüyor.
Gazetecilere de yanılmıyorsam 3 minibüs tahsis edilmişti.
Minibüslerin üzerinde de numaralar vardı.
Lüks VİP minibüs denilen aracı da anlatayım.
Kiralanan minibüsler okullara öğrenci taşıyan minibüslerin neredeyse aynısıydı.
Bize tahsis edilen minibüste benim dışımda Özlem Gürses, Nagehan Alçı, İsmail Saymaz, Akif Beki vardı.
Ama bir dakika…
Hürriyet, Milliyet ve TGRT’den gelen muhabir arkadaşlarımız da aynı minibüsteydi. Yani araçta sadece biz yoktuk.
İspatı mı…
İşte Trabzon, Rize, Çayeli, Arhavi, Ardeşen ve Hopa’ya gidip döndüğümüz “VİP Minibüs” dedikleri hatıra fotoğrafı çektirdiğimiz bu araçtı.
Normal dar sıralar…Tıkış tıkış bir düzen.
Belki tek farkı ötekilerden 3 sıra fazla olmasaydı…
VE GELİYORUM O. “VİP
KURUFASULYE” MASASINA
Evet şimdi geliyorum gezinin “VİP Kurufasulye” bölümüne…
Öğle yemeği için ünlü kurufasulyecinin önüne geldiğimizde büyük bir kalabalık vardı.
İmamoğlu kapıda herkesin elini sıkarken ben aradan sıyrılıp içeri girdim.
Restoran boyunca uzun masalar vardı.
En sağdaki uzun masaya yöneldim ve orta yerlerinden birine oturdum.
Sağ yanıma Akif Beki, sol yanıma ise Özlem Gürses oturdu.
Ekrem İmamoğlu bir süre sonra geldi ve bizim de bulunduğumuz masaya oturdu.
Uzun masa en az 40 kişilikti.
Öyle VİP hali falan da yoktu…
İMAMOĞLU HEP AYAKTAYDI
YEMEK BİLE YİYEMEDİ
İmamoğlu neredeyse bütün yemek boyunca yanına gelen insanlarla birlikte fotoğraf çektirdi.
Biz o sırada kurufasulye ve pilavı bitirdik.
Ama fotoğraf çektirmek isteyenler o kadar çoktu ki herkes ayaktaydı ve çok kısa süre içinde masa boşaldı.
İmamoğlu kalkmadan önce Özlem Gürses, İmamoğlu, Akif ve benim bu fotoğrafımızı çekti.
Gördüğünüz gibi masanın sol tarafı tamamen boşalmıştı…
Arkadaşımız o sırada muhabirlik görevini yaptığı için aç kaldığını yazmış. Üzüldüm.
Oysa uzun masada yan tarafımız 10 dakika içinde boşalmıştı. Keşke oraya oturup yeseydi.
Ama bilirim. Muhabirlik zor iştir. Çoğu kez aç kalırlar…
AKŞAM YEMEĞİNDE BIRAKIN VİP’İ
İMAMAOĞLU’NUN MASASINDA BİLE DEĞİLDİK
Gelelim VİP akşam yemeğine…
Muhabir arkadaşımız akşam yemeğinde de bizlere özel VİP masası ayrıldığını söylemiş.
Benim gördüğüm ve yaşadığım ise şuydu.
Ekrem İmamoğlu ilçede konuşma yapıyordu.
Yorulmuştuk, biz doğrudan restorana gittik.
Restoran oldukça kalabalıktı. Bir bölümü İmamoğlu ve birlikte geldiği gruba ayrılmıştı.
Öyle özel bir VİP masası belirlenmemişti.
Gidip en dipteki masaya oturduk ve yemekler zaten masanın üzerinde olduğu için yemeğe başladık.
Alkollü içki yoktu kimse de istemedi.
İmamoğlu ise yanındaki muhabirlerle birlikte yarım saat kadar sonra geldi. Bizimle aynı masaya oturmadı.
YEMEKTEN SONRA BİR TÜRK
SİYASET GELENEĞİ UYGULANDI
Yemekten sonra ise,1970’li yıllardan bu yana Türk siyasetinin geleneği olan bir şey yaptı.
İç ve dış gezilere giden siyasetçiler gün sonunda köşeyazarlarını ya otobüsüne alır veya otelde kaldığı yere davet eder. Onlarla bazen off the record, bazen de yazılmak kaydıyla konuşur.
İmamoğlu da onu yaptı ve köşeyazarlarını otobüsüne aldı. Orada sohbet ettik. O meşhur fotoğraf ta işte yolun o en kısa bölümünde çekildi.
İmamoğlu ertesi sabah bütün gazetecilere açık bir basın toplantısı yaptı.
OTELDE BİZE VİP
ODA MI AYRILMIŞTI
İsterseniz gece kaldığım odayı da yazayım.
Ramada otelinin normal bir odasıydı. Bir yatak bir sandalye vardı. Süit değildi. Odam Karadeniz’e bakıyordu.
Yani en standart odalarından biriydi.
DÖNÜŞTE KAÇ NUMARALI
KOLTUKTA UÇTUM
Gelelim işin son VİP bölümüne…
Ertesi sabah 11.45 uçağı ile Trabzon’dan İstanbul’a döndüm.
Koltuk numaram 11 A’ydı…
Ekonomik sınıftaki bir koltukta gayet keyifli bir yolculukla, iPad’imde film seyrederek döndüm.
İstanbul Havalimanına indiğimde ise beni bir sürpriz bekliyordu. Akif Beki ve Nagehan Alçı ile uzun yolda yürürken iki ayrı yerde dijital ekranlarda benim ve Cengiz Semercioğlu’nun görüntüsü vardı.
TV100 birlikte yaptığımız “Cengiz ile Ahtapot” programının reklamlarını vermişti.
GEZİ BOYUNCA TEK “VİP”
İMTİYAZIM ŞUYDU
Akif Beki hafif bir gülümsemeyle bana bakarak, ''Abi sen bizi ezmek için bunu bilerek yaptırmışsındır” dedi…
Ben de aynı hafif gülümsemeyle bakıp, sahte bir ifadeyle “Olur mu öyle şey canım” dedim.
Haberim yoktu kanal TV100’ün çeşitli programlarının reklamlarını vermişti.
Gezi boyunca sahip olduğum tek VİP imtiyaz buydu…
Hoşuma gitmedi de değil…
Teşekkürler patron…
İki meslektaşıma fena hava attım…
HALKIN NAGEHAN
ALÇI’YA TEPKİSİ NEYDİ
Yıllar var ki böyle siyasi bir geziye katılmamıştım. Gün boyunca öteki arkadaşlarımızı da gözlemledim.
Bana göre Özlem Gürses, İsmail Saymaz ve Nagehan Alçı’ydı…
Özlem’in 200 bin takipçisi olan çok başarılı bir Youtube kanalı var.
Aslında geziye davetli değildi. Kendi başvurmuş ve katılmak istemiş, kabul etmişler. O ve İsmail bir yandan insanlarla konuştular bir yandan da programlarını geçebilmek için güçlü bir internet bölgesi bulmak için çaba harcadılar.
Nagehan herkesle konuşuyor. Dondurmacıda ki, bana göre o komik diyalog dışında hiçbir yerde hiçbir tepki görmedi. Tam aksine insanların yaklaşımı sempatikti. Herkesle gayet güzel sohbet etti. Ayrıca gittiğimiz yerlerde insanlar en çok onunla ve Özlem Gürses’le fotoğraf çektirdiler.
BU GEZİDE BEKİR, SERDAR VE
SELAHATTİN’İ ÇOK ÖZLEDİM
Gelelim bu gezi sonunda hissettiğim bir şeye…
Bekir Coşkun, Selahattin Duman ve Serdar Turgut’u çok özlemişim…
Bekir ve Selahattin’i kaybettik…
Serdar artık mizah yazmıyor…
20 yıl önce olsaydı her ikisi de şu VİP kurufasulye fotoğrafı üzerine kimbilir neler yazarlardı.
Bekir “ÇÜK kurufasulye yiyen gazeteciler” diye bir yazı yazardı. Malum, onun dilinde ÇÜK “Çok Önemli Kişi” yani VİP anlamına geliyor.
Serdar “Zaten bu Özkök, ki kendisi Türkiye’nin en yakışıklı 10 erkeği arasındadır, Kenya’da aslanların ortasında Afrikalı siyah garsonlardan beyaz omlet istemişti” deyip girişir…
Selahaattin ise “Monşer gazeteci Çayeli kurufasulyesini Noodle zannedip çubukla yemeğe kalkar” derdi…
Onlar medyadan çekilince ortalık, yumrukları sıkılmış, ruhsuz öfkeli köşelere kaldı…
Mahallelerimiz gülümsemesini kaybetti…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.