Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök: Bu yılın "20 insanı"; aralarında "göbeğini kaşıyan" biri de var

Son 10 yıldır yılın son haftasında geçen yılın 20 insanını yazıyorum.

Hiç şüphesiz sübjektif, yani “bana göre” diyeceğim bir liste.

Yine hiç şüphesiz aralarında katıldığınız, katılmadığınız hatta hiç katılmadıklarınız olabilir.

Bunlar benim gözümde fark yaratan insanlar.

***

Yaptığım listenin bir özelliği de, bazı gözlerin görmediği, bazılarının göremediği bazılarının ise görmezden geldikleri 20 insan bu.

Yaptıkları, başardıkları işle, duruşları ile, cesaretleri ve vizyonları ile beni etkileyen, şaşırtan, düşündüren, “acaba” dedirten, umutlandıran kişileri aldım listeye.

***

 

Başlarındaki numaralara bakmayın…

Bir önem sıralaması yapmadım.

Sadece bir sıralama. İsterseniz 20 numaradaki ismi alıp 1 numaraya da koyabilirsiniz.

***

Katılmıyorsanız veya az katılıyorsanız, veya sizin de “o değil budur” dedikleriniz varsa…

Yılın son günlerinde siz de kendinizce bir liste yapın.

İyi oluyor…

***

Benim gözümde bu yılın 20 insanı şunlar…

-H.K.G: Tarikat zulmüne isyan eden ilk 'bebek gelin'

Bir kadın…

Onu hâlâ, adının ve soyadının baş harfleri ile tanıyoruz.

-H.K.G…

Oysa onun için utanılacak bir şey yok, ama utandıracak çok şeyi var.

Utanması gerekenler ise açık isimleri ve yüzleri ile geziyor.

Onun cesareti, savaşı ve direnişi sayesinde,  kutuplaşmış; iki, üç dört parçaya bölünmüş toplumsal vicdanımız, bir anda yeniden bir milletin tek parça vicdanı haline dönüştü.

Sadece bir çocuğun, bir kadının  dramını öğrenmedik. Aynı zamanda “tarikat” gerçeğinin  aralanan perdesinin arkasındaki o feci şeyleri gördük.

Gördük de uyandık mı, o belli değil.

Altı yaşında gelinlik giydirilen bir çocuk.

Çocuk yaşta evlendirilen, kemikleri daha kendi çocuk bedenini taşımaya  başlamadan karnında bir bebeği taşımak yükü yüklenen bir insanın trajedisi…

Onun sayesinde öğrendik.

Onun ailesine başkaldırması, ailesinin mensubu olduğu tarikatı iki eliyle itmesi reddetmesi, onun kurduğu baskıya karşı çıkması sayesinde…

Hiç şüphesiz bu yılın insanlarının başında o var.

-Timur Soykan: Tarikat cerahını patlatan gazeteci

Bu yılın son ayının hiç şüphesiz en çok konuşulan ismi o.

Gazetecilik öldü denirken; amigo ve yandaş trollerin at pazarına döndürdüğü bir mesleği yerli yerine oturttu.

Türkiye’nin ezeli ve ebedi dertlerinden biri olan tarikatların iltihaplanmış yarasına öyle bir parmak bastı ki…

En muhafazakârı bile "Doğrusun" dedi.

Altı yaşında evlendirilen, resmen tecavüze uğrayan bir kız çocuğunun yıllar sonra gelen feryadını hepimize dinlettirdi.

Tüylerimiz diken diken oldu.

İçimizde yaşayan, toplumun vicdanını zehirleyen, Covid'den tehlikeli  bir mikrobu ortaya çıkardı.

Hiç şüphesiz o sadece yılın gazetecisi değil.

Yılın insanlarından biri…

3. Fatih Tutak: Mengen Aşçılık Lisesi'nden Michelin'in yıldızlı mutfağına

Mengen ekolünden gelip Michelin yıldızı alan ilk şefimiz o oldu.

Restoranının adı Turk.

Milli aşçılığı küresel Michelin şefliğine çıkaran ustamız.

Üstelik Türk yemeklerine yepyeni bir yorum vererek, bildiğimiz sarmayı, suşiyle aynı küresel kulvarlara sokan simyacımız.

Uzun yıllar Uzak Doğu’nun Michelin yıldızlı füzyon mutfaklarında çalışıp oradan milli bir sentezle dönüp, kendi Michelin’ini doğduğu kendi topraklarında kazanan yıldızımız.

2022 onun yılı oldu.

-Feyyaz Yiğit - Aziz kedi: Varoşun Friends'i ve Türk komedisinin kanunlarını yeniden yazan iki isim

“Çıktık Açık Alınla” diye başlayan ve hepimizin en kolayca ve  yürekten söylediğimiz “Onuncu Yıl Marşımız” ne diyordu?

“Türke durmak yaraşmaz..”

Şimdi yüzüncü yılına giriyoruz.

Türk mizahına durmak da hiç yakışmazdı.

Yaşadığımız bu topraklar her dönemde yeni ve yaratıcı kendi mizahını yarattı.

Metin Akpınarlar, Ferhan Şensoyları, Levent Kırcalar’ı…

Cem Yılmazlar, Ata Demirerler, Yılmaz Erdoğan’lar izledi.

Gülse Birseller mizahımızı Avrupa Yakası'na taşıdı…

Şimdi “Gibi” geldi…

Exxen’de yayınlanan dizi, mizahı, Avrupa Yakası’ndan bu defa, büyük şehirlerimizin orta halliden de orta halli apartman dairelerine taşıdı..

Küresel bir “Friends”  dizisine hepimizin Türk hallerini vererek,  modern bir mizah dönüştürdü…

Hiç kuşkusuz bu yıl mizahın yeni yaratıcı ekibi onlar…

-Haluk Bayraktar: Gökteki Türk SİHA'larını Ukrayna gönüllerinde uçaran adam

Türk SİHA’sı denince, Bayraktar denince aklımıza hep Selçuk Bayraktar geldi.

Üç yıl onu yılın insanı seçtik.

Oysa onun yanında geniş bir aile var bu başarının arkasında.

Rahmetli bir kurucu baba…Muhafazakâr, atılımcı, adil  ve özgürlükçü…

Hâlâ bilgisayar başında çalışan bir anne var…

Türkiye’nin ilk yazılımcılarından.

Bir kardeş var; açık fikirli…

Bir de büyük abi..

Bu yıl özellikle Ukrayna’da onun adını duyduk.

Devlet nişanı aldı.

Bir süper gücün sivil asker tanımayan füzelerinin altına boğulan  Ukrayna  halkının yanında oldu.

Bayraktar adına marşlar bestelendi.

Devlet nişanı aldı.

Bayraktar ailesi sadece göklerdeki askeri başarısı ile kalmadı.

Toprakları için kahramanca savaşan bir halkın gönüllerinde de en yükseklerde uçtu. 

Bu yılın  bir insanı da işte o ailenin abisi Haluk Bayraktar.

Bu yıl sıra ondaydı…

-Tunç Soyer ve Tarkan: İzmir'de bir konser yaptılar ki 2 milyon katıldı, dünya konuştu

9 Eylül 2022 gecesini dünya müzik tarihine yazdılar.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in girişimi ile bir konser düzenlendi. Tarkan hiçbir maddi bedel istemeden sahneye çıktı.

Amaç İzmir’in Kurtuluş gününü kutlamasıydı. Ama bir dünya olayı haline geldi.

Bu listeye siyasetçileri almıyoruz, ama Tunç Soyer’i de siyasetçi listesinden değil, müzik ve kutuplaşmış bir Türkiye’de 2 milyon insanı müzik dinlemek için bir araya getirmesi nedeniyle alıyor ve alkışlıyoruz.

-Recep İvedik: "Milletin alnına koyan" Çökelek Holding'e karşı kahraman aktivist

Yılın insanları listesinde hangi kategoriye sokacağımıza zor karar verdiğimiz bir kişi var. Türkiye onu bir kenar mahalle hödüğü olarak tanıdı.

Afedersiniz, çoğumuz onu bir ayıya benzetti.

Çocuklar onu hep çok sevdi ama anne babalar o kadar değil.

Bazılarımız  çocuğa kötü örnek oluyor dedi.

Sonra onu başka türlü tanıdık.

Önce o karakteri yaratan Şahan Gökbakar’ı, orman yangınlarında bir itfaiyeci olarak gördük.

Sonra hayali kahramanı Recep İvedik yepyeni bir karakterle döndü aramıza.

Sonra yeni Recep İvedik geldi.

İnsan hakları savunucusu, doğa aktivisti, kadına karşı şiddete direnen, HES savaşçısı köylü kadınların yoldaşı…

Karşınızda yeni Recep İvedik…

“Milletin alnına koyan” Çökelek Holding patronuna hakettiği dersi veren bir halk kahramanı.

İtiraf edelim, bu yıl onu biz büyükler de sevdik…

-Doğu Türkmen: Yarattığı marka ile Akdeniz sahillerini dev markaların elinden alan genç Türk

Tekstilci bir babanın oğlu, Koç Üniversitesi, sonra İngiltere.

Babasının oğlu ama kendi işinin kurucu babası…

2013 yılında yarattığı Bluemint markası bugün Bodrum’dan İspanya sahillerine kadar uzanan Akdeniz sayfiyelerinin vazgeçilmez yazlık giysisi oldu.

Erkek mayosu, St Tropez sahillerinin, mega yatların sahiplerinin büyük markası Vilebrequin’le yarıştı. 

Artık Akdeniz ve Ege sahil yazlarının genç kralı o.

Ger Türk girişimciliğinin, Türk start-up  başarı sembollerinden biri…

Şimdi gözünü kışlara da dikti.

Armağan Çağlayan: Herkesin kapısını çalan, herkesini kapısını çaldığı, herkese kapısını açan adam

Onu bir zamanlar Pop Star yarışmasının gaddar jüri üyesi olarak tanıdık. Acımasız sorularla yarışmacıları yerin dibine sokup, kahretme rolü onundu.

Sonra onu Türkiye’nin en başarılı Youtube programlarından birinin kahramanı olarak gördük.

Kutuplaşmış, kamplaşmış, birbirinin mahallesinden geçmeyen, birbirinin kapısını  çalmayan, açmayan bir ülkede herkesin kapısını çaldı.

Herkes kapısını ona açtı.

Bu yıl bizi bir millet haline getiren az sayıda insanımızdan biriydi.

Önyargıların, ebedi kin ve nefretlerin ne kadar kötü olduğunu yüzümüze çarpa çarpa gösterdi.

Yıl sonunda hasta olduğunu açıkladı.

Hepimiz üzüldük.

Sonra iyi olduğunu öğrendik, sevgili köpeği ile sarmaş dolaş selfilerine hepimiz sevindik.

“Tasada ve sevinçte bir olabileceğimizi ” gösterdi bize...

Bu  yılın bir kahramanıydı, yeni yıl ona sağlık getirsin.


Fatih Aksoy – Sam Barnett – Kerem Çatay (soldan sağa)

Fatih Aksoy - Kerem Çatay: Türkiye'nin soft power'ının zafer yılı

Onlar iki yapımcı.

İki eski dost, iki yeni rakip.

Biri Med Yapımın kurucusu, öteki Ay Yapım’ın…

Biri “Yasak Elma”, “Sadakatsiz” gibi süper yapımların yaratıcısı..

Öteki “Yargı”, “Çukur” gibi olağanüstü başarılara imza atmış.

Herkesin tanklarıyla, bomba yüklü savaş uçaklarıyla, ekonomik gücüyle, finansal kudreti ile göğsünü bir orangutan gibi döverek “hard power’ını”, yani bilek gücünü göstermeye çalıştığı bir dünyada bir çağda…

O ikisi bir ülkenin “soft power’ının”, yani “yumuşak gücünün", yani gülen, güldüren, eğlendiren, düşündüren gücünü ispat ettiler.

Bu yıl Hindistan’dan, Orta Doğu’ya; savaşan Rusya’dan, savaştığı  Ukrayna’ya; Avrupa’dan Latin Amerika'ya, Kuzey Amerika’ya kadar Türk sinema sanatının, Türk oyunculuk  kabiliyetinin, Türk senaryo yazma ve uygulama yeteneğinin gücünü ispat ettiler.

İki rakip ama bu yıl Türkiye için kol kola girdi.

Orta Doğu ve Afrika’nın en büyük eğlence gurubu MBC ile yaptıkları 300 milyon dolarlık ortak anlaşma, Cumhuriyetin 100’ncü yılında, insansız savaş araçlarından da büyük bir Türk Soft Power’ı yüzyılı açıldığını ilan ediyordu.

Refik Anadol: Rönesansı ıskalamış bir toplumun Metaverse sanatını yakalayan sanatçısı

Rönesansı ıskalamış bir toplumun, dijital çağ sanatını herkesten önce yakalamasının en büyük örneği o…

Video sanatını, bilimin datasıyla birleştirip, bunda Metaverse bir sanat evreni yaratan kişi.

Dijital sanatçımız Refik Anadol.

Bu yeni sanat dalının dünyadaki en büyük temsilcisi…

Şu günlerde New York’ta modern sanatın Kabe’si MOMA’ya gidenler dış duvar ekranında onun muazzam eserini seyrediyor.

MOMA’da sergi açmayı başaran ilk Türk sanatçısı…

Bu yüzyıl onun ve onun sanatının yüzyılı olacak.

O da bu yüzyılın bir sonrakine kalacak sanatını yaratan insanlardan biri..

Atilla Doğudan: Gurbetçi lokantasından Katar'daki Dünya Kupası catering krallığına

Babası Türkiye’nin terör yıllarında yurtdışına yerleşip, “Kervansaray” adlı Türk yemekleri lokantasını kuran insandı.

O bu lokantadan çıkıp, Türk Hava Yolları’nın, Emirates’in, Delta’nın, British Airways’in yani gökyüzünün en büyük şirketlerinin catering krallığına yükseldi.

Sadece o mu…

Formula 1 yarışlarının lüks loungeları da, Avrupa Şampiyon Kulüpler final maçlarının da zengin loungeları da ondan soruluyor.

Katar’daki son Dünya Futbol Şampiyonası’nın VIP’lerinin, VVIP’lerinin, lüks lounglerının gastronomi patronu da oydu.

O hiç kuşkusuz artık dünya semalarının ve spor sahalarının gastronomi kralı.

Atilla Doğudan…

Adı büyüdükçe egosu küçülen; egosu küçüldükçe tevazuu büyüyen yeni nesil bir iş insanı.

Bu yılın banko 20 insanı arasında o da var.

Mustafa Ezici: Alanya mangosu ve ejder meyvelerinin kurucu babası

Genç bir adam.

Durmadan usanmadan bir hedefe kilitlenmiş yürüyor.

Başka bir vizyon onunki…

Kafasına koymuş, Kuzey Yarıküre’nin Akdeniz ülkesi Türkiye’yi bir tropik meyve cenneti haline getirmek istiyor.

Türkiye’de mango yetişir mi diyenlere, “Sadece mango mu, ejder meyvesi ve passion fruit da yetişir" diye diye bugün Alanya’yı dünyaca tanınmış bir “mango şehri” haline getirdi.

Bugün o bölgemizde 72 tür tropik meyve yetiştiriyor.

Üstelik mangonun anavatanlarında mango hasadı bittiğinde Türkiye’deki hasadı başlatıp, dünya pazarları açıyor.

Sosyal medyayı, geleneksel medyayı çok iyi kullanıyor.

Herkese hem kendi hikâyesini, hem tropik meyvelerin hikayesini öyle güzel ve tutkuyla anlatıyor ki…

O artık  bir tropik meyve aktivisti ve bu yılın insanları arasına girmeyi fazlasıyla haketti.

Selda Tokat - Sibel Kutman

Selda Tokat - Sibel Kutman - Başman kardeşler: Eteğini sıyırıp üzüm ezen kadın imajını yıkıp şarapçılığın Olimpos'una çıkan Türk amazonları

Şarapçılık erkek mesleğidir değil mi?

İçinde alkol olduğuna göre öyle diyorsanız yanılıyorsunuz.

Şarapçılıkta kadının yeri artık,  o eski fotoğraf ve tasvirlerde gördüğümüz, eteğini sıyırarak üzüm ezen kadın imajından çok uzakta.

Kadın şarap üreticileri şarapçılık mesleğinin zirvelerine çıkıyorlar.

Üç aile…

Denizli Pamukkale’nin Selda Tokat’ı…

Trakya’nın, Doluca ailesinin Sibel Kutman’ı..

Ve Ankara’nın Kavaklıdere ailesinin Cevza ve  Aslı Başman kardeşleri ile kuzenleri Zeynep…

Üstelik artık Türkiye sınırları dışına çıkıp dünyanın şarap Olimpos’u Bordeaux’da iki bağ ve şatoyu da onlar yönetiyor, pazarlıyor.

Evet bu yılın 20 insanı içinde banko bu kadınlar da var…

Üstelik şaraptan hiç haz etmeyen bir iktidara rağmen yapıyorlar bunu…

Melissa Takimoğlu: Dünya boks şampiyonlarının ringinde yumruk yumruğa savaşan bir Türk kadını

Belki çoğunuz onun adını hiç duymadınız.

Normaldir, çünkü İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşıyor.

Boks ringlerinde olup bitenler size ilgilendirmiyorsa, duymamış olmanız daha da normal.

Ama o dünya boks ringlerinin çok tanınmış bir siması.

Yumruk yumruğa bir erkek sporu olan boksun kadın savaşçısı o.

Ringlere çıkmıyor ama ringlere çıkan şampiyonların arkasında o var.

Dünya boksunun en ağır isimlerinin medya ilişkileri ondan soruluyor.

Hem de öyle sıradan isimler değil, en büyükleri…

Kha, Crawfort, Vasyl Lomachenko, Teofimo Lopez ve Fury gibi isimlerin medya planlamacısı, PR uzmanı olarak inanılmaz işlere imza atıyor.

İstanbul Erenköylü bir anne ve babanın İngiltere’de doğan kızı.

Las Vegas’taki Terence Crawfort-Amir Khan maçının perde arasındaki medya kraliçesi de oydu.

“Elinin hamuru” lafını elinin tersiyle itip, oklavayı, erkeğin boks eldivenine çeviren bir Türk kadını o…


Mehmet Nuri Ersoy ve Fatma Şahin (sağda)

Mehmet Ersoy - Fatma Şahin: Sekiz yabancı arkeoloji enstitüsünün arkasında ilk Milli Arkeoloji Enstitüsü

Bu listede siyasetçilere yer vermiyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin listeye siyasetçi kimlikleriyle değil, Türkiye Arkeolojisine bir “ilk” getirmeleri nedeniyle giriyor.

Türkiye’de  arkeolojik çalışmalar ve kazılar , Osmanlı döneminden beri 8 yabancı kökenli arkeoloji enstitülerinin yönlendirmesi ve etkisi ile yürüyordu.

Bu iki insan bir araya gelerek, ilk defa bir Milli Arkeoloji Ensitüsü'nü kurmayı başardılar.

Bugün 430 uzman bu enstitü için çalışıyor.

Milyonlarca belge dijital ortama taşındı. Onlarca olağanüstü kitap hazırlandı, eski kazı kitapları ve kazı günceleri yeniden ve özgün biçimde yayınlandı.

Arkeolojiyi herkesin ilgi ve merak alanına sokan çalışmalardı bunlar.

O nedenle siyasi şapkalarını çıkarıp, bu listeye öyle girdiler.

Yine o nedenle hangi partiden olduklarını da yazmaya ihtiyaç duymuyorum.

Sema ve Oğuz Öktem: Kadıköy'de çıkıp kurdukları Martı ile dünya mikromobil taşımacılığının ilk 5'ine girdiler

Kadıköylü iki kardeş onlar.

Sema Öktem ve Oğuz Alper Öktem…

İstanbul’un Anadolu yakasındaki bu ilçesinde Scooter paylaşım diye bir iş yarattılar.

Bir anda Scooter’ın UBER’i oldular.

İstanbul, Kayseri, Ankara, İzmir, Bursa, Yalova, Antalya, Eskişehir, Ordu, Gaziantep derken büyüdüler.

Dünya mikromobil taşımacılığında ilk 5’e girdiler.

Trafiğin boğduğu, toplu taşımanın kurtaramadığı büyükşehirlerin insanına yepyeni bir taşıma imkânı sağladılar.

Şimdi New York borsasına açılmaya hazırlanıyorlar.

Yeni girişimci genç Türk profilinin sadece iki örneği bu iki kardeş.

Çok uğraştılar, çok engelle karşılaştılar..

Ama başardılar.

Oğuzhan Uğur: Konuşan kafalar aleminde kendi medyasının patronu yeni bir nesil

Henüz 38 yaşında bir genç adam…

Ama değişen medya dünyasının adı konmamış liderlerinden biri…

Medya değiştiği için 20’nci yüzyılın “medya patronu” da değişti, hatta kayboldu…

21’inci yüzyıl medyası bu genç insanların…

Her biri kendi medyasının patronu…

Biçare bir iktidar medyası, “konuşan kafa” esaretindeki bir muhalif medya…

Milyonlarca lira yatırım, donanım, teknoloji…

Ve hiçbirinin ulaşamayacağı rakamlar ve reytinglere ulaşan bir genç nesil medyacısı…

Bir kamera bir mikrofon..

Ve soru soran gençler.

Metin Külünk’ü çıkardı. Gençler sordu.  6 milyon görüntülenme…

Ümit Özdağ’ı çıkardı  8 milyon görüntülenme…

Bu yılın yükselen medyası hiç şüphesiz BaBaLa ve..

Tabii ki yılın 20 insanı arasında onun kurucusu Oğuzhan Uğur…

Tombili: Bu yıl en çok "kedi" kelimesini aradık ve "göbeğini kaşıyan kedimizi bulduk"

Google açıkladı.

Bu yıl orada en çok aradığımız 5 kelimeden biri “kedi…”

Artık bütün dünya biliyor.

Biz harika bir “kedici” milletiz.

Şu kutuplaşmış ülkemizde bizi birleştiren simgesel hayvan o…

Ve işte o kedinin bir de abidesi var.

Kadıköy’ün yan gelip keyif çatan, “kedi ağası…”

Daha doğrusu bizim en sempatik “göbeğini kaşıyan kedimiz…”

Bir banka sırtını vermiş yan gelip yatarken çekilen fotoğrafı gülen, gülümseten  yanımız oldu.

Yaşarken “göbeğini kaşıyan kedinin” sembolüydü…

Öldü heykeli dikildi, bütün sempatik kedilerin sembolü oldu.

Tombili’nin kentsel değişim sırasında kaldırılan heykeli bu yıl merasimle yine yerine kondu.

Artık sevdiğimiz bütün kediler için bir abidemiz var.

Üstelik hiç de meçhul değil…

Adıyla sanıyla Tombili….

En milli ve yerli sokak kedimiz o bizim.

Yılın 20 insanı listesine bileğinin hakkıyla girdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.