
Ertuğrul Özkök
Dün o gurur tablosunu seyrederken; bir Türkiye vatandaşı olarak içinizden şunlar geçmedi mi?
Özlediğimiz bir tablo…
Önce bir insan olarak…
Düşünün bir katliam sona eriyor…
Dünyanın gözünün önünde çaresizce ağlayan çocukların, kadınların acısı diniyor.
Nasıl sevinmezsiniz ki; atılan bu imzalara…
O sevimsiz Trump bile sempatik görünüyor gözünüze.
***
Orta Doğu’nun 2025 yıllık tarihinde bir kavga dönemi kapanıyor diye umutlanıyorsunuz…
İnsan denilen varlığın 20'nci Yüzyıl boyunca taşıdığı, bir 21’inci Yüzyıl insanı olarak hiç anlamadığınız bir inanç kavgası belki burada biter diye içinizde bir şeyler kıpırdamıyor mu…
***
Sonra bir Türkiye vatandaşı olarak şu tabloya bakın…
Cumhurbaşkanınız o masanın en ön sırasında, baş aktörün yanında, öteki iki baş aktörün yanında imza atıyor…
Masada Büyük bir Türkiye var…
Bunu seyrediyorsunuz…
Gurur duymaz mısınız bu sahneden?
***
Sonra biraz geriye bakıyorsunuz…
Avrupa’nın bütün o dev devletlerinin başkanları arkada oturuyor.
Bir arka sırada…
Bir Hollywood filmin figüranları gibiler…
Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya…
Büyük Avrupa…
En yüksek düzeyde orada…
Ama onlar bir arka sırada…
Tören sanki Avrupa’nın tarih sahnesinden silinişinin imza töreni…
***
Gurur vermez mi bu tablo size…
Eminim veriyor…
Bana da veriyor…
***
Sizi bilmem…
Ama benim içimde bir hüzün var.
Vahşi ve yırtıcı bir yaratık sanki içimi tırmalıyor…
Çünkü aynı saatlerde İsrail ve Gazze’ye bakıyorum.
Hamas’ın kanlı 7 Ekim saldırısında rehin aldığı insanlar evlerine dönüyor.
Tel Aviv’de büyük sevinç...
Kucaklaşmalar.
***
Gazze’ye bakıyorum.
İsrail hapishanelerindeki eli silahlı Filistin militanları serbest bırakılıyor, evlerine dönüyor.
İsrail hapishanelerindeki Filistinli düşünce suçluları da evlerine dönüyor…
İki tarafta da hapishaneler boşalıyor.
***
Aklınıza Esad Rejiminin Şam’daki Sednaya hapishanesi geliyor.
Orası da boşalıyor.
Orta Doğu’nun en kanlı bölgesinde hapishaneler tek tek boşalıyor, siyasi tutuklular evlerine dönüyor.
***
Sevinmez misiniz bu tabloya…
Seviniyorum.
Hatta ağlıyorum.
Orta Doğu denilen ve sadece kendine değil, bize, bütün bölgeye, dünyaya bela olan bir bölgede belki de 20 - 25 yıldır ilk defa bir umut ışığı parlıyor.
Barışın ışığı….
Kucaklaşmanın ışığı…
***
Heyhat..
Onlara bakıyorum…Vicdanımın gözü anında dönüp kendime bakıyor.
Benim ülkeme…
Onlara bakıyorum ve sonra avuçlarım ellerimin içinde çöküyorum.
Benim ülkem geliyor aklıma.
Ve başlıyor bir ızdırap muhakemesi…
***
Elalemin zindanları boşalırken bizim hapishanelerimiz, Silivri hervgün biraz daha doluyor…
Onların siyasi tutukluları mahkumları evlerine dönerken, bizde insanlar evlerinden alınıp götürülüyor.
Şam’ın Sednaye’si tenhalaşırken, benim Silivri'’mde izdiham her gün biraz daha artıyor.
Katil Netanyahu’nun hapishanesi bile boşalırken benim Silivri'min nüfusu 30 bini geçiyor.
***
Ve benim Cumhurbaşkanım orada, Netanyahu zindanlarını boşaltan anlaşmayı imzalıyor…
***
Ya bizim ülkemizdeki barış?
Onun anlaşmasını kim imzalayacak…
Yok mu bizim ülkemizde de barış anlaşması imzalayıp, Silivri’yi boşaltacak bir cumhurbaşkanı.
O yapmayacaksa bizim oylarımızla seçtiğimiz insan kim?
Gazze’nin Cumhurbaşkanı mı…
Yoksa, bizim…
Biz Türklerin, Kürtlerin hepimizin Cumhurbaşkanı mı…
***
Hamas’ı Kaleşleri susarken benim içimdeki soru tarakkaları başlıyor…
Bizim 15 milyonluk İstanbul'umuzda halkın yüzde 52’inin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanımız, 2.5 milyonluk Gazze’nin eli silahlı Hamas militanından daha mı az değerli…
***
Bir Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde geçen 9 yılı, bir Hamas militanının İsrail hapishanesindeki 9 yılından daha mı kısa…
***
Bir gösteriye katılan Osman Kavala’nın, Çiğdem Mater’in suçu, İsrail’e füze yollayan Hamas savaşçısından daha mı ağır…
***
Bir Ayşe Barım’ın, Murat Çalık’ın sağlık durumu dün topallayarak evine döndüğünü seyrettiğimiz Hamas’cıdan daha mı az vahim…
***
Bir Can Atalay bir Filistinli siyasetçiden daha mı az seçilmiş.
Bir dostça uyarı demeci veren Hüseyin Kocabıyık, elinde silahla konser basan Hamas militanından daha mı terörist…
***
O güzel ve bana gurur veren töreni izlerken, içimde işte bu duygularla boğuşuyorum…
Bir yandan Cumhurbaşkanımızı alkışlamak istiyorum…
Bir yandan içimdeki feryat…
Kardeşim; Biz millet olarak Gazze halkından daha mı az hak ediyoruz barışı, huzuru…
Biz de Trump’a mı ricacı olalım, Şarm el Şeyh’teki “Cihanda Sulh’tan” sonra bizim evimize gelip, bir de “Yurtta Sulh’u” sağlaması için…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.