Mao’nun çocukları ve BİZ

 

Yazıma iki gazete haberi ile girmek istiyorum:

1-Çin'in, uzaya gönderdiği Çang’i-4 insansız uzay keşif aracı, Ay’ın dünyadan görünmeyen karanlık yüzüne başarılı şekilde iniş yaptı. 

2-Türkiye, teknolojik gelişmişlik sıralamasında 82 ülke arasından en son sıralarda. Böylelikle, Türkiye’nin dijital altyapısının Birleşik Arap Emirlikleri, Malezya, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin gerisinde kaldığı görüldü.

Çin Halk Cumhuriyeti, 76 yıl önce 1949’da kuruldu. İlk halk meclisinin kararı ile Mao Ce-Tung Devlet Başkanı seçildi. Mao, Komünizmin düşünce ve uygulamaları ile geniş ilgi çeken tarihinde en önde gelen liderlerindendir.

Marksizm, eski Sovyetler Birliğinde Leninizm yaftası ile Lenin’in, Çin’de de Maoizm adı altında Mao’nun savları ile farklılaşmıştır. Güney Amerika’da Che Guevara ve Castro, Romanya’da Çavuşesku, eski Yugoslavya’da Tito hatta Arnavutluk’ta Enver Hoca Komünizme ülkelerine özgün ayrılıklar katmak istediler.

Ancak, bunların geçmişte kaldığı, içerik olarak temel ayrılıkların şekillendiği Marksizm, Leninizm ve Maoizm üzerinde ise, daha uzun yıllar kuramsal tartışmaların süreceği gözüküyor.

Bunlardan yaşayan siyasal gerçek yalnızca Maoizmdir. Çin’deki büyük değişimin artık Mao ile hiçbir ilgisi kalmadı diyenlerin, Maoizmin özünü anlayamadıkları, ortak görüştür. 

Dolaysıyla, Bugün dünya ticareti ile ilgili istatistiklere bakarak, Kapitalizmin küreselleştiği gerçeği ile Çin’in sosyal-politik yapısını komünizmden kopmuş gibi yorumlamak, gerçeği yansıtmaz. 

Emeğin en yüce değer olduğu ve adil bölüşümün göreceli de olsa yaşama geçirilebildiği Çin’de, son yıllarda sağlanan kalkınma ve teknolojik gelişme, bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçek. Çin'in ihracatının, 2024’de 4 Trilyon Dolara yaklaştığı tahmin ediliyor. Bundan 10 yıl önce bu rakam sadece 115 Milyar Dolar düzeyindeydi. Bazı tahminlere göre, gelecek beş yıl içinde dünyanın ekonomik açıdan patronu olan ABD ile “Dünya Liderliği” yarışını Çin’in kazanacağı hesapları yapılıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşının nedeni de bu korku.

1989 baharında, Tiananmen olaylarından önce Maoizmi yozlaştırıyor diye, bir gecede düşürülen Çin Komünist Parti Genel Sekreteri (Devlet Başkanı) Zao Zi-Yang’ın davetlisi olarak Pekin’e gitmiş ve görüşme firsatı bulmuştuk. Genel Başkanım Erdal İnönü, Hikmet Çetin ve ben, henüz dünyaya kapılarını yeni açan Çin’i ve o açılımı yerinde görmüştük. Devlet Başkanı Zao Zi-Yang’a o açılımın ne anlama geldiğini sorduğumuzda; “Çin halkının ekonomik ve sosyal haklarının gelişmesi ve genişlemesinden başka bir şey değil” demişti.

Maoizmden ödün verilmediğinin altını çizen Zao Zi-Yang’ın düşürülmesinden sonra gelen, partinin üst kadrosu, hemen ertesi sabah “ekonomik, sosyal ve siyasal konularda başlatılan reformların devam edeceğini” ilan ettiler.

Bugüne kadar süren açılımın (küreselleşmenin), o zaman da temelinde daha hızlı sanayileşmek ve verimliliği artırmak ve artan ulusal geliri adil paylaşmak vardı. Şimdilerde dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de Çin mallarına karşı kendi pazarımızı nasıl koruyacağımızın tasası yaşanıyor.

Yine de, bugünkü Çin gerçeğinin Mao ile ilgisi kaldı mı derseniz, buna “evet” ya da “hayır” la yanıt vermenin, gerçeği yansıttığını söyleyemem. Ancak, bugünkü Çin politikacıları, hala 76 yıl önce 1949’da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Che-Tung’un gerçek torunları olmayı övünçle alınlarında taşıyorlar.

Bu gün ülkemiz, Amerika’nın 1930’larda yaşadığı gibi sokaklarında mafyaların vuruştuğu, birliğini-dirliğini, uygar ve çağdaş bir ülke olma hedefini yitirmekte sağduyusu yerinde hiç kimse söyleyemez. Keşke bütün ulus olarak biz de, 102 yıl önce 1923’te laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamayı ve ideallerine sahip çıkmayı becerebilseydik! 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.