Erol Çevikçe
Parti İçi DEMOKRASİ İçin Önce TÜZÜK DEĞİŞİMİ
CHP’nin 2004 tüzüğü değişmedikçe Genel Başkan değişse de, ne parti içi demokrasi ne ülkede demokrasiyi değiştirme gücünde bir CHP var olabilir.
0 nedenle, bu haftadan başlayarak CHP’nin parti içi sorunlarına dönük yazı yazmama kararıma karşın, partili arkadaşım değerli sanatçı Bedri Baykam’a tümüyle ve teşekkürle katıldığım yazısını özetle paylaşmayı görev bildim.
Bedri Baykam
Tüzük, Kılıçdaroğlu, Özel ve İmamoğlu
FOX TV’de en değerli aksakal gazetecilerimizden Uğur Dündar, Kılıçdaroğlu’na Parti’nin yenilenme açılımı içerisinde, geçen hafta yazdığım makalemdeki noktaları gündeme taşıyarak, iki yıl önce hazırlayıp gündeme getirdiğimiz Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü konusunda düşüncesini sordu.
Kılıçdaroğlu, “Tüzük öyle hızlı değişmez ki, Kurultay’da kabul edilmesi lazım…” mealinde durumu savuşturdu. Koskoca 6’lı Masa planını veya daha önceki seçimlerde Cumhurbaşkanı adayını istediği gibi Kurultay’a, MYK’ya, Parti’ye, kısacası her yere her istediğini kabul ettiren Genel Başkan, o anda Parti’nin demokratikleşmesi ve kapılarını halka açması konusunda atılacak bir adım için Kurultay’da liderlik yapmayacağını, itiraf etmiş oluyor. Çünkü Parti’nin kapılarını ve insan seçme metodolojisini değişime açacak istek ya da şevk, Kılıçdaroğlu’nda maalesef yok.
Kılıçdaroğlu Parti’yi kendi evini yönetir gibi idare etmeyi sürdürmek istiyor. Bütün teşkilatı kendisine bağladı. Yani il ve ilçe başkanlarını kendisi seçiyor. Milletvekili adaylarını da zaten kendisi belirliyor. Büyük ihtimalle belediye başkanlarının hepsini veya çoğunu kendisi atar gibi aday yapmak isteyecek.
Parti İçi Demokrasiden Israrla Söz Eden Bizler İse Ne İstiyoruz?
Yeryüzündeki insanların objektif olarak artıları ve eksilerini, yüksek meziyet ya da noksan taraflarını keskin bir berraklıkla görebilecek tek bir güç varsa, o da ancak Tanrısal güç olabilir. Daha önce Deniz Baykal’ın, bugün de Kemal Kılıçdaroğlu’nun ellerinde tutmak ve hiç bırakmak istemedikleri bu güç, tamamen şahsi faydayı korumaya yöneliktir. Ülkeye /partiye/davaya hiçbir hayrı olmadığı gibi büyük zararlar getiren anlamsız güçtür. Akıl almaz şekilde Parti’deki her sıfatı, her pozisyonu üstlenecek öznelerin kim olacağına tek başına karar vermek ve bu mekanizmayı sürekli elinde tutmak, bir “tek adam” refleksi değildir de nedir?
Aynı televizyon programında gazeteciler -galiba İsmail Saymaz- Kılıçdaroğlu’na “Genel Başkanlığa tekrar aday olacak mısınız?” diye sordu. Kemal Bey’in yanıtı şu oldu: “Ben hiçbir zaman CHP Genel başkanlığına aday olmam-olmadım, beni aday gösterdiler-gösterirler.” İşte maalesef bu cümlenin etik ve gerçekçi bir duruşu yoktur. Çünkü sıfatları dağıtma hakkını, delegasyonları doğrudan etkileme, kontrol etme, belirleme hakkını elinde tutan bir insanın, bu cümleyi sarf etmesinde hakkaniyetli bir anlam olmadığı gibi, kendisi demokratik-bağımsız iradeyle seçile bilmişliğin gururu ve hazzını da taşıyamaz.
Tüzük Değişmezse, Kurultayda Yalnız Vitrin Değişir! Bu kararlılığımın nedeni gayet basit: Bu kabul edilemez uygulamalar var oldukça CHP hiçbir zaman kapılarını tam olarak halka açamayacak, doğru ve liyakatli adayları seçemeyecek ve Türkiye’deki siyasi karanlıklara bir merhem oluşturamayacak. Kesinlikle büyüyemeyecek! AKP’nin üye sayısına ulaşmak bir yana, bunu aklına bile getiremeyecek! Bütün seçimlerde büyük halk kitlelerini ikna edemeden ve örgütünü harekete geçiremeden toplumda güdük kalacak.
Bu ucube tüzük yapısı değişmedikçe liderin isminin değişmesi hiçbir şey fark ettirmeyecek. Hatırlatırım ki, 2010’da Deniz Baykal’ın ardından Kılıçdaroğlu’nun koltuğu devralmasıyla hepimiz büyük bir iç demokrasi rüzgârının hızla partiye egemen olup, herkese nefes aldıracağı yanılsamasına kapılmıştık.
Halbuki-neredeyse tam tersi oldu! Şimdi de şu aşamada hadi diyelim ki, bir mucize ile Kılıçdaroğlu’nun görevini bırakması ve enerjileri, güler yüzleri, mücadeleci ruhları ve güven verici ses tonları ile çok sevdiğim bu iki değerli arkadaşımdan birinin göreve gelmesi halinde -evet ilk aşamada şayet başarılı olabilirlerse- bu “CHP üst yapısını da yeniledi” dedirtebilir. Ancak Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’ne geçiş yapmadan ve bununla ilgili partiler yasası üzerinde gereken paralel düzenlemelere girişmeden, son iki haftadır köşemde sözünü ettiğim her “sakıncalı konu” varlığını aynen sürdürecek. Liderin adı değişse bile…
Özel ve İmamoğlu’nun da hedeflerinin Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna oturmak değil, her sıfat sahibini Parti’de kendi başına belirlemeye kalkışmadan, gücü tüm örgütle paylaşan, tüm üyeleri kucaklayan büyük bir demokratik liderlik profili oluşturmaları lazım.
xxx
E.Ç. Not: Otuz yıl boyunca demokratik liderliğine güvendiğim kadim Genel Başkanım D. Baykal’ın yanı başından ayrılmamın nedenlerinin başında, Baykam’ın anımsattığı 2004 Kurultayında genel başkanı “Tek Adam” yapan ve parti içi demokrasiyi yok eden o tüzük değişikliği vardı.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.