Ergün Aydoğan
Tebrikler bizim çocuklar, ayrışma!
Kim nereden nasıl ister siyasi, ister kulüpçülük isterse TFF veya bağlı koltuk savaşları üzerinden nasıl bakarsa baksın öncelikle sahada terinin son damlasına kadar mücadele eden, saha kenarında oynamaya hazır gençlerimizi, teknik heyetimizi Türk Milletine bu heyecanı yaşattıkları için taraftarlık ve siyasi düşüncelerden bağımsız içtenlikle, yürekten teşekkür etmek lazım.
2008’den sonra ikinci kez katılım sağlanan Avrupa Futbol Şampiyonası başında kimsenin favori göstermediği, turnuvanın sürpriz takımı olarak gösterilen Türkiye biraz şanslı olsa, saha dışı olaylar ve hakem kararlarına sığınmak değil elbette ama hakkaniyetli hakem kararları olsa kuvvetle muhtemel Türk Milli takımı final oynayabilirdi.
Büyük oyunun, organizasyonun ağababaları Türkiye’yi finalde görmek isteyip istemediği kurgularını ayrı bir kenara koyarak öncelikle Türkiye olarak saha içi ve saha dışı biz ne kadar hazırdık ona bakmadan önce turnuva sürecine bakmakta yarar var.
Türkiye EURO 2024’te F Grubu’nda Gürcistan’ı 3-1, Çek Cumhuriyeti’ni 2-1 yenmiş, Portekiz’e 3-0 yenilerek grubu 6 puanla Portekiz’in averajla gerisinde ikinci sırada tamamladıktan sonra son 16 turunda Avusturya’yı 2-1 yenerek çeyrek finale kaldı. Zorlu Avusturya maçı sonrası maçta iki gol birden atarak, gösterdiği yüksek performansla maçın oyuncusu seçilen Merih Demiral’ın maç bitiminde yaptığı ‘’Bozkurt işaretli’’ gol sevinci nedeniyle UEFA Disiplin Kurulu’nun bugüne kadarki benzer uygulamaların aksine 2 maç ceza vermesi, Türkiye iç siyasetini dalgalandırmış, siyasi pozisyonlar oynanacak maçın önüne geçince, çeyrek final Hollanda maçını daha anlamlı hale getirdi.
71 bin kişi kapasiteli Berlin Olimpiyat Stadı’nda tribünlerin büyük bölümünde Türk taraftarlar vardı. Tabi ki iç siyaset konusu haline gelen tartışmalar sonrasında geçmişte kendisine ‘’Bozkurt işareti’’ yapılmasına davalar açan Erdoğan, uğursuzluk eleştirilerine aldırış etmeden eşi ve Bilal Erdoğan’la birlikte çok geniş bir heyetle birlikte ‘maaile’ tribünlerde yerini aldı. Mehmet Şimşek’in tasarruf genelgesini yok sayan bir biçimde Erdoğan’ın ‘’korumu konvoyu’’ Almanların diline düştü; Almanlar kıskandı! Tasarruf derken zaten kastedilen emekliler, asgari ücretliler kısaca çalışan alt gelir grubu kastediliyordu!
Bütün bu gerilim sonrası oynana Hollanda-Türkiye maçını 2-1 Hollanda maalesef kazandı. Spor otoritelerinin de dediği gibi aslında Türkiye turnuvanın en iyi maçını oynadı, golü de buldu ama bir türlü ikinci golü bulamayınca ikinci yarıda Hollanda’nın yüksek paslı temposuna teslim oldu. Yenilen şansız ikinci golden sonra gol olabilecek pozisyonlar bulsak da olmadı ve finale giden yolda elendik.
Peki turnuva boyunca oyuncu seçiminden, oynanan oyuna, oyunda kalan oyuncudan değiştirilen oyuncu ve değiştirme dakikasına kadar eleştiriler sona erdi mi, ne mümkün! Elbette iyi niyetli yapıcı eleştiriler olmalı, ilgililer buradan gerekli uyarıları dikkate almalı ama eleştirilerin hepsi belli bir amaca yönelik olunca ortaya yine ayrışma, bölünmüşlük tablosu çıktı.
Mesela bazıları tuttuğu takımdan yola çıkarak tuttuğu takımın oyuncusunun oynamaması üzerinden oyuncu tercihlerini eleştirirken, bazıları hoca üzerinden, bazıları TFF başkanlık yarışı üzerinden ve tabi bunca tartışma olurda siyaset durur mu, işin içine siyasette giriyor. Zaten iktidar futbolu ileri derecede siyasallaştırınca, tüm milletin olması gereken milli takım sanki iktidarın milli takımıymış gibi algılanır hale geldi.
Sahada mücadele eden gencecik çocukların her biri birileri tarafından bir yerlere çekilmeye, futbolcular bir yerlere göre konumlandırılmaya çalışılıyor.
Bozkurt işaretinden sonra, Milli Takım eski Teknik Direktörü Mustafa Denizli’nin NTV’de katıldığı bir programda, özellikle Hollanda maçında en yüksek reytingle oynayan Arda Güler’in golden sonra sağ elini kalbinin üzerine ve sol elinin işaret parmağını yukarıya kaldırmasının takım arkadaşları tarafından hoş karşılanmayacağı ve kendisinin takımda yalnızlaşacağı yönündeki görüşüyle ilgili tartışma başladı.
Sporu spor olarak göremiyor, milli takımımızın başarılarından ortak sevinç yaşayamıyor, durduğumuz yere göre milli takımımızın başarılı veya başarısız olmasını istiyoruz. Futbolcularda bu siyasal iklimden etkilenerek oyun içinde kalamıyor, her biri kendini yakın hissettiği düşüncenin sembollerini yapmak durumunda kalıyor; hiç gerek yok!
Elbette 26. Dönem Şırnak HDP Milletvekili Ferhat Encu gibi kendini bu milletin bir parçası olarak görmeyen, Türk Milleti dışında herkese dost olan ‘ayrılıkçı, bölücü’ kafaların ‘Biji Portekiz’ den sonra ‘Biji Hollanda’ paylaşımları yapanların kendi nefretlerinden çıkmalarını dileyerek…
Tebrikler, teşekkürler, ayaklarınıza, yüreklerinize sağlık, yolunuz açık olsun bizim çocuklar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.