Ergün Aydoğan
Seçim güvenliği riski var mıdır?
‘’Şüyuu Vukuundan Beter’’ Bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür, ki gerçekleşme ihtimali gerçekleşmeme ihtimaline göre oldukça yüksek! Kiminle konuşsan, ne zaman seçim sohbeti olsa, tamam belki seçim kazanılır ama seçim ve sandık güvenliği ne kadar sağlanabilir soruları ve kaygıları her geçen gün yükseliyor. Tabi bu kaygının oluşması için o kadar çok sebep var ki kaygısını dile getirenlere rahat olun devletin tüm birimleri siyasi saiklerden bağımsız görevini başında denilemiyor.
Öncelikle bugüne kadar seçimler devam ederken mühürsüz oyların geçerli sayılması kararı, kazananın ‘’atı alan Üsküdar’ı geçti’’ demesi, parmak boyasının bir türlü uygulanmaması, vatandaşlığa geçirilen yabancıların ne kadarının oy kullanacağının bilinmemesi gibi…
Esas olarak seçim ve sandık güvenliğini kim sağlayacak İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet ve Jandarma kolluk görevlileri ve Adalet Bakanlığına bağlı yargı mensupları. Yeni yönetim sistemi devreye girinceye kadar bu bakanlar istifa eder ‘tarafsız seçim bakanları’ atanırdı şimdi artık istifa edilmediği gibi bakanlıklar seçim irtibat büro görevi görür hale geldi.
İstifa etmeyen ve Şanlıurfa’dan milletvekili adayı olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın söylemleri her gün kamuoyunun gündeminde. Hele son bir açıklaması var ki akıl ötesi bir açıklama. Her ne kadar kendileri birleştirici olduğunu iddia etse de ayrıştırma ve ötekileştirmeden başka bir şey değil.
Ne diyor Adalet Bakanı Bozdağ ‘’seçim akşamı temiz alınları secdeye gidenlerle, şampanya ile kutlayanların seçimi olacak. Ya Kandil sevinecek, ya FETÖ sevinecek, ya bu milletin temiz evlatları sevinecek’’ diyor. Yani kendilerine oy verenler ‘’temiz alınlarıyla secdeye gidenler’’ kendilerine oy vermeyenler ise ‘’şampanya, içki içen inançsızlar’’ diyerek ayrıştırıyor, bölüyor.
Onlar gibi ne Kandil’le ne de FETÖ ile işimiz olmadı ama Adalet Bakanı bizim gibi düşünenleri kendilerinin boşalttığı alan itmeye çalışıyor.
Adalet bakanının bu kadar sert siyaset yürüttüğü bir süreçte, toplumun geniş kesimlerinin kamu adına görev yapan il, ilçe seçim kurulu görevlilerinin ve bakanlığa bağlı çalışanlar tarafsız kalamazlar endişesine kapılmaları haksız mıdır? Elbette haksız değildir. Topyekûn olmasa bile bakanın gözüne girebilmek belki takdir-terfi alabilmek adına fırsat bulduğunda yapmak isteyenler olacaktır.
Gelelim oy verilecek alanların güvenliği, oy verme anından, oyların sayımı, nihayete erinceye kadar geçecek sürecin güvenliğini sağlayacak olan Emniyet ve Jandarma kolluk görevlilerinin bağlı olduğu İstanbul’dan milletvekili adayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun benzer açıklamalarına.
Süleyman Soylu ‘’14 Mayıs siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir. Bu seçim, herkesin bütün müktesebatını ortaya koyduğu bir seçimdir. Bu seçim, herkesin bütün birikimini ortaya koyduğu bir seçimdir. Onun için bütün birikimimizi ortaya koymalıyız. Ben koymaya çalışıyorum.’’
Neymiş 14 Mayıs bilinen demokratik bir seçim, demokrasi mücadelesi falan değil Batı’nın siyasi darbe girişimiymiş. Seçimin tarihi mi, seçimin olması mı darbe girişimi olan, nedir. Yoksa seçimi kaybetme endişesi mi, o zaman seçim yapmayalım. Allah aşkına 14 Mayıs seçim kararı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla alınmadı mı?
Seçim güvenliğiyle ilgili kaygıları artırmaya yönelik ‘’Bu seçim herkesin müktesebatını ortaya koyduğu bir seçim, bütün birikimimizi ortaya koymalıyız, ben koymaya çalışıyorum’’ yani ‘ne yapıp edip bu seçimi almalıyız’ dediğine göre seçimi alabilme adına yapabileceği ne varsa yapmak isteyeceğine göre kitlelerin endişelenmesine, kaygılanmasına haksız denilebilir mi?
Şimdi aynı bakanlığa bağlı görevlilerin esas motivasyonu tarafsızlığını koruyarak seçim güvenliği ve sandık güvenliğini sağlamak mı olur yoksa fırsatını buldukları anda bakanlarının istediği gibi ‘’müktesebatlarını ortaya koymak mı’’ olur.
Elbette her seçimde trafolara kedi girme hadisleri ve seçim sonuçlarının Anadolu Ajansı üzerinden yapılan açıklamalarla algı oluşturulması bilinen bir şey. Hatırlayalım 2019 İstanbul seçimlerini. Dönemin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven, Anadolu Ajansı üzerinden yapılan ‘veri paylaşımı’ üzerine ‘’AA benim müşterim değil, benden veri almıyor. AA 90’lara geldiğinde ben daha yeni veri giriyordum demişti. Tabi o zaman YSK verilerine göre İmamoğlu önde iken, AA verilerine göre Binali Yıldırım önde olarak açıklanıyordu. Başka gerekli tedbirler alınmayıp, malum kamu görevlilerinin inisiyatifine bırakılsaydı şimdi İBB Başkanı Binali Yıldırım’dı.
Bu seçim öncesi de aynı benzer kaygıların yaşanıyor olması haksız, septik bir durum değildir. Kamu görevlileri siyasi saiklerden bağımsız harekete edebilecek mi, AA yine erken saatlerde seçimin kazananını ilan edecek mi? iktidardan gitmeme, seçimleri kazanma adına her şeyi yapmak isteyecekleri bilinmeyen bir durum değil.
Hadi herkesin aklındaki soruyu soralım, seçimi kaybettiklerinde iktidarı bırakmamak için ‘bu bir darbedir, bırakmıyoruz, darbeye teslim olmayız’ mı diyecekler?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.