Ergün Aydoğan
Kurgu, montaj, kumpas siyaseti
Rekorlar kıran enflasyon, işsizlik, yoksulluk, emeklinin durumu, ucuz ekmek-et kuyrukları gibi yakıcı ekonomik problemler konuşulmuyor, seçimler sonrası olası ekonomik belirsizliğin getireceği kaos senaryolarına ikna edici açıklamalar yapılamıyor. Ya ne yapılıyor her zaman olduğu gibi ‘inanç, terör’ veya ‘kurgu, montaj, kumpas’la rakip suçlanıyor, seçim kazanılmaya çalışılıyor.
Dikkatleri yaşanan yakıcı sorundan başka alanlara yönelterek sorunun muhatabını sorumluluktan kurtarmak adına harici konulara yönelterek sorunları ve sorumluları tartıştırmamak başarılı bir siyasi iletişim stratejisi başarısıdır. ‘Kurgu, montaj’ görüntülerle rakibe kumpas kurarak rakibe üstünlük sağlamak ‘ahlaki olmasa’ da sonuç aldıktan sonra siyasi mühendislik başarısıdır.
AKP iktidarı bu konuda oldukça başarılıdır. Mayıs seçimlerinde sorunlar yerine muhalefetin terörle ilişkisi konuşturuldu yetmedi, terör elebaşıları ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir arada gösteren montaj videolar seçim meydanlarında yayınlandı, seçmen üzerinde muhalefet kazanırsa ülkeyi ‘’terör örgütleri ile beraber yönetecekler’’ algısı oluşturuldu. Seçimlerden sonra partili cumhurbaşkanı Erdoğan ‘montaj veya değil’ diyerek montaj olduğunu kabul etti. Aynı dönem görev yaptığımız milletvekili arkadaşımız bir vesileyle bu ‘montaj video’yu Erdoğan’a kendisinin verdiğini söyledi.
Gelelim CHP’deki PARA SAYMA GÖRÜNTÜLERİNE!
CHP’ye ait olduğu söylenen ciddi miktardaki paraların sayma görüntüleri üzerinden öncelikle Ekrem İmamoğlu ve CHP yıpratılmaya çalışılıyor. Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan Van meydanında görüntüler üzerinden CHP ve İmamoğlu’na yüklendi.
Kısaca olana ve niyete kısaca bakacak olursak…
Bu görüntüler önce parti içi çevrelerce video kaydındaki tarih yok edilerek ‘’İmamoğlu’nun CHP Kurultayı’nda dağıttığı para’’ diyerek servis edildi. Sonra bunun böyle olmadığı, bu görüntülerin CHP İstanbul İl Örgütünün 2019’da ‘’bir tuğlada sen koy’’ kampanyasıyla Sarıyer sınırları içinde alınan binaya ati olduğu bilgisi CHP İl Başkanlığı tarafından kamuoyuyla paylaşılınca, bu sefer tartışma başka bir boyuta evirilerek plağın tersi çevrildi…
Olaya müphemiyet yükleyecek şekilde bir sürü suçlamalar yöneltildi, Erdoğan ve çevre şürekası şimdi bunun üzerinde tepiniyor, seçimlere kadar daha da tepinecekler…
Oysa bu görüntülerin alınan bina sahibinin Avukatlık ofisinde çekildiği iddia edilen görüntüler olduğu. İddia o ki, mal sahibi rayiç bedelle piyasa değeri arasındaki satış farkını elden almak isteyince, yetkilendirdiği Avukat da ofisinde mal sahibi adına paraları sayarak, karşılıklı imzalarla düzenlenen tutanakla Avukat teslim almış. Yine iddia o ki Avukat, CHP’ye görüntüler üzerinden şantaj yapmak istemiş beklediği karşılığı bulamayınca karşı tarafa servis ettiği anlaşılmaktadır.
Kaynağı belli olmayan, karanlık bir işin parası Avukat nezaretinde mi olur, para sayma makinaları ile mi sayılır, karşılıklı imzalarla tutanakla, kamera kaydına mı alınır; gibi basit sorular akla gelmiyor değil!
Oysa bu tip kaynağı belirsiz kara para veya rüşvetlerin; elbise askıları, ayakkabı kutuları içinde, gizli ofislerde, büyük siyah poşetlerler görünmeyen yerlerde yapıldığına tanık olundu! Karşılıklı tutanakla değil rüşveti veren kişinin el yazısı ile kimlere verdiğini yaptığı listeyle öğrenildi… 17-25 Aralık sürecinde suskun iktidar medyası bu sefer ses yükseltti, görmeyen yargının gözü açıldı!
Eğer burada bir suç unsuru aranacaksa genelde yapılan ama yapılmaması gereken rayiç bedelle piyasa değeri arasındaki farkın elden ödenmesiyle ilgili aradaki farktan doğacak vergi kaybı suçudur; her ne kadar kamu dahil herkes emlak satış ilerini böyle yapıyor olsa da! Eğer öyleyse, sadece satın alan değil, satan mülk sahibi de cezaya tabi olduğu gibi. Avukat hem suç teşkil edebilecek olaya aracılık ettiği hem de kişisel verileri paylaştığı için hakkında cezai işlem başlatılmalıdır.
Tabi ortada hayati bir İstanbul seçimi olunca iktidar bütün haşmetiyle olayın üzerine abandığı gibi ne hikmetse 17-25 Aralık’ta, eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın kendi bakanlığına eşinin firması üzerinden ürün satışlarına sessiz, duyarsız kalan yargı bu sefer hızlı hareket etti. Başlatılan adli soruşturma süreciyle büyük bir ‘yolsuzluk’ olduğu algısı oluşturulmak istendiği anlaşılmaktadır.
Peki CHP il başkanlığı, Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel konu hakkında açıklamalar yaparken dönemin yetkilileri, bina alma sürecini yöneten Canan Kaftancıoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu neden sessizdir, neden konuya açıklık getirmekten imtina etmektedirler. Konun köpürtülmesinden rahatsız değiller midir yoksa süreç onların dışında mı yürümüştür!
17-25 Aralık sürecine veya kendilerine yönelik her türlü suçlamalara FETÖ taktiği diyenler, FETÖ vari taktik ve kumpaslardan medet mi ummaktadırlar…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.